Devlet, belirli bir toprak parçası üzerinde yaşayan bireyler için bir düzen tesis eden siyasal örgüttür. Devlet, özel ilişkiler alanından farklı olarak kamusal bir alan yaratıp burada etkili bir yönetim sağlayabilmek ve vergi toplayabilmek için bürokratik kaynaklara sahip olur.
Devleti temsil eden siyasal iktidarın yetkilerini toplum yararına, bireyin özgürlüklerini koruma yönünde kullanması gerekir. Devletin karar alma, aldığı kararları uygulama, karşı koyanları cezalandırma gücü vardır. Bunlar belli kurallara bağlanmıştır. İktidar, hukuka bağlı olarak kullanılır. İktidarın keyfi ve hukuk dışı kullanılmasına çoğu kez “despotluk” denir.
İktidarın kötüye kullanılmasının önlenmesi için, iktidarın uğraş alanları çeşitli organlara bölünmüştür. Kural koyma, konan kuralları uygulama ve uygulamanın kurallara uygunluğunu denetleme ve gerektiğinde yaptırım uygulama, ayrı organlara verilmiştir. Normalinin böyle olması gerekir ama Türkiye’de durum çok farklı. Ucube bir Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle yargı, yasama ve yürütmenin tek kişide toplanmış olması önemli adaletsizleri de beraberinde getirmektedir.
Daha önceki yakıştırmalarda iktidar için yapılan “Devlet Partisi” benzetmeleri çok gerilerde kalmıştır. Şimdi yapılmak istenen Devleti iktidar partisinin içine yerleştirme çabalarıdır. Bu konuda da ciddi bir yol alınmıştır. “Tek Adam”ın devleti “Şahsım” olarak tarif etmesi de bu anlayıştan kaynaklanmaktadır.
Türkiye’de derin bir siyasi kriz yaşandığı konusunda herkes hemfikir. Gelinen noktada yapılması gereken şey, soğukkanlılık içerisinde, demokratik yoldan yaşanan krizden çıkış yolunu bulmaya çalışmak olmalı. Tabii, bu görev siyasete ve siyasetçilere düşüyor. Burada en önemli sorun AKP iktidarının varlığını gerilim ve kutuplaşma üzerine kurmuş olması. O zaman bu görevi muhalefet üstlenmeli.
“Tek Adam”ın yetkileri tek elde toplama çabası hem kendisini hem partisini hem de ülkeyi zayıflattı ve aşağıya çekiyor. Oysaki, 31 Mart seçimleri sonrası ortaya çıkan tablo ise eğer doğru okunursa, gücü ve sorumluluğu muhalefetle ve bağımsız kurumlarla paylaşma seçeneğini, olanağını ve gerekliliğini gösteriyor. İktidarın bırakınız böyle bir davranış içine girmesini Belediyelerin elinde bulunan yetkileri bir bir alıyor. Yandaş olmayana hayat hakkı yok. Düşmansız yapamıyorlar.
Kuşkusuz, devletin amacını gerçekleştirecek olan siyasal iktidardır. Siyasal iktidar yetkilerini ülke yararına, bireyin demokratik haklarının korunması doğrultusunda kullanması gerekir. Toplum bizden olanlar ve ötekiler diye ayrılmamalıdır. Bugün Türkiye’de yaşanan en önemli sorunlardan birisi zihninde saplantılarından ve ezberlerinden başka bir şey bulunmayanların sayısının çokluğudur. Vasata razı olan bu kesim değişime, hoşgörü ve uzlaşmaya kapalıdır.
Devlet, siyasi partinin içine yerleştirilmeye çalışıldığı zaman “Devlet Adamı”na da gereksinim kalmamaktadır. Oysaki, toplumsal krizleri yönetmek tecrübe gerektirir. Tecrübe de “Devlet Adamlığı”nı. Öngörüsüzlük devleti ve milleti sıkıntıya sokar. Toplumsal reflekslerde acelecilik ve cehalet kötü yerlere götürür.