Tarımda yıllardır uygulanan yanlış ve popülist politikalar yüzünden, üretimin, ihracatın ve çiftçinin yaşam standardının yükselmesinin yerini ithalat, tarım arazilerinin yağmalanması, tarladan tüketiciye fiyat farkları ve çiftçinin üretimden çekilmesi aldı. İktidar şunu bir türlü anlayamadı. Yeni arazileri tarıma açarak daha çok ithal girdi kullanarak üretim yapmak tarımda gereken gelişmeyi sağlamaz. Esas olan sermaye ve modern teknolojisi en doğru şekilde kullanarak verimliliği artırmaktır.
Tarım tek başına bir sektör olarak değil, tarıma dayalı ilgili sanayi dalları ile bir bütün olarak ele alınmalıdır. Tarım ürünlerinin son mamül haline getirilmesi için entegre sanayi kuruluşları teşvik edilmeli. Dünyanın en büyük fındık üreticisiyiz, tarım ürünlerinde en büyük ihracat kalemimiz iç fındık ancak, ihraç ettiğimiz iç fındığı mamul olarak ithal ettiğimiz gibi fındıktan üretilen ürünlerin dünya pazarlarında satışını sadece seyrediyoruz. Buğday unu ve makarna ihracatımız ikinci ve üçüncü sıradaki ürünleri. İthal tarım ürünlerimiz içinde ilk üç sırada Buğday, soya fasulyesi ve dane mısır var. Anlayacağınız bir zamanlar kendi kendine yeten Türkiye’den eser kalmadı. 123 ülkeden 132 çeşit tarımsal ürün ithal ettiğimiz ifade ediliyor.
Akaryakıt ve enerji girdisi haricinde Türkiye tohum, ilaç ve gübre üretiminde önemli başarılar elde edebilir. Bunun için öncelikle gerekli olan güçlü sermaye yapısı, AR-GE çalışmaları, teşvikler ve etkili üretim planlamasıdır. Aslında bunlardan da önce tarım envanterini, üretim miktarını ve gelirleri sağlıklı bir şekilde tespit etmek gerekmektedir. Türkiye’de tarımdaki kayıt dışılık oranının çok yüksek olması üretim alanları, ürün çeşitleri ve miktarları konusunda duraksama yaratmaktadır. Üretim fazlası ürünlerin yollara dökülmesinin en önemli nedenlerinden birisi budur.
Türkiye, kırsalda gelir kaybeden ama orada çok kaynağı olan bir ülke. Tarım ve hayvancılık yeni stratejik sektörlerimiz olabilir. Yeter ki, Devlet dert edinsin. Tarım ürünlerimizin taban fiyatları siyasetin çıkar çarkları içinde öğütülmesin. Bir gazetenin yazdığı gibi “Çiftçi kredi ekiyor, borç biçiyor.” Çiftçinin derdi büyük. Parası olmadığı için tohumu, gübreyi, mazotu kredi ile alıyor. Hasat zamanı geldiğinde ise ürünü yeterli parayı sağlayamadığı için borç faizle katlanıyor.
Neler yapılabilir sorusuna verilecek yanıtlar yukarıdaki açıklamalara ek olarak belki tekrardan ibaret olacak ama yazmaya devam edeceğiz:
Daha iyi tohum, daha iyi üretim teknikleriyle verimlilik artışı,
Sözleşmeli ve planlı üretim, arazilerin birleştirilmesi, modern üretici kooperatifleri ve birlikler, anlık pazarlama stratejisi, ürün çeşidinin arttırılması, proaktif düşünce, tarladan tezgaha süresinin kısaltılması, girdi maliyetlerini düşürerek finansman yükünün azaltılması.
Tarım Sektörü Yeni Stratejik Sektör Olarak Ön Plana Çıkıyor
Tarımda yıllardır uygulanan yanlış ve popülist politikalar yüzünden, üretimin, ihracatın ve çiftçinin yaşam standardının yükselmesinin yerini ithalat, tarım arazilerinin yağmalanması, tarladan tüketiciye fiyat farkları ve çiftçinin üretimden çekilmesi aldı. İktidar şunu bir türlü anlayamadı. Yeni arazileri tarıma açarak daha çok ithal girdi kullanarak üretim yapmak tarımda gereken gelişmeyi sağlamaz. Esas olan sermaye ve modern teknolojisi en doğru şekilde kullanarak verimliliği artırmaktır.
Tarım tek başına bir sektör olarak değil, tarıma dayalı ilgili sanayi dalları ile bir bütün olarak ele alınmalıdır. Tarım ürünlerinin son mamül haline getirilmesi için entegre sanayi kuruluşları teşvik edilmeli. Dünyanın en büyük fındık üreticisiyiz, tarım ürünlerinde en büyük ihracat kalemimiz iç fındık ancak, ihraç ettiğimiz iç fındığı mamul olarak ithal ettiğimiz gibi fındıktan üretilen ürünlerin dünya pazarlarında satışını sadece seyrediyoruz. Buğday unu ve makarna ihracatımız ikinci ve üçüncü sıradaki ürünleri. İthal tarım ürünlerimiz içinde ilk üç sırada Buğday, soya fasulyesi ve dane mısır var. Anlayacağınız bir zamanlar kendi kendine yeten Türkiye’den eser kalmadı. 123 ülkeden 132 çeşit tarımsal ürün ithal ettiğimiz ifade ediliyor.
Akaryakıt ve enerji girdisi haricinde Türkiye tohum, ilaç ve gübre üretiminde önemli başarılar elde edebilir. Bunun için öncelikle gerekli olan güçlü sermaye yapısı, AR-GE çalışmaları, teşvikler ve etkili üretim planlamasıdır. Aslında bunlardan da önce tarım envanterini, üretim miktarını ve gelirleri sağlıklı bir şekilde tespit etmek gerekmektedir. Türkiye’de tarımdaki kayıt dışılık oranının çok yüksek olması üretim alanları, ürün çeşitleri ve miktarları konusunda duraksama yaratmaktadır. Üretim fazlası ürünlerin yollara dökülmesinin en önemli nedenlerinden birisi budur.
Türkiye, kırsalda gelir kaybeden ama orada çok kaynağı olan bir ülke. Tarım ve hayvancılık yeni stratejik sektörlerimiz olabilir. Yeter ki, Devlet dert edinsin. Tarım ürünlerimizin taban fiyatları siyasetin çıkar çarkları içinde öğütülmesin. Bir gazetenin yazdığı gibi “Çiftçi kredi ekiyor, borç biçiyor.” Çiftçinin derdi büyük. Parası olmadığı için tohumu, gübreyi, mazotu kredi ile alıyor. Hasat zamanı geldiğinde ise ürünü yeterli parayı sağlayamadığı için borç faizle katlanıyor.
Neler yapılabilir sorusuna verilecek yanıtlar yukarıdaki açıklamalara ek olarak belki tekrardan ibaret olacak ama yazmaya devam edeceğiz:
Daha iyi tohum, daha iyi üretim teknikleriyle verimlilik artışı,
Sözleşmeli ve planlı üretim, arazilerin birleştirilmesi, modern üretici kooperatifleri ve birlikler, anlık pazarlama stratejisi, ürün çeşidinin arttırılması, proaktif düşünce, tarladan tezgaha süresinin kısaltılması, girdi maliyetlerini düşürerek finansman yükünün azaltılması.
Ekleme
Tarihi: 27 Mayıs 2020 - Çarşamba
Tarım Sektörü Yeni Stratejik Sektör Olarak Ön Plana Çıkıyor
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.