Şu günlerde hangi ortamda kimlerle bir araya gelirsek gelelim. Genel seçimler için aday-loto oynanıyor. Falanca aday olur mu? Parti onu kabul eder mi? Aday olursa kaçıncı sıradan girer... Soruları artırabilirsiniz. Daha da ötesi medyuma falan gidebilirsiniz ancak sonuç yine de değişmeyecektir. Şunu açık seçik belirteyim ki; hiçbir parti nihai adaylarını tam bilmiyor. Ama her partideki aday adayı yakınları; kendilerine yakın olanların isimlerini dillendiriyorlar.
Kafalarda elbette belli isimler var. Fakat onların da olup olmayacağı yüzde yüz kesin değil. Adaylığın sonuçlanmasında belirleyici hususlar var. Adayların nitelikleri, yaptıkları çalışmalar, anketler, teşkilatların eğilimleri. Ve elbette ön seçimler ki; bunu ilimizde AKP ve CHP yaptı. CHP örnek bir ön seçim ile aday sıralamasını belirlerken, orada da 1. ve 4. sıraya konacak kontenjan adayları belirsizliğini koruyor. Ayrıca CHP genel merkezinin ön seçim sonuçları sıralamasına, ne ölçüde bağlı kalacağı da merakla beklenen diğer bir konu. Ancak olası bir sıralama ile oynamanın Mersin CHPde büyük bir depreme yol açacağını söylemek hiç abartılı sayılmaz. AKP ön seçim sonuçları ise basına açıklanmadan, AKP genel merkezinde bir değerlendirilmeye tutuluyor.
MHPde coşkulu, heyecanlı günler yaşanmakta. Genel merkezde adaylık başvurularını yapanlar; il teşkilatında geniş katılımlı ve bir hayli ilgi gören basın toplantıları düzenliyorlar. Mersin adaylarının belirlenmesinde, öyle çok dillendirilmese de büyükşehir belediye başkanının tutumunun öneminden bahsediliyor. Kentimiz özelinde Kocamazın; MHP aday adayları üzerinde söz sahibi olabileceği konuşulmakta.
Kamuoyu yoklamaları her ne kadar nabız tutsa da güvenirlilikleri tartışılır. Öyle ki; her partinin veya adayın kendi düşüncesine yakın anket şirketleri hatalı ve yanlı sonuçlar açıklayabiliyorlar. Tarihte büyük sapmaların yaşandığı anket sonuçları gördük.
Artık kamuoyu araştırma şirketleri de işin kompetanı olmuş durumda. Vatandaşın anketörlerle konuşurken çok samimi olmadıklarını biliyorlar. Seçmen de anasının gözü, eğilimini kolay kolay açık etmiyor, sorana bir şeyler söyleyip geçiyor. Türkiyede zemin kaygan bazen bir günün bile siyasette çok uzun olduğu söylenir. Dengelerin an be an değişebilmesi söz konusu. Ancak adaylıklar ne kadar kısa sürede belirlenirse; seçim kampanyaları o denli sağlıklı geçer. Ayrıca parti içinde kırılanı, döküleni tamir etmek ve teşkilatlarla kenetlenmek için de daha fazla zaman bulunur.
Aday belirleme sürecinde; bir etkenin daha altını çizmek gerekir sanırım. O da rakip partilerin adaylarına göre kendi adayını belirleme stratejisi ki; bunun özellikle bazı bölgelerde kaçınılmaz olacağını düşünüyorum. Sayıları az da olsa her şehirde isimleri üzerine geniş konsensüs oluşmuş şahsiyetler var. Bazı hallerde o kişinin hangi partiden aday olup olmadığı bile önemli değil. Hani banko kazanır iyi oy getirir denenler işte öyleleri. Fakat onların da istemeyeni, aleyhte çalışanı çok olur.
O halde denilebilir ki; üzerinde geniş mutabakat oluşanların, parti içlerinde birtakım engelleri aşmaları zor olmaktadır. Adı üstünde siyaset bu. Liyakat her zaman işe yaramayabiliyor. Adaylar kendi niteliklerini, aday oldukları bölgenin nüfus ve toplumsal yapısına göre konumlandırıp seçilebilme şanslarını onun üzerinden hesaplamaktalar. Gerisi ise daha çok, belirleyici olan genel merkezlerin inisiyatifine kalıyor.
Bu aşamada bütün bunlar yorum ve tahminler. Mart ayı ortası itibariyle siyaset meydanının nabzı böyle atıyor. Anlayacağınız kim şimdiden adaylık süreciyle ilgili içeriden kesin ve gizli bilgi sahibi olduğunu iddia ediyorsa, biliniz ki; bu yanlı ve yanıltıcı olabilir. Şu an en doğru olan beklemek ve sabırla çalışmaya devam etmektir. Bilgiler ve kulisler güncelleştikçe, buradan sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz
Bekir Zorba