Dış politikada günlük kararlar verilmez. Orta ve uzun vadeli bakış açısıyla tüm değişkenler dikkate alınarak diplomatik üstünlük kurmaya çalışılır. Bu bakımdan yabancı ülkelerdeki diplomatik temsilcilerin liyakat ve kariyerleri büyük önem kazanır. Ülkenin geleceğe ilişkin gerçekleşmesi olanaklı olabilecek hedefleri ve amaçları gözardı edilemez.
Dünyadaki her bölgenin kendisine göre tarihsel, geleneksel, kültürel ve siyasal özellikleri vardır. Ülkelerin dış politikaları genellikle halkın görüş ve istekleri ile dünya konjonktürü doğrultusunda değişebilir. Örneğin, daha düne kadar Almanya için “Nazi artıkları” derken bugün teşekkürlerimizi iletiyoruz, saygılarımızı sunuyoruz. Küresel bir güç olmadan küresel bir güç gibi davranmaya çalışmak ve ileri görüşlü olmamak telafisi olanaksız durumlar yaratabilir.
Dış politikada en zor bölge Orta Doğu Bölgesi. Bir zamanlar Bağdat’tan canlı yayın yapan bir gazeteci İstanbul’a şunları söylemişti: “Burada zemin kaygan ve oyuncular çok kaypak.” Aslında değişen bir şey yok. Türkiye, 2010 yılında İsrail’le yaşanan “alçak koltuk krizi”nden sonra Orta Doğu’da sürekli savrulup duruyor. Uluslararası ilişkilere din ve mezhepsel anlayışla bakarsanız hareket alanınızı daraltırsınız ve kıvrak davranamazsınız.
Kıvırtmakla kıvraklık birbirlerinden çok farklı şeyler. Biz burada doğru ve hızlı hareket etmekten bahsediyoruz. Sınır komşumuz Suriye politikamız istenilen sonucu vermedi. Hatta bu bölgede mutlak bir yenilgi aldığımızı söyleyebiliriz. Suriye’ye girelim, üç ay içinde Şam’da Emevi Camisinde Cuma namazı kılalım derken 4 milyon Suriyeli Türkiye’nin en güzel bölgelerine yerleşti. Ortak dil, kültür ve tarih birliği içinde olduğumuz Azerbaycan konusunda Türklük ağır basmış olmalı ki 10 milyon nüfusunun yüzde 85’i Şii olan Azerbaycan Devleti’nin 1991’de bağımsızlığını ilan ettiğinden beri her zaman yanlarında olarak doğru bir politika izlemeye devam ediyoruz. Sunni ve Şii deyip geçmeyelim. İkisi de Müslüman ama adeta ayrı din gibi önemli farklılıkları var.
Dış politikada en etkili yol ekonomik ilişkileri ve çıkarları kullanma yoludur. Ekonomik gücünüz yoksa bazı istisnalar hariç kimse size kara gözünüz kara kaşınız için yardımcı olmaz. Dış politikada kazan-kazan esası geçerlidir. Dünya fotoğrafının bütününü bir bakışta görebilecek ve kıvrak bir şekilde pozisyon alabilecek, ileri görüşlü diplomatlara ve devlet adamlarına gereksinim vardır. İşte bu noktada, dış politikayı iç politik bir malzeme haline getirdiğinizde geri dönülemez zor bir yola girmiş olursunuz.
Türkiye’nin dış politikada yeni ABD Başkanı Joe Biden’e göre pozisyon alması doğrudur. Hatta odak noktalarda lobi faaliyetlerini de etkinleştirmelidir. Çünkü tüm dünya böyle yapıyor.