Yoksulluk çok yönlü ve karmaşık bir yapıya sahiptir. Eğitim durumu yükseldikçe yoksul olma riskinin azaldığı görülmektedir. Ekonomik büyüme yoksullar lehine olursa bir anlam ifade eder. Bunun içinde sosyal kalkınma programları ve iyi yönetim gerekir.
Osmanlı’nın Anadolu’ya bıraktığı cehalet ve yoksulluk mirası Türkiye’yi bir kurt gibi için için kemiriyor. 1950 yılında başlayan Demokrat Parti iktidarına kadar dengeli ve borçsuz olarak yürütülmeye çalışılan kalkınma hamleleri, Menderes’in Başbakanlığı ile birlikte adeta bir soygun ve yağma dönemine dönüştü.
Oyun aynı oyun. Sadece aktörler değişiyor. Aynı oyunun oynandığı fark edilmesin diye de, sahne ve kostümlerle göz boyanıyor. Etkili bir bağımsız değişken olarak da dini değerler serpiştiriliyor.
72 yıldır devam eden bu soygun düzeni gelir dağılımındaki adaletsizliği ile kabul edilemez bir hal aldı. Kendisi borç batağı içinde yüzen hazine, vatandaşını da aynı havuzun içinde boğmaya çalışıyor. Rüşvet ve yolsuzluk atbaşı gidiyor.
Türkiye’deki teşvik sistemi de rant düzeninin bir parçası. Bugüne kadar uygulanan teşvik sistemlerinin sonuçları ölçülmeden, artıları ve eksileri belirlenmeden yeni bir teşvik sisteminden ekonomiye fayda beklemek aldatmacadan başka bir şey değildir.
Her seçimden önce yeni teşvik sistemi açıklandığında “ekonomi uçacak, ekonomi patlama yapacak”demeçlerinden geçilmez. Halbuki gerçek anlamda yapılan şudur: Önce kaynak aktarılacak kanallar belirlenmekte, daha sonra da paylaşım yapılmaktadır. İthalata olağanüstü paralar ödüyoruz diyerek ithal ikamesi ile yola çıkanların kalite, marka ve verimlilik faktörlerinden haberleri yok anlaşılan.
Arsa, ucuz kredi, vergi, enerji ve istihdam desteği sağlanarak kaynakların paylaştırılması şöyle bir tabloyu ortaya koyuyor: Kaynakların çoğu daha karlı yerlere aktarılacak, yerinde kullanılanların büyük bir çoğunluğu başarısız olacak, başarılı olanlar ise uluslararası markalara satılacaktır.
Teşvik uygulamaları hiçbir şekilde denetlenmediği ve sonuçları ölçülmediği için olan yine gariban halka olacak, bir şekilde fatura onlara ödettirilecektir. Kullanılacak yöntem de bellidir. Hazinenin borçlanması yetmezse, dolaylı vergiler yoluyla halkın sırtına bindirilecektir.
Başarılı bir ekonomik sistemin oluşturulması için kaliteli eğitim, AR-GE, inovasyon ve girişimcilik şarttır.
Bugün geldiğimiz noktada, siyasette, ekonomide ve toplumsal yaşamda güven unsurunun zayıflaması, pahalılık, işsizlik, hukuksuzluk ve yoksulluk olarak geri dönmektedir.
Bazı Avrupa başkentlerinde Başbakan’ın ve Bakanların Cumhurbaşkanı ile görüşmeye bisikletiyle gidip geldiğini okuyunca aklıma bizimler geldi. Bizimkiler böyle görüşmeye bir koruma ordusuyla gidiyor. Neredeyse, uçaklar ve tanklar da eşlik edecek..
Unutulmaması gerekir ki, halkı, korku ve baskı hukukuyla yönetmeye çalışanlar korku içinde yaşamaya mahkumlardır.
ahmetakinmersin@gmail.com