Katılım Bankacılığı sisteminde, finansman talebinde bulunan bir müşteri, banka tarafından kendisine verilen vekaletle malı banka adına satın alır. Geri ödemesini anlaşılan kâr üzerinden anlaşılan vadeye bölerek gerçekleştirir. Bu ticaret modelinden elde edilen kâr katılma hesabı sahipleriyle paylaşılır.
Katılım bankaları, cari ve katılma olmak üzere iki hesap türüyle fon toplayan; müşterilerinin talep ettiği katılım bankacılığı prensiplerine uygun mal, hizmet ya da hakkı peşin olarak satın alıp veya kiralayıp, taksitli olarak müşterilerine satarak veya kiralayarak yahut topladığı fonlarla ortaklıklar yaparak kar elde eden bir bankacılık türüdür.
Temel ilkesi faizsizlik olduğu için, müşterilerinden ortaklık esasına göre fon toplamakta elde ettiği getiriyi başta anlaştığı oranlarla müşterileriyle paylaşmaktadır. Topladığı fonları, doğrudan kredi olarak değil müşterilerinin talep ettiği mal, hak ve hizmetleri peşin satın alıp veya kiralayıp, müşterilerine vadeli satarak veya kiralayarak getiriye dönüştürmektedir.
Dijitalleşmenin en üst seviyeye çıktığı günümüzde alternatif dağıtım kanalları
bankalar için önemli bir konu olarak ön plana çıkmaktadır. ATM kullanımı
maliyetlerin düşürülmesi açısından, POS kullanımı ise kart yaygınlığının ve gelirlerin
artırılması açısından önem taşımaya devam etmektedir. Diğer taraftan yakın geçmişte şubeleşmeye önem veren ve bugün büyük ölçeğe ulaşmış bazı bankaların şube sayılarını azaltarak internet bankacılığı, telefon bankacılığı ve mobil bankacılık kanallarına ağırlık vermeye başladığı gözlemlenmektedir. Katılım bankaları ise ürün çeşidi yönünden diğer bankalara değişik versiyonlarla yetişmeye çalışmaktadır.
Bir taraftan sermaye (fonlar) diğer taraftan işletme (banka) olmak üzere kurulan ortaklık katılma hesapları işin özünü oluşturmaktadır. Emek-sermaye ortaklığı değişik yollarla çalıştırılarak faiz değil kar payı dağıtımı olarak sunulmaktadır. Bilindiği kadarıyla, Müslüman yönetimindeki hiçbir devlette gerçekten faizsiz bir ekonomi görülmemiştir. Faiz yasağını delmek için değişik yollar kullanılmıştır.
Peşin ödemelerde indirim yapma yoluyla faiz uygulaması gizlenebilmekteydi. Rehinli borç uygulaması sık sık görülürdü. Borç vermede ve ödemede ayrı para birimlerinin kullanılması, böylece işleyen faizin kambiyo kuruna yedirilmesi yöntemlerden biriydi.
Borç alanın evini önce borç verene satması, ardından da ondan kiralaması, borç bitiminde evi aynı fiyatla geri alması yaygın bir Osmanlı uygulamasıydı.
Batı bankacılığının ve daha geniş çerçeveli finans sisteminin gelişmesi birdenbire, tek kuşakta tamamlanan bir dönüşümle gerçekleşmedi. Ülkelere göre değişkenlik gösterdi. Katılım bankacılığı da böyle. 1960’lardan beri var olan ve değişime açık bir sistem. Burada, şu sorunun yanıtı çok önemli: Katılım bankacılığı bir yanıltmaca teşebbüsü müdür, yoksa tam anlamıyla bir İslami bankacılık mıdır? Bu sorunun yanıtını verecek olan sermaye sahipleri.