Uzun zamandır politika üzerine yazmıyor, katıldığım radyo televizyon programlarında ağzıma dahi almamaya çalışıyorum.
Oysa Türkiye gibi bir ülkede yaşıyorsanız, hayatın her noktasını etkiliyor siyaset..
Özellikle partili cumhurbaşkanlığı gibi anayasa dışında sınırları her gün değişen, belirsizliklerle dolu bir sisteme geçtiğimizden beri netameli hale gelen bir alandan söz ediyoruz.
En doğal eleştirileri yazarken kullandığım kelimeleri dikkatle seçiyor, katıldığım medya söyleşilerinde ağzımdan çıkacak her cümleyi defalarca tartıyorum.
Bu ise gerçekten yorucu üstelik sizi izlemeyi görev edinmiş birilerinin yapabileceklerinin sınırı yok..
Ülkenin yeniden demokratik hoşgörü iklimine dönmesi mümkün mü?
Şüpheli ama en azından yargının kendi haline bırakıldığı bir mevsim dönüşüne kadar gönlümce yazamadıktan sonra farklı alanlarda kalem oynatmanın, özellikle de dünyadaki gelişmeleri izleyip onlar üzerinden değerlendirmeler yapmanın, nerelerden nerelere geldiğimizi anlatmanın da önemi, değeri ve yararı olacağına inanıyorum..
Bu perhizi bozmama ve okumakta olduğunuz makaleyi yazmama neden olan olay aslında çok önemli gördüğüm ve mevcut iktidarın başındaki Erdoğan' ı yol ayrımına getiren gelişme..
Erdoğan' ın damadı, sırdaşı, neredeyse tüm kamuoyuna mal olmuş kanaatle veliahdı Berat Albayrak' ın çoğu insanı şaşırtan gidişinden ve gitme yönteminden söz ediyorum.
Albayrak' ın söylemlerine bakılırsa; gidişatın güllük gülistanlık olduğu, ekonominin yeniden çıkışa geçmek bir yana zirveye çıktığı, kendi ifadesiyle pik yaptığı son günlerde ne oldu da birden bire 'at izinin it izine karıştığını, Hak ve batılı ayırt etmenin zorlaştığını' görerek istifa etti?
Soru kritik ama sorunun içindeki 'birdenbire' tanımlamasının üzerinde durmamız gerektiğini, o sözcüğün analizini yaptığımız takdirde sorunun daha rahat yanıtlanacağını düşünüyorum..
16 Ekim günü Karadeniz' de doğal gaz bulunduğu müjdesinin kamuoyuyla paylaşılmasına saatler kala, 'öyle bir gelişme olacak ki, Türkiye eksen değiştirecek' iddiasını sosyal medya hesabından paylaşan bir döneme damgasını vuracak kadar güçlü konuma sahip birisi daha bir ay dolmadan 'Allah sonumuzu hayreylesin' cümlesiyle sonlanan bir mektupla gemileri yakıp gitmişse yaşananların mutlaka en ince detayına kadar irdelenmesi gerektiği yadsınamaz gerçek olarak karşımızda duruyor..
Albayrak' ın istifasına giden süreçte yaşananları kronolojik olarak kısaca özetlersem durum daha kolay anlaşılacaktır ancak o kronolojik süreci anımsatmadan önce şu kadarını söyleyeyim:
iktidarın tepesinde yer alsa da Albayrak' ın istifası herhangi bir siyasetçinin bırakıp gitmesinden çok daha derin gelişmelere gebedir.
Karadeniz' de bulunan doğal gaz ülkenin eksenini değiştirmeye yetmedi ama Albayrak' ın gidişi artık tıkanan ve hareket alanı gittikçe daralan Erdoğan rejiminin eksen değiştirmesine yol açabilir.
Son iki gündür, Erdoğan' ın sürekli yinelediği ve ısrarla altını çizdiği yeni ekonomik program, Adalet Bakanının muhalif biri dile getirse başını ağrıtacak yargıyla ve adaletin işleyişiyle ilgili eleştirileri bu eksen değişikliğinin ip uçları niteliğinde..
Türkiye' yi bu noktaya getirdikten sonra Erdoğan gerçekten eksen değiştirir mi? Daha da önemlisi değiştirebilir mi?
Sorulara yanıt aramayı sürdüreceğim ama gidişatın nereye doğru olacağına ışık tutacak özellikle son günlerdeki gelişmelere gelin birlikte göz atalım:
- Erdoğan' ı ve kurduğu sistemi gizli koalisyon ortağı ve en büyük destekçisi Bahçeli' nin 'askıda ekmek' projesini anlatırken dillendirdiği "vatandaşın evinde ne piştiğini, sofraya neyin koyulduğunu, ekmeğin olup olmadığını düşünmek, mesele etmek, bununla da ilgilenmek insani ve İslami mükellefiyetimizdir." aslında tabandan gelen ve pandemiyle gittikçe katmerlenen dar ve sabit gelirlinin feryadını en kestirme yoldan Erdoğan' a iletmek ve 'kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla' biçiminde yansıtmaktı.
Gerçekten de Bahçeli ve başında olduğu MHP 'askıda ekmek' projesini örneğin Anadolu' ya yaygınlaştırmadı, zaten amacı da kuru ekmeğe muhtaç olanlara ekmek uzatmak değil, Erdoğan' a dolaylı da olsa uyarmaktı, zaten askıda ekmek projesi sembolik bir iki nokta dışına taşmadan mesajın yerine ulaştığı kanaatiyle kısa kesildi..
Erdoğan ikinci sarsıcı mesajla il kongresi için gittiği Malatya' da karşılaştı..
Sonradan AKP' li olduğunu ve samimi sıkıntısını dile getirdiğini söyleyen bir esnafın Erdoğan' ın önüne çıkarak“Evimize ekmek götüremiyoruz” sözlerine her ne kadar Erdoğan “Çok abartı geldi. Eve ekmek götüremiyoruz dediğin zaman. Al keyif çayı iç” dese de, yıllardır görmediği, duymadığı bu tepki 'pik yapan ekonomiyle' çelişen üstelik AKP' yi ayakta duran orta direğin o güne kadar bastırılan feryadıydı..
- Asgari ücretle ilgili 'Avrupa' nın en iyi asgari ücreti Türkiye' de söylemi
Ve bu gelişmelerin ardından Van Kongresinde gerçeği kabul edip "Biz yeni bir model deniyoruz, 2023' e kadar sorunları çözeceğiz, biraz sabır, biraz metanet" sözleri..
İşte bu cümleler ekonomik krizin kabulü, itirafıydı..
Daha birkaç gün öncesine kadar her şey yolunda, kriz yok diyen iktidarın tek muktediri sanki 18 yıldır ülkeyi başkaları yönetiyor gibi "biraz zaman" istiyordu..
Gelmekte olanı asıl habercisi ise, Yüksek İstişare Heyetinde yer alan Bülent Arınç' ın Albayrak depreminden 1-2 gün önce medyaya yansıyan itiraf gibi sözleriydi:
" Bakanımız 'Ekonomide sıkıntı yok, bu psikolojik' dediği zaman hem kendisine itiraz ettim hem de kamuoyuna, ne psikolojik yani... Hepimiz elimizde tuttuğumuz gibi adeta maddi olarak sıkıntıları görüyoruz.
Önemli olan sıkıntının varlığını inkar etmek değil kabul ederek bunu gidermek için yapılacak çalışmalardır. Cumhurbaşkanımızın çaba içinde olduğunu görüyorum. Sıkıntı küçük müdür, büyük müdür derseniz elbette büyüktür."
Bahçeli' den Arınç' a, görüşlerine önem verdiği ve dikkate almak zorunda kaldığı isimlerden duydukları, il kongreleri bahanesiyle yeniden Anadolu' ya çıkıp halkın nabzını tutmaya çalışan Erdoğan' ın sahada gördüğü tablo onu yol ayırımına getirdi.
Buna ABD' de Başkan olan Biden ile bugüne kadar Albayrak üzerinden götürdüğü kimi ilişkilerin de sonuna gelinmiş olmasını eklersek, o deprem olarak nitelendirilen ancak yukarıda özetlemeye çalıştığım gelişmeler ışığında kaçınılmaz sonu getirdi.
Albayrak' ın gidişi herhangi bir bakanın, Erdoğan çevresindeki bir ismin ayrılışı değildir.
Gül, Davutoğlu, Babacan gibi isimlerle yollarını ayırırken ciddi sorunla karşılaşmayan Erdoğan bugün çok daha ciddi bir sorunla karşı karşıyadır. Sorun Albayrak' ın gidişi veya kalışı da değildir. Sorun tıkanan rejimin kendisine yeni hareket alanı açamama sorunudur.
Ne yöne evrileceğini birlikte göreceğiz..