CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ile AKP Genel Başkanı Erdoğan arasında tazminat ve hakaret davaları hızlandı. Ancak, arada önemli bir fark var. Kılıçdaroğlu 5 paralık dava açarken Erdoğan 500 bin TL’lık dava açıyor. Görüldüğü kadarıyla amaçları değişik. Erdoğan’ın bugüne kadar açtığı davaların sayısı 30 bini aştı. Birkaç defa ben de bu davalardan nasibini almış biriyim. Erdoğan için “gözünün üstünde kaş var” deseniz bile kadrolu savcılar derhal sizi mahkemeye sevk ediyor. Yargı mekanizması iktidar tarafından adeta bir sopa gibi kullanılıyor.
AKP Genel Başkanı Erdoğan, siyasi muhaliflerini eleştirmek için uzun zamandır son derece ayrıştırıcı ve sert bir dil kullanıyor. Övünebilecek ekonomik başarılar yok denecek kadar azalıp ve mali sıkıntılar derinleşirken, iktidar muhafazakar milliyetçi seçmenin desteğini yeniden toplayabilmek için siyasi ve sosyal kırılma hatlarını canlandırmaya yönelmiş görünüyor.
Ruhu şad olsun. Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu’nun çok güzel bir tespiti vardı: “Sağlıklı insan konuştuğu ortamın, kiminle konuştuğunun farkındadır. Karşısındaki insanın duygularına saygılıdır. Bilerek onları kırmak istemez. Yani sağlıklı insan “patavatsız”, “paldır küldür” olmaz. Doğal olarak kendi düşünce ve duygularını söylerken ortamı, oradaki insanı bilerek konuşur. Susmasını da bilir.” Buradan şu sonucu çıkarabiliriz. Bir insanın kişiliği, karakteri, tarzı, değerleri, düşüncesine, düşünceleri de üslubuna yansır.
Aslında Türkiye’nin önünde tek bir yol var. Bu yol özgürlükçü demokrasi yoludur. Düşünce özgürlüğü, demokrasinin temel ilkesidir. İfade özgürlüğü rahatsız edici bilgi ve düşünceler için de kullanılır. Bunlar çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleridir. Bunlar olmaksızın demokratik toplum olmaz. Yasalar önünde eşitlikten vazgeçilemez. Bir tarafın elini kolunu bağlayıp diğer tarafı koruma kalkanı içine alırsanız, haksızlıklar karşısında gösterilen tepkileri de anlayışla karşılamalısınız.
Bir insan ne kadar çok dünya görüşü bilir ve hayat tecrübesi edinirse çevresini ve kendisini daha iyi anlar ve hoşgörülü ilişkiler kurabilir, kendisi için daha uygun seçimler yapabilir. Bunun için de düşüncenin ifade özgürlüğü çok önemlidir. Şunu da çok iyi biliyoruz ki, sosyal bir canlı olan insan; nasıl düşüneceği, hissedeceği ve davranacağı hakkında ipuçlarını, büyük ölçüde başkalarına bakarak edinir. İnsan benzerlerinin izinden gider. Bu bize benzer konumdaki kişilerin ikna konusunda son derece etkili olabileceğini gösterir.
Unutulmaz tarihçi Prof. Dr. Halil İnalcık ne güzel söylemiş: “Esas mesele fikir zenginliğidir. O yüzden ne olursa olsun düşünce özgürlüğünü korumak gerekir.”