Saraçoğlu, her ne kadar oluşturulacak komisyonların en büyük mülki amir, maliyeyi temsilen en büyük maliye memuru, belediye ticaret odası ve ‘halktan’ belirlenecek 4 zattan oluşacağını belirtse de,
Örneğin Mersin’ de komisyon; Vali Saip Örge, Defterdar Halil Serim, Ticaret Odasını temsilen 2. Başkan Şevket Sümer, Fuat Morel (aynı dönem tek parti CHP’nin il başkanı), Belediyeyi temsilen Enver Germen ve İzzet Kaptan isimlerinden oluşur ama halktan kimse yoktur…
Mersin Komisyonu ilk kez 16 Kasım 1942’ de toplanır.
10 gün süren toplantılarda mükellef isimleri ve kimlerden ne kadar alınacağı belirlenir…
Aynı günlerde süreci takip etmek üzere Maliye Müfettişi İhsan Baç gelir Mersine…
Kanunda herhangi bir görev tanımı olmayan Baç’ ın üstlendiği rolü 27 Kasım 1942 tarihli Yeni Mersin manşeti yeterince yansıtıyor aslında…
“Varlık Vergisi komisyonu hazırlıklarını tamamladı” başlığı altında haber şöyle devam ediyordu.
“Sayın Valimiz Bay Saip Örge’ nin reisliği altında defterdarımız Bay Halil Serim, Ticaret Odası, Ziraat Odası ve Belediyeden mürekkep komisyonun çalışmalarına Maliye Müfettişi Bay İhsan Baç ta iştirak etmiş ve bankalar, birlikler, gümrükler ve saireden gelen malumattan istifade edilerek sıkı bir çalışmadan sonra liste hazırlığı bitmiştir.
Öğrendiğimize göre liste üzerindeki son tetkikat ikmal edilecek ve kati şekilde liste önümüzdeki hafta ilan edilecektir.
Kanunun emrettiği şekle göre ilandan itibaren 15 gün zarfında mükellefler kendilerine tarh edilen vergiyi vereceklerdir.
Vergi tarhı ve ödenmesi sonuna kadar bu işle alakadarların tapu muamelesi ve saire de durdurulmuştur.”
Haberde altı çizilmesi gereken hususlardan biri banka,ithalat ve ihracatçı birlikleri, gümrükler gibi somut belgeye dayalı veriler yanında ‘ve saireden gelen malumat’ detayıydı..
Belli ki, her olağanüstü dönemde olduğu gibi ‘durumdan vazife çıkaran vatandaşlar’ yapılan çağrılara uyup iş başı yapmıştı…
Bir başka önemli ayrıntı! ‘Tapu muamelesinin durdurulması’
Mükellefin elinin kolunun bağlandığı düzenlemede gayrimenkulünü satıp borcunu ödemek isteyene de geçit yoktu…
Kanunun yürürlüğe girişinin birinci yılında 10 Kasım 1943 günü Şükrü Saraçoğlu’ nun CHP grubunda yaptığı konuşma gerçek amacın ne olduğunu anlatıyordu:
“Piyasaya hâkim olan gayri Türk unsurları, vergi sayesinde bertaraf ederek Türk piyasasını Türk tüccarlarının ve Türklerin eline vereceğiz”
ODTÜ öğretim üyesi Doç. Dr. Seven Ağır ve Arizona Üniversitesi’nden Prof. Cihan Artunç’un kapsamlı araştırması Varlık Vergisi’nin Türkiye’de ekonomiyi nasıl etkilediği sorusunu şu veriyle yanıtlıyor:
“114 bin 368 kişi Varlık Vergisi listesinde yer alırken bu kişilere toplam 465 milyon 384 bin 820 TL vergi getirildi. Listedekilerin yüzde 54’ü İstanbul’dan olurken bunlara toplam verginin yüzde 68’i kesildi. İstanbul’daki vergilerin yüzde 83’ü gayrimüslimlere kesildi. Varlık Vergisi’nden sonra 30 binden fazla Yahudi ve 20 binden fazla Rum Türkiye’yi terk etti.
Varlık Vergisi daha eski ve üretken olan gayrimüslimlerin sahibi olduğu işletmelerin tasfiyesine yol açtı; gayrimüslimlerin sahipliğinde yeni işletmeler kurulmasını azalttı. Vergi, bu işletmelerin yerine Müslümanların sahibi olduğu daha zayıf ve kırılgan yeni girişimlerin önünü açtı. Ancak bu işletmelerin çoğu uzun vadede hayatta kalamadı. Varlık Vergisi Türk ekonomisinin “millileşmesine” yardım etti ancak üretkenlik ve büyüme üzerinde negatif etkileri oldu.”
Belirlenen vergi borcuna itirazın mümkün olmadığı, en geç bir ay içinde belirlenen vergiyi ödeyemeyenin Erzurum Aşkale’ deki çalışma kampına bir başka ifadeyle ölüme gönderildiği düzenlemenin Mersin yansımaları, kimlere ne kadar vergi tahakkuk ettirildiği elbet önemli ama dönemin ruhunu yansıtması bakımından o günlerde gazeteleri dolduran bazı haberleri paylaşmakta yarar var…
Yokluk ve kıtlığın had safhada olduğu o günler Saraçoğlu hükümeti bir biri peşi sıra çeşitli önlemler almakta ve bunları basın üzerinden duyurmaya çalışmakta…
Örneğin daha önce yürürlüğe sokulan ‘Milli Korunma Kanunu’ nun etkili olmadığı görülünce bu kez ‘vurguncu ve istifçileri’ ihbar edenlere ödülü verileceği’ ilan olunur…
Bir başka gazete haberinde “sabit gelirlilerle bunların beslemek zorunda oldukları kimselere Kasım ayı başında başlayan ekmek tevziatı (dağıtım) amaçlı karne verilmesi işinin sürdüğü, bugüne kadar Mersin’ de 1850 aile reisine ekmek vesikalarının verildiği böylece 4853 büyük ve 862 küçüğün ekmek almasının sağlanacağı” bilgisi yer alır…*
Tohumluk bulamadığı için tarlasını ekemeyenlerin yarattığı buğday darlığı had safhadadır.
Parti tarafından köylerdeki sorunları yerinde tespit etmek üzere görevlendirilen CHP’nin Mersin’ deki sembol isimlerinden Şeref Genç gözlemlerini kaleme aldığı makalede ilginç bilgilere yer verir:
Genç’ e göre; “zahire ambarlığından çıkmış Mersin’ in ova köyleri, buğday ekimi yerine sebze meyveciliğe önem vermiş özellikle de ova büyük oranda bakla ve portakal bahçelerine dönmüştür.
Bahçeciliğe yönelenler, tarlaları ekmek için zorlanmamakta, kendi sermayeleri yanında bol bol buldukları kredilerle Tarsus, Adana ve havalisinden hem iaşelerini hem de tarlalarını ekmektedir.
Ancak dağ köylerinde durum sanılandan da kötüdür. ‘Mısır darısına bir miktar un veya una mısır koçanı, pelit, burçak unu katarak, bal kabağını hamur haline getirerek midelerini şişirip, nefislerini körelterek biriktirdikleri buğday ve arpayı ekmeye çalışmakta ancak bu tarlaların boş kalmasını engellememektedir”
Aynı makalede Genç Mersin için belirlenen 150 ton tohumluk ihtiyacının gerçeğin çok gerisinde kaldığını, girişimleri sonucu her ne kadar Vali 15 ton tohumluk tahsisi sağlasa da, en çok ihtiyaç duyanlara dağıtılacak en az 150 ton tohumluğun en acil biçimde köylüye verilmesi gerektiğini ifade edecektir.*
*18.11.1942 Yeni Mersin