Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

Sosyal Medyada Yem Olanlar

“Felaketin açmadığı göz kör olmaya mahkumdur”     Taksim’deki terör saldırısının ardından internetin yavaşlatılması kimi çevrelerce haber alma özgürlüğünü kısıtlayıcı bir davranış olarak görüldü. Ülkenin can damarı sayılan bir noktada büyük bir bomba patlıyor 6 kişi ölüyor, onlarcası yaralanıyor. Güvenlik açısından yaklaşıldığında başta dezenformasyonu,  panik havasını ve de olası diğer artçı terör saldırılarının engellemek için emniyet güçleri böyle bir önlem alabilir. Bu, yadırganacak veya birilerinin yaptığı gibi yargıya taşınacak durum değildir.   Özgürlüklerin mabeti(!) olarak görülen ülkelerin terör saldırısına uğradıklarında başvurdukları yöntemler de farklı değildir sanırım. 11 Eylül saldırılarının ardından kendileri –terörü önlemek adına-  koca koca ülkeleri işgal ettiler. İnsanların iç çamaşırlarına dahi baktılar.      Ekonomi mi ekoloji mi sorusunun cevapları aslında güvenlik mi daha fazla demokrasi mi sorusuna verilecek cevaplarla benzerdir. Ukrayna krizi ile oluşan enerji darboğazı, doğa dostu enerjiye geçişi, nükleer santralleri kapatmayı falan ötelemiştir. Birçok Avrupa devleti kapattıkları kömür santrallerini dahi devreye almıştır. Demek ki devletlerin dolayısıyla insanların ekonomileri tehlike altına girdiğinde, çevresel endişeler bi kenara bırakılabiliyor. İşte güvenlik meselesi de ona benzerdir. Devletlerin, insanların güvenlikleri tehlikeye girdiğinde, demokratik talepler bir süreliğine de olsa ötelenir, askıya alınabilir. Zira güvenlik bulunmayan yerde demokrasiden de söz edilemez.   Birileri sosyal medyada ‘geyik’ yapacak, kişisel tatmin sağlayacak, ve de mesnetsiz sallayacak diye güvenlik konusu bekleyemez. Kamu güvenliği esastır ve gerek görüldüğü an kısıtlamaya gidilebilir. Zaten interneti yavaşlatmanın semeresi çok çabuk alındı ve daha önceleri görülmemiş hızda terörü yapanlara ulaşıldı.   Birçok insan bilgi kirliliğini, kaynağı belli olmayan haberleri yaymayı özgürlük sanıyor. Öyle ki bir fotoğraf ve altına alakasız bir haber, sahte duyurular, bilgiler paylaşılsın, hemen binlerce insan bunu doğru kabul edip, yaymaya o doğrultuda propaganda yapmaya başlıyor. Birileri de bunu özgürlük sayıyor. Bu olsa olsa ahmaklıktır, insanları aptal yerine koymaktır. Ki bu amaçla paylaşım yapan milyonlarca insan, on binlerce sahte hesap vardır. Reuters ajansının verisine göre Türkiye’deki bir sosyal medya platformu hesaplarının yüzde 48’i kimliği belirsizlerden oluşmaktadır.   Dünyada birçok örnekleri var. Halen devam eden ayaklanmalar, sokak gösterileri, huzursuzluklar var… Aynı senaryolar ülkemizde de tezgahlanmak isteniyor. Malum, genel seçimler yaklaşıyor. Birileri buradan kaos iklimi yaratmak, huzursuzluk, endişe yayarak istediği amaca ulaşmak derdindedir. Masumane istekler dairesinde, oluşturulan kurumlar ambalajında geliyor birçok kötülük. Sivil toplum kuruluşları etrafında, temel özgürlükler, insan, çevre, çocuk, kadın hakları dendiğinde akan sular duruyor ki normalde bu gibi talepler insanidir ve maksatlı kullanılmadığı sürece doğrudur.  Ancak Türkiye gibi ülkelerde bunun gibi masumane taleplerin ve mücadele veren kurumların çoğu hükümet, rejim değişikliği ve toplum mühendisliği için kullanılır ve dış ülkelerden el altından destek görürler.   Elim terör hadisesinin ardından Batı medyasına göz attığınızda dertleri hemen ortaya çıkmıştır. Onlar orada hayatlarını kaybeden suçsuz insanlarla ilgilenmez. Onlar Türkiye bu olaydan nasıl zararlı çıkacak buna bakarlar ki verdikleri haberler o doğrultudadır. Biliyorsunuz son dönemlerde Türkiye diplomatik alanda, turizm konusunda atağa geçti. Türk Devletleri Teşkilatı ivmelendi. Ülkemiz lehine birçok durumlar gelişti. Türkiye’nin yükselişini durdurmayı hedefleyen ve fırsat bulsalar daha onlarcasını sahneleyecekleri (son 12 ayda 18’i canlı bomba olmak üzere 200 benzeri girişim güvenlik güçlerince önlenmiştir) terör faaliyetlerini devreye sokmak, ülkeyi istikrarsızlaştırmak istiyorlar ki geçmişte bunun çok örnekleri vardır.   Hep üzerinde durduğum bir şey vardır. O da bulanık suda balık avlamak yerine, büyük düşünmek ve büyük fotoğrafa, geleceğe odaklanmaktır.     
Ekleme Tarihi: 24 Kasım 2022 - Perşembe

Sosyal Medyada Yem Olanlar

“Felaketin açmadığı göz kör olmaya mahkumdur”

 

  Taksim’deki terör saldırısının ardından internetin yavaşlatılması kimi çevrelerce haber alma özgürlüğünü kısıtlayıcı bir davranış olarak görüldü. Ülkenin can damarı sayılan bir noktada büyük bir bomba patlıyor 6 kişi ölüyor, onlarcası yaralanıyor. Güvenlik açısından yaklaşıldığında başta dezenformasyonu,  panik havasını ve de olası diğer artçı terör saldırılarının engellemek için emniyet güçleri böyle bir önlem alabilir. Bu, yadırganacak veya birilerinin yaptığı gibi yargıya taşınacak durum değildir.

  Özgürlüklerin mabeti(!) olarak görülen ülkelerin terör saldırısına uğradıklarında başvurdukları yöntemler de farklı değildir sanırım. 11 Eylül saldırılarının ardından kendileri –terörü önlemek adına-  koca koca ülkeleri işgal ettiler. İnsanların iç çamaşırlarına dahi baktılar.   

  Ekonomi mi ekoloji mi sorusunun cevapları aslında güvenlik mi daha fazla demokrasi mi sorusuna verilecek cevaplarla benzerdir. Ukrayna krizi ile oluşan enerji darboğazı, doğa dostu enerjiye geçişi, nükleer santralleri kapatmayı falan ötelemiştir. Birçok Avrupa devleti kapattıkları kömür santrallerini dahi devreye almıştır. Demek ki devletlerin dolayısıyla insanların ekonomileri tehlike altına girdiğinde, çevresel endişeler bi kenara bırakılabiliyor. İşte güvenlik meselesi de ona benzerdir. Devletlerin, insanların güvenlikleri tehlikeye girdiğinde, demokratik talepler bir süreliğine de olsa ötelenir, askıya alınabilir. Zira güvenlik bulunmayan yerde demokrasiden de söz edilemez.

  Birileri sosyal medyada ‘geyik’ yapacak, kişisel tatmin sağlayacak, ve de mesnetsiz sallayacak diye güvenlik konusu bekleyemez. Kamu güvenliği esastır ve gerek görüldüğü an kısıtlamaya gidilebilir. Zaten interneti yavaşlatmanın semeresi çok çabuk alındı ve daha önceleri görülmemiş hızda terörü yapanlara ulaşıldı.

  Birçok insan bilgi kirliliğini, kaynağı belli olmayan haberleri yaymayı özgürlük sanıyor. Öyle ki bir fotoğraf ve altına alakasız bir haber, sahte duyurular, bilgiler paylaşılsın, hemen binlerce insan bunu doğru kabul edip, yaymaya o doğrultuda propaganda yapmaya başlıyor. Birileri de bunu özgürlük sayıyor. Bu olsa olsa ahmaklıktır, insanları aptal yerine koymaktır. Ki bu amaçla paylaşım yapan milyonlarca insan, on binlerce sahte hesap vardır. Reuters ajansının verisine göre Türkiye’deki bir sosyal medya platformu hesaplarının yüzde 48’i kimliği belirsizlerden oluşmaktadır.

  Dünyada birçok örnekleri var. Halen devam eden ayaklanmalar, sokak gösterileri, huzursuzluklar var… Aynı senaryolar ülkemizde de tezgahlanmak isteniyor. Malum, genel seçimler yaklaşıyor. Birileri buradan kaos iklimi yaratmak, huzursuzluk, endişe yayarak istediği amaca ulaşmak derdindedir. Masumane istekler dairesinde, oluşturulan kurumlar ambalajında geliyor birçok kötülük. Sivil toplum kuruluşları etrafında, temel özgürlükler, insan, çevre, çocuk, kadın hakları dendiğinde akan sular duruyor ki normalde bu gibi talepler insanidir ve maksatlı kullanılmadığı sürece doğrudur.  Ancak Türkiye gibi ülkelerde bunun gibi masumane taleplerin ve mücadele veren kurumların çoğu hükümet, rejim değişikliği ve toplum mühendisliği için kullanılır ve dış ülkelerden el altından destek görürler.

  Elim terör hadisesinin ardından Batı medyasına göz attığınızda dertleri hemen ortaya çıkmıştır. Onlar orada hayatlarını kaybeden suçsuz insanlarla ilgilenmez. Onlar Türkiye bu olaydan nasıl zararlı çıkacak buna bakarlar ki verdikleri haberler o doğrultudadır. Biliyorsunuz son dönemlerde Türkiye diplomatik alanda, turizm konusunda atağa geçti. Türk Devletleri Teşkilatı ivmelendi. Ülkemiz lehine birçok durumlar gelişti. Türkiye’nin yükselişini durdurmayı hedefleyen ve fırsat bulsalar daha onlarcasını sahneleyecekleri (son 12 ayda 18’i canlı bomba olmak üzere 200 benzeri girişim güvenlik güçlerince önlenmiştir) terör faaliyetlerini devreye sokmak, ülkeyi istikrarsızlaştırmak istiyorlar ki geçmişte bunun çok örnekleri vardır.

  Hep üzerinde durduğum bir şey vardır. O da bulanık suda balık avlamak yerine, büyük düşünmek ve büyük fotoğrafa, geleceğe odaklanmaktır.

    

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Ali Bal
(25.11.2022 15:10 - #167)
İnterneti kısıtlamak geçici bir çözüm olarak mazur görülebilir.Ama insanların çoğunun siyasete güveni kalmadığı için yoğurdu üfleyerek yiyor.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.