“Neymiş efendim, bazı imzacı amirallerin eşleri, kardeşleri CHP’liymiş. Şu zekaya bak Allah aşkına. Bu aklı size kim veriyor? Eğer sen darbeci akrabası arıyorsan ben sana söyleyeyim. 251 kişinin katili olan darbecinin kardeşini büyükelçi tayin etmedin mi? Siz şehitlere bile saygı duymuyorsunuz. İstiyorsan şehit ailelerine soralım ne diyecek?” Kemal Kılıçdaroğlu’nun AKP Genel Başkanı Erdoğan’a verdiği yanıt adeta kapak olmuş. Peki nedir algı yönetimi.
Algı yönetimi Amerikan Ordusu tarafından ortaya konmuş bir tanımdır. Algı yönetimini Amerika Savunma Departmanı aşağıdaki gibi tanımlamıştır: “İstihbarat sistemlerinin ve liderlerin resmi tahminleri, dış ilişkileri ve resmi eylemlerini etkilemenin yanında, toplumların duygularını, motivasyonlarını, etkilemek amacıyla yapılan yayınlar ya da seçilen bilgileri ve göstergeleri inkar etme eylemidir.” Sivil yaşamdaki amacı kurumun hedef kitlesi tarafından nasıl algılandığını tespit edip bu tespitten hareketle kurumun imajının iyileştirilmesine yönelik çalışmalardır.
Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’a “Seni gidi algıcı seni” demesi boşuna değil. Çünkü, Beştepe sorunları değil algıyı yönetmeye oynuyor. Bu işi de iyi yapıyorlar. Belli bir kitle açısından düşünürsek işleri de gayet kolay aslında. Sosyal medyaya geçmemiş veya geçtiyse dahi sadece kendi kapalı çevresiyle etkileşimde olan, sorgulama, okuma, mantık yürütme peşinde olmaktansa, kendisine iletilenlere (çoğunlukla televizyondan) inanmakla yetinen çok büyük bir kitle var. Şu an için bu kitle AKP'nin kemik seçmen kitlesi. Erdoğan'a mevcut seçmen kitlesini korumak için malzeme lazım.
Elinde medya varsa, bu da çok kolay. Önce medyadan asılsız bir haber yayılır, ertesi gün Cumhurbaşkanı bunu toplantılarda defalarca dillendirir, bu da televizyonlarda sık sık yayınlanır. Eskilerden örnek verecek olursak, "camide içki içtiler" yalanı tam da bu şekilde gerçekleşmiştir. Caminin olaylara şahit müezzini tarafından yalanlanmış olmasının artık hiçbir önemi kalmamıştır zira müezzinin yalanlaması o zaman ki Başbakanın iddialarının ulaştığı kadar kitleye hiçbir zaman ulaşmayacaktır. Ulaşsa da, koskoca Başbakanın günlerdir söylediği şeylerin inandırıcılığı bir cami müezzinine kıyasen daha fazla olacaktır haliyle.
Emekli amirallerin Montrö anlaşmasından duydukları kaygıları vatan sevgisi ile dile getirdikleri bildiriyi darbe teşebbüsüne çekmek, Beştepe’nin yeni bir algı operasyonu. İki gün içinde komplo gerçeği ortaya çıkmasına rağmen iktidarın haksız ve gerçek dışı açıklamaları gazete ve televizyonları yoluyla kendi seçmen kitlelerinin bilinçaltına yerleşti. Bu bildiriyi CHP ile ilişkilendirmek de algının bonusu oldu. İktidar, “yalan söyle, söylediğin yalana inanmazlarsa daha büyük yalan söyle” prensibini uygulamaktan vazgeçmiyor.