Kriz nedeniyle yarısı tamamlanmamış yatırımları bile durduran, çoğu yatırımı askıya alan Erdoğan iktidarı, mali portresi, yapım teknolojisi tam olarak kestirilmeyen meçhullerle dolu yatırıma olur deyip, 2020 yatırım planına dahil eder mi?
Zor ama bir an için ettiğini kabul edelim… (etmediği takdirde iktidar bizi engelliyor mazeretinin servis edileceğini tahmin etmek zor değil. Ve bu gerekçeyi öne sürecek yerel iktidar haksız da sayılmaz.)
Silifke ve İstiklal Caddelerinde yer altından geçirilmesi zaten üfleseniz yıkılacak onca binanın yer aldığı güzergahta yer altından metro hattı döşemek mümkün mü?
Devamlı su kaynayan bataklıktan beter o zeminde hangi yöntemle çalışırsanız çalışın ne tür sorunlarla karşılaşılacağı ve nasıl baş edileceği ciddi soru işaretleri olarak ortada duruyor.
Hepsinden de önemlisi, Seçer' in " rahat buluruz, saygın, kredibilitesi yüksek firmalar kapımızda" dediği finansman sorununun çözümü gerçekten de sanıldığı kadar kolay mı?
Avrupa Yatırım Bankası başta olmak üzere pek çok kredi kurumu Türkiye' ye kredileri ya tamamen kesmiş veya beklemeye almasını kast etmiyorum.
Tüm engeller aşıldı ve kredi bulundu diyelim, yatırım kaç dolar tutacak, kredi sağlanırsa bunun şartları, faiz oranı, geri ödemesi nasıl olacak?
Kimse kara kaşımıza, cennet kentimize bakarak kaynak aktarmayacağına, borç vermeyeceğine göre, neyin karşılığında gelip yatırımı yapacak?
Bugün Türkiye' de tüm kamu kurumları gibi belediyelerin de her türlü yatırımı gerçekleştirebilmeleri için önlerinde iki yol var:
Biri geleneksel olarak, bin yıldır olduğu gibi parayı verip klasik anlamda ihale edip, en uygun şartlarda işi yaptırmak..
Diğeri ise Özal ile başlayan ve AK Parti ile gittikçe yaygınlaşan, yap işlet devret modeli..
Bir başka ifadeyle, devlet kaynakları kimi devasa projelere yetmeyince, finansmanı kendi olanaklarıyla bulup getiren ve proje tamamlandığında o yatırımı işleterek koyduğu para yanında faiz ve kârını da kasasına koyan yatırımcılara verilen işler..
Üstelik son zamanlarda bu tür operasyonlar fizibl kârlılığa rağmen finansman bulmakta zorluklarla karşılaşınca devlet yatırımcıyı çekmek için projelere kullanıcı ve hazine garantisi de vermeye başladı.
İstanbul 3. havalimanı, Osmangazi köprüsü, İstanbul-İzmir otoyolu, Şehir Hastaneleri örneklerden sadece bir kaçı…
İşe başladıktan sonra dış kredi bulmakta zorlanan müteahhitlere verilen hazine garantileri ve örneğin köprüden, yoldan geçsin geçmesin işleticiye taahhüt edilen araç sayıları ya da hastanelere verilen belli sayıdaki hasta garantisi…
YİD modeli o hale geldi ki, yatırım normal fiyatın 8-10 katına çıkmakla kalmıyor. Araç veya hasta sayısı bakımından beklenen rakam tutturulmasa da, hazine aradaki farkı vatandaştan alıp bu projeleri üstlenenlere aktarıyor.
Genellemeden yola çıkıp Mersin Büyükşehir Belediyesinin 'metro' yatırımıyla ilgili BŞ başkanı ağzından dile getirilen modellemelere dönecek olursak..
Belediyenin kaynakları bırakın bu tür büyük yatırımları, eski dönemden kalma borçları ödemekte bile yetersiz kalıyor. Önümüzdeki süreçte ülke genelindeki ekonomik sıkıntılar daha da büyürse -ki bu uzak bir olasılık değil- maaş ödemekte bile zorlanan bir tabloyla karşılaşmamız dahi kaçınılmaz.
Bu durumda bundan on yıl önce kendi kaynaklarıyla hafif raylı sistemi etap etap hayata geçiren Gaziantep Belediyesinin yaptığına benzer bir strateji neredeyse imkansız.
Geriye kalıyor YİD (yap-işlet-devret) çerçevesi içinde kalan pek çok türden yatırım gerçekleştirme modelleri..
Burada da, hazine garantili kredilere bel bağlamamak gerekiyor. Yaşanan ekonomik krizle birlikte iktidarın kendisi için yaşamsal önemde gördüğü çoğu yatırımı bile askıya aldığı, Cumhurbaşkanlığı genelgesiyle yarısı tamamlanmayan tüm yatırımların neredeyse durdurulduğu bir dönemde, muhalif bir belediyeye hazine garantisi verilmesi hayalden de öte bir durum..
Bu durumda Mersin BŞ belediyesinin metro projesini cazip bulup hem kaynak hem de yapımı üstlenecek deneyime sahip yatırımcıların işe talip olması tek seçenek gibi duruyor.
Başkan Seçer verdiği demeçlerin tümünde ana tema olarak 'gelir getirici projelere finans sağlayan kurumlardan, YİD modelini rahatlıkla üstlenecek yatırımcılardan' söz ediyor ama gerçekten Mersin metrosu tamamlanınca getirisi itibariyle buraya para koyacak finansörlerin iştahını kabartacak kadar cazip bir yatırım mı?
Cevap için öncelikle yatırımın ne kadara mal olacağı ve toplu taşıma sisteminin günlük, yıllık kaç yolcu taşıyacağı en önemli sorular olarak karşımızda duruyor..
Maliyet projeksiyonu ve bunun yatırımı yapacak olana geri dönüşüyle ilgili benzer projeleri göz önünde bulundurarak ortaya çıkacak tabloyu da bir sonraki makalede ele alayım..