Ahmet Akın
Köşe Yazarı
Ahmet Akın
 

Koronavirüs Ve Türkiye Ekonomisi

Koronavirüs pandemisine ekonomik zorluklar içinde yakalanan Türkiye’yi ekonomik ve siyasal yönden çok zor günler bekliyor. Savurgan iktidarın vergi gelirleri ile varlık satışları ve borçlanmaları rant ekonomisine kurban etmesi, işvereninden işçisine, esnafından çiftçisine, emeklisinden işsizlere kadar her kesimi güç durumda bıraktı. 82 milyon bir taraftan salgın hastalıktan korunmaya çalışırken bir taraftan da ayakta kalma mücadelesi veriyor.   Koronavirüs salgınının yayılma hızını azaltmak için alınan önlemlerin ardından küresel ekonomik aktivitenin büyük bir darbe alacağına kesin gözüyle bakılıyor. Son 100 yılın en önemli olayları arasında yerini alan koronavirüs pandemisi, bundan sonraki süreçte başta devletler olmak üzere, birçok kamu ve özel kurumun benzer olaylara karşı acil eylem ve alternatif kaynak yönetim planının olmasını gerektirecek. Salgın sonrası dönemde birçok şirket ofis alanlarına yapılan yatırımların ne kadar anlamlı olduğunu sorgulamaya devam edecek. Özellikle evden/uzaktan çalışma konusunda yepyeni bir dönemin başlangıcında olduğumuzu rahatlıkla söyleyebiliriz.   İMF Başkanı’nın, koronavirüs salgınının bu yıl küresel ekonomik büyümeyi yok edebileceğini, salgının turizm ve ulaşım gibi sektörleri zaten etkilediğini, ayrıca ABD ve Çin arasındaki ticaret anlaşmasının, virüsün uluslararası ekonomi üzerindeki etkisini azaltacağını, bununla birlikte, insanların belirsizlikten kaynaklanan yavaş büyüme konusunda endişelenmeleri gerektiğini belirtmesi yaşanacaklara ışık tutuyor. Erken görülen ekonomik etkiler nedeniyle bu yılın ilk çeyreğindeki daralmanın ikinci çeyrektekinden daha fazla olabileceği anlaşılıyor.   Türkiye’deki duruma gelince, hayati sorun parasızlık. Türkiye’nin kasadaki altın ve döviz rezervleri; ne 12 aylık cari açığı ne de vadesi gelen dış borcu fonlayabilir düzeyde. Türkiye'nin bir yılda ödemekle yükümlü olduğu 174 milyar dolarlık dış borcu var. Brüt döviz rezervinin ciddi bir düşüş sergilediğine dikkat çeken ekonomistler, “Türkiye para basıyor. Bastığı parayı Hazine'ye veriyor, Hazine bununla gereken ödemeleri yapıyor, para piyasada kalmasın diye bastığı paranın bir kısmını döviz satarak geri topluyor. Bunu da döviz rezervlerindeki azalıştan görebiliyoruz” değerlendirmesi yapıyorlar.   Petrolün, madenlerin, ulaşım ve faizlerin fiyatının düşmesi Türkiye için olumlu. Olumsuzluk ise Türkiye’nin bir an önce küresel salgın tehdidine hazırlıklı ülkeler safına geçememesi. Geldiğimiz noktada artık norm, bir ülkede hiç vaka olmaması değil. Türkiye ekonomisi için kötü haberleri ise, ihracat pazarlarımızda büyümenin yavaşlaması ve ulaşım ile turizmdeki gerilemeyi düşünmek lazım. Türkiye’nin önemli ticari ilişkilerde bulunduğu Çin’deki büyümenin yavaşlayacak olması küresel değer zincirleri nedeniyle Avrupa ekonomilerini de yavaşlatacağını öngörmek gerekiyor. Bu durumda, Türkiye’nin başta Almanya olmak üzere dış ticaretini küçültecektir.   Uzun lafın kısası ekonomik durumu düzeltmek için taze kaynak gerekiyor. Türkiye’nin elinde yıllarca süren yağma düzeni nedeni ile beş kuruş para yok. Borçlanmak ya da takas (swap) işlemlerine girerek kaynak yaratmak gerekiyor. Bu olanak da iki kurumda var. IMF ve FED (ABD Merkez Bankası). İktidar tükürdüğünü yalamamak için IMF’ye pek yanaşmak istemiyor. Bu hiç yanaşmayacağı anlamına gelmemeli. Bu iki kurumunda ortak standardı bağımsız Merkez Bankası.   Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve ABD Merkez Bankası (Fed) ile Kanada (BoC), İngiltere (BoE), Japonya (BoJ) ve İsviçre (SNB) merkez bankalarının küresel ölçekte dolar likiditesi sağlanmasını güvence altına almak için swap kanallarını haftalıktan günlüğe çevirme kararını daha önce almışlardı. Türkiye’de bu işin içinde olmak istiyor. Yani, FED’e Türk Lirası vererek Dolar alacak ve takasın vadesi geldiğinde de geri değişim yapacak.   Aslında Türkiye’nin en önemli sorunu iktidara olan güvensizlik. Özellikle Hazine ve Maliye’nin başında Damat Bey’in olması içte ve dışta güvensizliği pekiştiriyor. Hayal üzerine kurduğu ekonomik hedeflerin hiç tutmaması yetersizliğini sorgulamanın yolunu açıyor.  
Ekleme Tarihi: 19 Nisan 2020 - Pazar

Koronavirüs Ve Türkiye Ekonomisi

Koronavirüs pandemisine ekonomik zorluklar içinde yakalanan Türkiye’yi ekonomik ve siyasal yönden çok zor günler bekliyor. Savurgan iktidarın vergi gelirleri ile varlık satışları ve borçlanmaları rant ekonomisine kurban etmesi, işvereninden işçisine, esnafından çiftçisine, emeklisinden işsizlere kadar her kesimi güç durumda bıraktı. 82 milyon bir taraftan salgın hastalıktan korunmaya çalışırken bir taraftan da ayakta kalma mücadelesi veriyor.

 

Koronavirüs salgınının yayılma hızını azaltmak için alınan önlemlerin ardından küresel ekonomik aktivitenin büyük bir darbe alacağına kesin gözüyle bakılıyor. Son 100 yılın en önemli olayları arasında yerini alan koronavirüs pandemisi, bundan sonraki süreçte başta devletler olmak üzere, birçok kamu ve özel kurumun benzer olaylara karşı acil eylem ve alternatif kaynak yönetim planının olmasını gerektirecek. Salgın sonrası dönemde birçok şirket ofis alanlarına yapılan yatırımların ne kadar anlamlı olduğunu sorgulamaya devam edecek. Özellikle evden/uzaktan çalışma konusunda yepyeni bir dönemin başlangıcında olduğumuzu rahatlıkla söyleyebiliriz.

 

İMF Başkanı’nın, koronavirüs salgınının bu yıl küresel ekonomik büyümeyi yok edebileceğini, salgının turizm ve ulaşım gibi sektörleri zaten etkilediğini, ayrıca ABD ve Çin arasındaki ticaret anlaşmasının, virüsün uluslararası ekonomi üzerindeki etkisini azaltacağını, bununla birlikte, insanların belirsizlikten kaynaklanan yavaş büyüme konusunda endişelenmeleri gerektiğini belirtmesi yaşanacaklara ışık tutuyor. Erken görülen ekonomik etkiler nedeniyle bu yılın ilk çeyreğindeki daralmanın ikinci çeyrektekinden daha fazla olabileceği anlaşılıyor.

 

Türkiye’deki duruma gelince, hayati sorun parasızlık. Türkiye’nin kasadaki altın ve döviz rezervleri; ne 12 aylık cari açığı ne de vadesi gelen dış borcu fonlayabilir düzeyde. Türkiye'nin bir yılda ödemekle yükümlü olduğu 174 milyar dolarlık dış borcu var. Brüt döviz rezervinin ciddi bir düşüş sergilediğine dikkat çeken ekonomistler, “Türkiye para basıyor. Bastığı parayı Hazine'ye veriyor, Hazine bununla gereken ödemeleri yapıyor, para piyasada kalmasın diye bastığı paranın bir kısmını döviz satarak geri topluyor. Bunu da döviz rezervlerindeki azalıştan görebiliyoruz” değerlendirmesi yapıyorlar.

 

Petrolün, madenlerin, ulaşım ve faizlerin fiyatının düşmesi Türkiye için olumlu. Olumsuzluk ise Türkiye’nin bir an önce küresel salgın tehdidine hazırlıklı ülkeler safına geçememesi. Geldiğimiz noktada artık norm, bir ülkede hiç vaka olmaması değil. Türkiye ekonomisi için kötü haberleri ise, ihracat pazarlarımızda büyümenin yavaşlaması ve ulaşım ile turizmdeki gerilemeyi düşünmek lazım. Türkiye’nin önemli ticari ilişkilerde bulunduğu Çin’deki büyümenin yavaşlayacak olması küresel değer zincirleri nedeniyle Avrupa ekonomilerini de yavaşlatacağını öngörmek gerekiyor. Bu durumda, Türkiye’nin başta Almanya olmak üzere dış ticaretini küçültecektir.

 

Uzun lafın kısası ekonomik durumu düzeltmek için taze kaynak gerekiyor. Türkiye’nin elinde yıllarca süren yağma düzeni nedeni ile beş kuruş para yok. Borçlanmak ya da takas (swap) işlemlerine girerek kaynak yaratmak gerekiyor. Bu olanak da iki kurumda var. IMF ve FED (ABD Merkez Bankası). İktidar tükürdüğünü yalamamak için IMF’ye pek yanaşmak istemiyor. Bu hiç yanaşmayacağı anlamına gelmemeli. Bu iki kurumunda ortak standardı bağımsız Merkez Bankası.

 

Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve ABD Merkez Bankası (Fed) ile Kanada (BoC), İngiltere (BoE), Japonya (BoJ) ve İsviçre (SNB) merkez bankalarının küresel ölçekte dolar likiditesi sağlanmasını güvence altına almak için swap kanallarını haftalıktan günlüğe çevirme kararını daha önce almışlardı. Türkiye’de bu işin içinde olmak istiyor. Yani, FED’e Türk Lirası vererek Dolar alacak ve takasın vadesi geldiğinde de geri değişim yapacak.

 

Aslında Türkiye’nin en önemli sorunu iktidara olan güvensizlik. Özellikle Hazine ve Maliye’nin başında Damat Bey’in olması içte ve dışta güvensizliği pekiştiriyor. Hayal üzerine kurduğu ekonomik hedeflerin hiç tutmaması yetersizliğini sorgulamanın yolunu açıyor.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.