Önceki makalede uyumayan şehirlere çeşitli örnekler vermiş, son olarak bu alanda liderliğe soyunduğunu ilan eden Pekin' in yol haritasına değinmiştim.
New York, Paris, Hong Kong gibi küresel metropoller yanında Avrupa'da daha mütevazi nüfusa sahip Viyana, Zürih, Amsterdam gibi şehirler de, eski canlılığını yitiren kent merkezlerini geceleri insanları çekecek cazibeli projelerle canlandırmaya, uyumayan şehirler kervanına katılma çabasında.
Pekin' in hazırladığı master plan çerçevesinde 2 yıl gibi kısa zamana sığdırmayı hedeflediği projeleri aslında bu yola yeni çıkacak tüm kentlere ilham verecek cinsten..
Peki, Mersin 'uyumayan şehir' olabilir mi?
Uyandırabilirsek elbette olur..
Dinamikleri, çok renkli demografik yapısı, denizi, kent içindeki sahili ve sahili kuşatan kreasyon alanıyla kısa zamanda hayli yol alabilecek bir kent Mersin…
Bunun için seçilecek bölge de belli..
Aslında son zamanlarda ortaya atılan 'çarşıyı canlandırma' çabalarından tutun, önceki yıllarda üzerinde epeyi çalışılan ancak bir türlü hayata geçiremediğimiz 'tarihe gülümseyen Mersin' projesine varıncaya kadar dile getirilen tüm fikirler dibe vurmuş kent merkezini ayağa kaldırma, böylece güneşin batışıyla ölüm uykusuna yatan 'eski Mersin' i yeniden hayata döndürmeyi amaçlıyor..
Mersin özelinde ele alırsak, kent merkezini geceleri de soluk alan, gülen, yaşayan hale sokmak öyle büyük bütçeler de istemiyor.
İyi niyetli, vizyoner bir Belediyecilik anlayışıyla kısa zamanda inanılmaz işler başarılabilir..
Burada somut birkaç örnek verip, hemen hayata geçirilecek önerilerde bulunacağım..
Uyumayan, geceleri de yaşayan Mersin' in geniş sınırlarını Müftü Deresi batı kıyısındaki yıkılan TSG stadından başlatıp, eski Adliye binasında sonlandırabiliriz. Bu geniş sınırların Müftü Deresi ile Çamlıbel arasındaki bölümü iyi tasarlanmış bir Millet Bahçesi projesiyle birkaç ayda hayata geçirilebilir.
Bu proje bir cazibe merkezi yaratır ama yetmez..
Asıl üzerinde durmamız gereken 'iki kilise arası' dediğimiz Katolik Kilisesi ile Cumhuriyet meydanı sonundaki Ortodoks Kilisesi arası bölüm..
Kıyısından köşesinden işgallere, tecavüzlere uğrasa da, iki kilisenin ayakta kalmış olması önemli bir kazanım. Bu potansiyeli değerlendirmek ve daha da geliştirmemiz gerekiyor..
Ulu Cami' nin de yer aldığı Gümrük Meydanı, bana göre geceleri yaşatmayı düşündüğümüz kent merkezinin mihenk taşı..
Yoğurt Pazarı ve Gümrük Meydanı bundan önceki beton belediyeciliğinden en çok zarar gören iki alan..
Küçük dokunuşlara Yoğurt Pazarı' ndan başlasak..
Yeni BŞ Başkanı Seçer' in peyzaj uygulamalarına çok önem verdiği, birilerine rant yaratmaktan başka işe yaramayan günlük çiçek, ot dikme yerine kalıcı ağaçlandırma çalışmalarına yöneleceği yönündeki açıklamaları ufuk açıcı ve umut verici.
Peyzaj demişken Yoğurt Pazarı' nı öncelikle ele almak lazım. Mevcut ağaçları yok edilip betona boğulan Yoğurt Pazarı' ını yeniden gölgeleri altında gündüz dinlenilen, geceleri de eğlenilen bir alana çevirmek paradan çok vizyoner bakış ve irade gerektiriyor. İyi tasarlanmış ve su havuzlarını, fıskiyeleri de kapsayan bir ışıklandırma projesiyle uyumayan bir Gümrük Meydanı, Yoğurt Pazarı uyumayan kent merkezinin iki çekim alanı olarak kısa zamanda ortaya çıkarılabilir.
Restorasyon diye bir pasajı alıp, çatısını onarmayı marifet sayanları, milyonlarca liramızı sokağa döküp sonunda "alın size 'Çiçek Pasajı' " diyenlere de böylesi bir vizyoner uygulama umarım ders olur. (Çiçek Pasajı diye Çin' den getirilen plastik çiçekçilerin ürün sattığı özel mülkiyete ait pasaja o paraları aktaranlar bugün göğüslerini gere gere dolaşmakta üstelik)
Yoğurt Pazarı ve Gümrük Meydanı para pula gerek duymadan, küçük dokunuşlarla hemen hayata geçirilebilecek projeler..
Bunları çoğaltmak mümkün..
İleride diğer örnekleri ve o örnek alanlarda yapılabilecekleri dilimin döndüğünce anlatmaya çalışacağım.
Ancak 'Uyumayan bir Şehir' için kesintisiz, konforlu ve uyumayan bir toplu taşıma sistemi gerekiyor..
Bu sistemi metropoller farklı ele almış. Mersin' e yakın nüfusa sahip Zürih, Viyana, Frankfurt gibi Avrupa kentleri ise otobüs, tramvay veya iki sistemin kombinasyonuyla..
Mersin' de Seçer, metro gibi yapılması hayli zor, yapılsa da ortaya çıkacak finans yükü nedeniyle yıllarca altından kalkamayacağımız pahalı projelere itibar etmemeli.
İster hafif raylı sistem ister başka bir yönteme yönelsin, bunların tümü zaman alacak cinsten. Oysa kent merkezini canlandırmak, uyumayan bir şehir yaratmak için hemen harekete geçmek gerekiyor.
Yapılması gereken şey çok basit..
Katolik Kilisesi önünden Uray Caddesini kat eden, Gümrük Meydanından Silifke Caddesine girip Müftü Camiine ulaşan buradan aşağı kıvrılıp Askerlik Şubesi yanından Çamlıbel' e inen ve Atatürk Caddesini geçip Gümrük Meydanına oradan da yine Kilise'ye ulaşan bir ring servisi…
Söylediğim güzergah aslında Mersin' in eski dönemini bilenler için sır değil..
Daha kent küçük bir köyden liman şehri olmaya doğru evrilirken 1888 yılında yapımına başlanan ve iki yılda tamamlanması ön görülse de ancak 1910' da faaliyete geçip, 1920' lerde yukarıdaki noktalar arasında yolcu taşımaya başlayan tramvayın güzergahı..
Aynı güzergahta yeniden ray döşeyip tramvayı hizmete almak, aylar içinde gerçekleşebilir. Veya aynı güzergahta ring otobüsleri devreye sokulabilir. Söylediğim güzergah zaten şu an araç trafiği bakımından fazla yük taşımadığından bir şerit ister tramvay istenirse otobüslere tahsis edilerek ve bunların 24 saat hizmet vermesi sağlanarak 'uyumayan şehirler' arasına Mersin aylar içinde katılabilir..
Rüya mı, hayal mi? diyenler çıkabilir..
Elimde değil, ben hayal ettiği müddetçe yaşayanlardanım…