Dayatılan adaylar ve dayatılan ittifaklar sonunda, Mersin’de yapılacak yerel seçimlerin içeriği boşaldı, anlamı önemsizleşti, gelecek 5 yıldaki kent hayatımıza ilişkin umut ve heyecan sönümlendi; sonuçta Mersinlilerin seçimlere ilgisi giderek dibe vurdu.
Nitekim, ülke çapında bütün partiler açısından neredeyse garip bir sır küpüne dönen Mersin’de adayların kim olacağı, bir yandan ittifaklar açısından, öte yandan parti içi gelecek hesapları üzerinden tam bir pazarlık konusu oldu; bu arada kenti 5 yıl için en iyi kimin yöneteceği sorusu bütün partiler tarafından unutuldu!
Şimdi, siyasal hesaplar ve dengeler denklemi uyarınca belirlenen isimlerle baş başayız.
Sonuç mu? Seçimlere 100 günden daha az kalmasına rağmen, halk arasında seçimler neredeyse hiç konuşulmuyor.
Kendi partisini, partisinin adayını destekleyemeyen, benimsemediği bir ittifaka yönlendirilen Mersin seçmeninin birçoğu, şimdiden oy kullanmayacağını belirtiyor.
Demokratik hayatın en somut göstergesi olan, seçme hakkının ilk ve temel basamağı olan sandıkla Mersinli seçmen arasında ilişki şimdiden soğudu.
* * *
Neredeyse çeyrek asırdır sahip olduğu zenginliklerden yararlanamayan ve en geri kalmış Büyükşehir olan Mersin için bu dönemin bir şans olabileceğini düşünmüş ve ümitlenmiştim.
Dünyayı tanıyan, vizyoner, devlet tecrübesi olan, yenilikçi bir Belediye Başkanı hayal etmiştim.
Mersin kısa zamanda Türkiye’nin en zengin, Çukurova’nın en önemli kenti olabilirdi.
Görünüşte ise bir 5 yılı daha kaybedecek gibi duruyor.
Mersinliler de artık durumu pek umursamıyorlar ve değişmeyen kötü talihlerine razı gelmiş gibi sessiz, kırgın ve kayıtsızlar.
Bütün adayları ve aday adaylarını dinliyorum, projelerini inceliyorum.
Maalesef bu kentin değerine, önemine, konumuna, ihtiyaçlarına ve sahip olduğu zenginliklere göre beni tatmin etmiyor.
Maalesef, politikanın işleyiş mantığı böyledir: Tüm aday ve aday adayları kendilerini bu göreve tam olarak layık görüyorlar; etraflarında oluşan dar çevre onlara ne kadar akıllı, başarılı, bilgili olduklarını anlatıyor ve seçimde ne kadar büyük şansları olduğunu, halkın onları istediğini söyleyerek buna ikna ediyorlar.
Bir de anketler(!) yapılıyor. Genelde anketi yaptıran ve bunun ödemesini yapan kişi de hep birinci çıkıyor!
Sonuçta aday ve aday adaylarının etrafında seçimden seçime ortaya çıkan yeni bir sektör oluşmuş durumda.
Seçim boyunca her şeyin olumlu görünmesini sağlıyorlar; pozitif enerji vererek her şeyin kendilerinden yana yorumlanmasını sağlıyorlar ve sonunda da kendilerine maddi ve manevi bir fayda sağlamış oluyorlar.
Bunlar da seçim sektörün profesyonelleridir.
* * *
*Trafiğin düzelmesi için 22 battı çıktıya ihtiyacı olan,
*Yıllardır Havalimanının bitmesini bekleyen,
*Antalya Sahil yoluna ümit bağlayan,
*Kazanlı Turizm Projesini düşleyen,
*Yeni serbest bölgeler, organize sanayi bölgeleri isteyen,
*Genişleyen liman bekleyen,
*Yol, alt yapı, kaldırım, yeşil alan, su, enerji sorunlarına çözüm bekleyen,
*Kültür ve sanat alanında güçlü bir kurumsal yapılanma açığı olan Mersin, donanımıyla, tecrübesiyle, yaptıklarıyla ve programıyla her görüşten seçmeni iknâ edecek bir aday bekliyordu.
Tabii bunu başaracak bir yerel yönetimin, merkezî hükümetle sağlam, verimli bir ilişki içinde olması gerekiyordu; bu nedenle ya hiç olmazsa bir dönem öncelikli olarak bir iktidar Partisi adayı ya da yetenekli ve donanımlı bir muhalefet adayı bekleniyordu.
Ama sonuç ortada; Mersin’e en iyi kimin hizmet edeceği sorusunu unutan partiler, ittifak üzerinden ya da parti içi hesaplaşmalara göre aday belirlediler!
Son 4o gün içerisinde siyasi alanda yaşananları hatırlamaya çalışalım:
Her gün adayların, birlikteliklerin ve dengelerin değiştiğini ibretle izledik.
Bundan sonra da gerek adaylarda, gerek ittifak antlaşmalarında değişikliklerin olmayacağını kimse taahhüt edemez.
Öyle ya; Mersin gibi dinamik, demokratik gelenekleri olan, ekonomik, sosyo-kültürel ve sanatsal açıdan ülkenin yüz akı, demografik ve etnik açıdan özel bir yönetim başarısı isteyen bir kentin yerel yönetim konusu, böylesi bir siyasal pazarlık konusu olmamalı idi.
Partiler ve ittifaklar, bu kente hizmeti öncelikli mesele yapmalıydı.
Seçmene sunulan aday, ittifak dengelerine ya da parti içi hesaplara alet olmamalı idi.
Dengeler ve hesaplar, Mersin’in ve Mersinlilerin ihtiyaçlarını, ümitlerini, beklentilerini ve bu güzel kentin yıllardır biriken hizmet açığını dikkate almalıydı.
Belirlenen isimler, öncelikle kendi tabanını iknâ etmeliydi.
Bu ölçüler, parti farkı gözetmeksizin Mersin’i seven, Mersinliye saygı duyan her siyaset erbabının boynuna borçtur ve onlar bu borcu ödeme imkânına hâlâ sahiptir.
Değilse kaybeden, siyaset kurumu yanında asıl bu kent ve bu kentte yaşayanlar olacaktır.
İlginçtir ki, yukarda kabaca çerçevesini çizmeye çalıştığım ölçüler dikkate alındığında yapılacak bazı değişikliklerle, hem MHP, hem İYİ Parti hem de CHP seçimi kazanabilir.
Hatta aday çıkarırsa Ak Parti ve HDP de seçimi kazanabilir.
Böyle karışık ve görülmemiş bir durumu ibretle izliyoruz.
Ama lütfen ve tekrar ederek, altını çizerek anlatmaya çalışıyorum:
Aday belirleme sürecindeki bıktırıcı hesaplarla, ittifak ya da parti içi denge pazarlıklarıyla belirlenen adayların dayatıldığı bir seçimle bu kente yazık edilir!
Donanımı, vizyonu, çağı ve dünyayı kavrayışı, yönetsel ve kültürel/sanatsal kapasitesiyle, programıyla Mersin’e yakışır adaylar için sandığa gitmek istiyoruz.
Mersini ve Mersinliyi buna lâyık görmeyenler, hesapları tutsa da siyaseten kaybederler; çünkü önlerindeki 5 yılı kırgın ve küskün bir Mersin’i izleyerek yaşarlar.
Bunun genel politik hayata etkisi ise ilgisizlik ve küskünlük olur ki, asıl büyük kayıp budur.
* * *
Son 20 yıldır tüm seçimleri yakından izleyen, yazılar yazan, yorum yapan ve tüm adayların proje ve taahütlerini arşivleyen bir kişi olarak en azından adayların kendileri ve ekipleri ile projelerini anlatıp bizi ikna etmelerini bekliyorum.
Politik tercihlerimizin ötesinde, bu kente hizmet konusunu öne alarak bundan sonrasında neyi ne kadar etkileyebiliriz bilmiyorum; ama politikacılar bu kente yeterince ayıp ettiler; hiç olmazsa bizler kaybımızı en aza indirmenin bir yolunu bulmaya çalışalım.
Siyasal tercihlerimizle kendimizi sınırlamadan, politik ve ideolojik bagajlarımızdan uzak durarak; daha iyi bir gelecek, daha yaşanabilir bir gündelik hayat, daha huzurlu ve konforlu bir Mersin için demokratik değerlere uygun eleştirilerimizi seslendirelim, önerilerde bulunalım ve bu güzel kenti, kentimizin güzel insanlarını hak ettikleri çağdaş bir yerel yönetim vizyonuyla buluşturalım.
HARUN ARSLAN