Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

Sorumsuzluğun Dayanılmaz Hafifliği

"Bir ülkeyi anlamak için, orada insanların nasıl öldüklerine bakın!"   Yazıya uyarıyla başlamak istiyorum. Konuyu herhangi bir siyasi yöne çekmeyiniz! Çünkü ülkede ortak bir mentalitenin olduğunu kabul etmek durumundayız. Ortak mentalite tüm siyasi akımları kapsar. Öncelikle bir doğu toplumu olduğumuzu bilelim. Burada işler biraz farklı yürür.   Başta kadercilik vardır. Kader konusu birçok soruna kapı aralar. Tarihimiz sorumlu makamda olanların yönetim anlayışları ve gelecek nesillerin haklarını koruma noktasında üst üste yaptıkları gaflet, delâlet, hıyanetler sonucu can, toprak ve onur kayıplarının yaşandığı savaşlar, göçler, büyük felaketler, kazalar ve yok oluşlarla doludur.    Mesele sadece bu günün meselesi değildir. Geçmişten itibaren tekrarlardan ibarettir. Ders almama gibi, çabuk unutma gibi hasletlerimiz var bizim. Derdim bir yerlerde suçlu, sorumlu aramak değil. Çünkü kolektif bir zihniyet, kolektif sorumluluk ve suç vardır ortada.  Yoktur aslında birbirimizden farkımız. En şehirlimiz -feodaliteden uzak olan- dâhi bundan muaf değildir. Eğer bir sorumluluk, bir suç var ise bu kolektiftir.    Burada ayrıntılara girmek, detaylarda boğulmak da gereksizdir. 'Yok şu böyle oldu bu şöyle oldu. O onu dedi, bu şunu dedi' tüm bunlar meselenin özünden sapmayı getirir. Öze odaklanmayı geciktirir, çözüm yolları aramanın önünü tıkar. Suçlamak en kolayı. Zaten sürekli başkaları suçludur canım ülkemde. Kimse kendi üzerine bir şey kondurmaz.   İlk taşı atacak günahsız nerede? Öyle biri var mı? Suçlu ayağa kalkacaksa tüm toplum birden ayağa kalkmalıdır.    Bugün dünyanın büyük derdi nedir dersek. Yolsuzluk, çürüme önce gelir. Çürümüşlük sadece bizle sınırlı değildir hemen tüm dünya ülkeleri aynı dertten muzdariptir. Toplumlar artık yönetilemez aşamaya gelmiştir. Toptan yenilenme, reorganizasyona gidilmelidir. Yamalar, günü kurtarma atakları sonuç vermeyecektir.    "Adalet mülkün temelidir" ne yerinde bir söz. Adalet olmadan hiçbir şey olmaz. Adaletin kayıtsız şartsız tesisi gereklidir. Adalet duygusu büyük yaralar almıştır. Adaletin olmadığı yerde kaos vardır. Terör, yolsuzluk, çürümüşlük vardır. O hâlde ilk nereden başlanmalıdır? Adres bellidir. Adaleti istisnasız uygulamak, adamına göre muamele yapmamaktır.   Görev ve yetki alanlarının kesin çizgilerle belirlenmesi önemlidir. Görev ve yetki sahibinin sorumluluğu kaçınılmaz olmalıdır. Gerekirse mevzuat hazretlerine neşter atmak, reformlara gitmek gerekir. Kamu idaresi yerel, merkezî hükümet çekişmelerinden arındırılmalıdır. Son elim hadise buna çok uygun bir örnektir. Herkes birbirini eleştiriyor. Sorumluluk üstlenmekten kaçınıyor.     Õzür dilemek kadar istifa etmek de erdemli davranıştır. İstifa müessesesi bizim buralara uğramıyor. Kamusal alanda eş, dost, akraba, hemşehri ilişkisi hep gündemde. Alaturka ilişkiler, kafakola almalar hiç bitmiyor..   Çoğunlukla umutluyumdur. Müspet pozitif haberlerden yanayımdır. Ama gel gör ki felaketler, sorumsuzca davranışlar, ihmaller, suistimaller zinciri sonlanmıyor.   Depremler, seller, yangınlar gibi doğal felaketler ayrı, insan eliyle yapılanlar ayrı. Bir müddet Narin cinayeti ile sarsıldık. Sonra 'yeni doğan çetesi' çıktı. Zaten İçişleri Bakanlığı'nın operasyonları hiç dinmiyor. Tam da Amerika yangınlarına odaklanmış iken ve de ABD yangınını dilimize dolamış iken hemen tarihe geçecek ölçekte bir fekaketle sarsıldık.   Kim ne derse desin ülke imajı çok büyük yara aldı. Biraz özgüven kazanmaya başlamıştık ki maalesef yine boynumuz büküldü. Milli maç yenilgilerinden sonra da yaşanır bu tür duygular. Hemen bir boyun büküklüğü, can sıkıntısı yerleşir içimize.    Buradan çok güçlü biçimde çıkmalıyız. Neyle, nasıl, ne zaman? Bilmem. Ama çıkmalıyız işte..
Ekleme Tarihi: 24 Ocak 2025 - Cuma

Sorumsuzluğun Dayanılmaz Hafifliği

"Bir ülkeyi anlamak için, orada insanların nasıl öldüklerine bakın!"

  Yazıya uyarıyla başlamak istiyorum. Konuyu herhangi bir siyasi yöne çekmeyiniz! Çünkü ülkede ortak bir mentalitenin olduğunu kabul etmek durumundayız. Ortak mentalite tüm siyasi akımları kapsar. Öncelikle bir doğu toplumu olduğumuzu bilelim. Burada işler biraz farklı yürür.
  Başta kadercilik vardır. Kader konusu birçok soruna kapı aralar. Tarihimiz sorumlu makamda olanların yönetim anlayışları ve gelecek nesillerin haklarını koruma noktasında üst üste yaptıkları gaflet, delâlet, hıyanetler sonucu can, toprak ve onur kayıplarının yaşandığı savaşlar, göçler, büyük felaketler, kazalar ve yok oluşlarla doludur. 
  Mesele sadece bu günün meselesi değildir. Geçmişten itibaren tekrarlardan ibarettir. Ders almama gibi, çabuk unutma gibi hasletlerimiz var bizim. Derdim bir yerlerde suçlu, sorumlu aramak değil. Çünkü kolektif bir zihniyet, kolektif sorumluluk ve suç vardır ortada.  Yoktur aslında birbirimizden farkımız. En şehirlimiz -feodaliteden uzak olan- dâhi bundan muaf değildir. Eğer bir sorumluluk, bir suç var ise bu kolektiftir. 
  Burada ayrıntılara girmek, detaylarda boğulmak da gereksizdir. 'Yok şu böyle oldu bu şöyle oldu. O onu dedi, bu şunu dedi' tüm bunlar meselenin özünden sapmayı getirir. Öze odaklanmayı geciktirir, çözüm yolları aramanın önünü tıkar. Suçlamak en kolayı. Zaten sürekli başkaları suçludur canım ülkemde. Kimse kendi üzerine bir şey kondurmaz.
  İlk taşı atacak günahsız nerede? Öyle biri var mı? Suçlu ayağa kalkacaksa tüm toplum birden ayağa kalkmalıdır. 
  Bugün dünyanın büyük derdi nedir dersek. Yolsuzluk, çürüme önce gelir. Çürümüşlük sadece bizle sınırlı değildir hemen tüm dünya ülkeleri aynı dertten muzdariptir. Toplumlar artık yönetilemez aşamaya gelmiştir. Toptan yenilenme, reorganizasyona gidilmelidir. Yamalar, günü kurtarma atakları sonuç vermeyecektir. 
  "Adalet mülkün temelidir" ne yerinde bir söz. Adalet olmadan hiçbir şey olmaz. Adaletin kayıtsız şartsız tesisi gereklidir. Adalet duygusu büyük yaralar almıştır. Adaletin olmadığı yerde kaos vardır. Terör, yolsuzluk, çürümüşlük vardır. O hâlde ilk nereden başlanmalıdır? Adres bellidir. Adaleti istisnasız uygulamak, adamına göre muamele yapmamaktır.
  Görev ve yetki alanlarının kesin çizgilerle belirlenmesi önemlidir. Görev ve yetki sahibinin sorumluluğu kaçınılmaz olmalıdır. Gerekirse mevzuat hazretlerine neşter atmak, reformlara gitmek gerekir. Kamu idaresi yerel, merkezî hükümet çekişmelerinden arındırılmalıdır. Son elim hadise buna çok uygun bir örnektir. Herkes birbirini eleştiriyor. Sorumluluk üstlenmekten kaçınıyor. 
   Õzür dilemek kadar istifa etmek de erdemli davranıştır. İstifa müessesesi bizim buralara uğramıyor. Kamusal alanda eş, dost, akraba, hemşehri ilişkisi hep gündemde. Alaturka ilişkiler, kafakola almalar hiç bitmiyor..
  Çoğunlukla umutluyumdur. Müspet pozitif haberlerden yanayımdır. Ama gel gör ki felaketler, sorumsuzca davranışlar, ihmaller, suistimaller zinciri sonlanmıyor. 
 Depremler, seller, yangınlar gibi doğal felaketler ayrı, insan eliyle yapılanlar ayrı. Bir müddet Narin cinayeti ile sarsıldık. Sonra 'yeni doğan çetesi' çıktı. Zaten İçişleri Bakanlığı'nın operasyonları hiç dinmiyor. Tam da Amerika yangınlarına odaklanmış iken ve de ABD yangınını dilimize dolamış iken hemen tarihe geçecek ölçekte bir fekaketle sarsıldık.
  Kim ne derse desin ülke imajı çok büyük yara aldı. Biraz özgüven kazanmaya başlamıştık ki maalesef yine boynumuz büküldü. Milli maç yenilgilerinden sonra da yaşanır bu tür duygular. Hemen bir boyun büküklüğü, can sıkıntısı yerleşir içimize. 
  Buradan çok güçlü biçimde çıkmalıyız. Neyle, nasıl, ne zaman? Bilmem. Ama çıkmalıyız işte..

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.