Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

Aykırı Kişilik Mehmet Cheto

“ Ne yaparsanız yapın ama farklı olun!” Mehmet Çeto Tekkanat    Müesses nizam sadece devletlerde bulunmaz. Aşiretlerin de ailelerin de müesses nizamları vardır. Bu kurulu çark yüz yıllar boyu sürer. Bireylerin çabaları o kurulu düzenin değişmesine çoğu zaman etki yapmaz. Bu durumda klan üyesi birey kendini ‘dışarı’ atarak gelenekçi, baskıcı ortamdan kurtulmanın yollarını arar. Ancak aykırı kişiliğiniz sürdüğü müddetçe, nereye giderseniz gidin, o yapı ile çatışma kaçınılmazdır.   1961 Urfa-Birecik doğumlu Mehmet Tekkanat da kendisine bu zorlu yolu seçenlerdendir. O bunu şu sözlerle anlatır: “ Ben ayrık otu gibi aykırı bir insanım. Benim farklı görünmek gibi bir derdim yok ama yaptığım işlerle insana, yaşama bakışımda farklıyım. İyiye, güzele doğru giden bir farklılık bu…”   Tekkanat ailesi 1974 yılında Mersin’e taşınır. Göç ile oluşan mahalle Demirtaş, onun yeni yuvasıdır artık. İçinden çıktığı toplum okumaya hiç sıcak bakmayan bir toplumdur. Erkekler çalışır, ergen yaşlarda da evlendirilir. Ancak o kendi yolunu çizmeye karar vermiştir. Gecikmeli de olsa gider Dumlupınar Lisesine yazılır. Tekkanat hem ağabeylerinin hızarında çalışır hem de okur. Demirtaş’tan Dumlupınar’a her gün 10 km’den fazla yol yürür. Okula gidiş- gelişlerinde sürekli hayal kurar. “ Şimdi ne olduysam o günkü hayallerimin eseridir” demektedir.   İlkokuldayken çizgi roman okuma alışkanlığı edindi. Oradaki kahramanları örnek aldı. Lise yıllarında tiyatro ile tanıştı. Okul tiyatrosunu ilk gördüğünde, adeta vurulur ve ‘ben bu işi mutlaka yapmalıyım’ sözünü verir. Ancak diksiyonu bozuktur. Kendini iyi ifade etmekten yoksundur.  Ona; “ Senden tiyatrocu olmaz, sen git simitçi ol daha iyi” dediler. İşte o an zihninde Türk filmlerindeki ‘Haydarpaşa Gar Sahnesi’ canlanır ve der ki; “Bir gün bu işi çok iyi öğrenip hepinizin hocası olacağım.”   Aşırı isteği ve çabaları sonucu, Mersin Bölge Tiyatrosunda ufak bir rol kaptı ve bir daha sahnelerden hiç inmedi…Kendini geliştirmeyi çok istiyordu. Kütüphanede tiyatro ile ilgili kitaplar okurdu. Çok çalıştı, ustaları dikkatle takip etti. Hatalarını göre göre, hocalarını dinleye dinleye öğrendi. Alaylıydı çünkü Tekkanat.   1984 yılında liseden mezun olur. Fakülte kazandığı halde ekonomik sebepler yüzünden gidemez. Mersin’de dört sene tiyatro ve muhasebecilik yapar. AÖF İktisat bölümüne yazılır. Hayallerini gerçekleştirmek için, o da öncülleri gibi İstanbul’un yolunu tuttu. Sene 1989 idi. Harem Otogarında iner inmez, hemen Haydarpaşa Garını sordu. Gar önündeki merdivenlere çıkarak haykırdı; “Ey İstanbul! Seni feth etmeye geldim. Ya sen beni yutacaksın ya da ben başarıyı yakalayacağım.”   İstanbul’da kimseyi tanımıyordu. Bir arkadaşının yanına yerleşti. Yarı zamanlı işlerde çalıştı. Ama onun içinde tiyatro ateşi yanıyordu. Devamlı tiyatroları, oyunları takip ediyor, kendisini sahneye atmanın çarelerini arıyordu. Bir gün Ortaköy Kültür Merkezi ilanını gördü. Kursiyerler aranıyordu, Ücretsizdi. Hemen gitti yazıldı. Zeki Göker, Yavuzer Çetinkaya, Cevat Çapan gibi sanatçılardan ücretsiz dersler aldı. Çalışkanlığı ve azmi sonucu yönetmen Göker’in asistanı olmuştu. Tiyatroda yatıyor, orada yaşıyordu. Geçimini idame ettiriyordu. 1991 yılında ‘ Özgürlüğün Bedeli’ oyunu ile sahneye çıktı.   İstanbul’da Zeki Göker önderliğinde ‘Ankara Birlik Tiyatrosunu’ yeniden kurdular. Pir Sultan Oyunu ile başlarlar. Oyun, Türkiye çapında ses getirir. Medya büyük ilgi gösterir. Çeto Mehmet özel sebeplerden dolayı bir yıl sonra ayrılır. Sonra, İstanbul Bizim Tiyatroya girer. Zafer Diper yanında gerçek oyunculuğu, evrensel sanatı orada öğrenir. Oyunculuğun inceliklerine vakıf olur. Bu arada birkaç filmde rol alır. Limon ve Leman dergilerinde mizah yazıları çıkar. Edebiyatçı dostlarından, başta Mersinli Özdemir İnce olmak üzere şiir dinlemeyi, yazmayı, edebiyatın inceliklerini öğrenir.   Duygusal sebeplerden İstanbul’a küser ve 1996 yılında Mersin’e döner. “İyi ki dönmüşüm çünkü burada kurslar açarak 100’e yakın öğrencinin konservatuvar  kazanmasına vesile oldum” demektedir. Ancak pişmanlığı da vardır. Onu da şöyle açıklar; “ Tam kendimi geliştirip, ünlenecekken ve yeni yeni başlayan dizilerde boy gösterecekken ve kariyer yapma imkanı bulacakken döndüm.”     2000 yılında Mersin Şehir Tiyatrosu kurucularından Çeto Tekkanat, 2004 yılında da Mersin’in ilk özel tiyatro sahnesini, Gençlik Sanat Merkezi adı altında kurdu. Düzenli gelire 40 yaşında kavuşan Çeto, 2001 senesinde drama eğitmeni eşiyle evlendi. İki oğul babasıdır. Yüzlerce öğrenci yetiştirdi, onlarca oyun sergiledi. 2014 yılında Mersin Şehir Tiyatrosundan sanat yönetmeni unvanı ile emekli oldu. Yerel basında yıllarca köşe yazıları, tiyatro haberleri yazdı. Adeta bir ajans gibi çalıştı. 15 yıl boyunca tv ve radyoda şiir sohbet programları yaptı. Ödüller aldı. ‘ Kayıp Hayatlar’ isimli oyunu, 22 yıldır hiç telif hakkı almadan, yurdun çeşitli yerlerinde sahneleniyor…   Mehmet Çeto Tekkanat, kesinlikle bir yazıya sığmaz. Hayatı roman olacak insanlar arasındadır. Onun hikayesi umutsuzluğu, umuda dönüştürme, imkansızlığı imkanlı kılma hikayesidir ve mutlaka yazılmalıdır.    
Ekleme Tarihi: 03 Haziran 2020 - Çarşamba

Aykırı Kişilik Mehmet Cheto

“ Ne yaparsanız yapın ama farklı olun!” Mehmet Çeto Tekkanat

   Müesses nizam sadece devletlerde bulunmaz. Aşiretlerin de ailelerin de müesses nizamları vardır. Bu kurulu çark yüz yıllar boyu sürer. Bireylerin çabaları o kurulu düzenin değişmesine çoğu zaman etki yapmaz. Bu durumda klan üyesi birey kendini ‘dışarı’ atarak gelenekçi, baskıcı ortamdan kurtulmanın yollarını arar. Ancak aykırı kişiliğiniz sürdüğü müddetçe, nereye giderseniz gidin, o yapı ile çatışma kaçınılmazdır.

  1961 Urfa-Birecik doğumlu Mehmet Tekkanat da kendisine bu zorlu yolu seçenlerdendir. O bunu şu sözlerle anlatır: “ Ben ayrık otu gibi aykırı bir insanım. Benim farklı görünmek gibi bir derdim yok ama yaptığım işlerle insana, yaşama bakışımda farklıyım. İyiye, güzele doğru giden bir farklılık bu…”

  Tekkanat ailesi 1974 yılında Mersin’e taşınır. Göç ile oluşan mahalle Demirtaş, onun yeni yuvasıdır artık. İçinden çıktığı toplum okumaya hiç sıcak bakmayan bir toplumdur. Erkekler çalışır, ergen yaşlarda da evlendirilir. Ancak o kendi yolunu çizmeye karar vermiştir. Gecikmeli de olsa gider Dumlupınar Lisesine yazılır. Tekkanat hem ağabeylerinin hızarında çalışır hem de okur. Demirtaş’tan Dumlupınar’a her gün 10 km’den fazla yol yürür. Okula gidiş- gelişlerinde sürekli hayal kurar. “ Şimdi ne olduysam o günkü hayallerimin eseridir” demektedir.

  İlkokuldayken çizgi roman okuma alışkanlığı edindi. Oradaki kahramanları örnek aldı. Lise yıllarında tiyatro ile tanıştı. Okul tiyatrosunu ilk gördüğünde, adeta vurulur ve ‘ben bu işi mutlaka yapmalıyım’ sözünü verir. Ancak diksiyonu bozuktur. Kendini iyi ifade etmekten yoksundur.  Ona; “ Senden tiyatrocu olmaz, sen git simitçi ol daha iyi” dediler. İşte o an zihninde Türk filmlerindeki ‘Haydarpaşa Gar Sahnesi’ canlanır ve der ki; “Bir gün bu işi çok iyi öğrenip hepinizin hocası olacağım.”

  Aşırı isteği ve çabaları sonucu, Mersin Bölge Tiyatrosunda ufak bir rol kaptı ve bir daha sahnelerden hiç inmedi…Kendini geliştirmeyi çok istiyordu. Kütüphanede tiyatro ile ilgili kitaplar okurdu. Çok çalıştı, ustaları dikkatle takip etti. Hatalarını göre göre, hocalarını dinleye dinleye öğrendi. Alaylıydı çünkü Tekkanat.

  1984 yılında liseden mezun olur. Fakülte kazandığı halde ekonomik sebepler yüzünden gidemez. Mersin’de dört sene tiyatro ve muhasebecilik yapar. AÖF İktisat bölümüne yazılır. Hayallerini gerçekleştirmek için, o da öncülleri gibi İstanbul’un yolunu tuttu. Sene 1989 idi. Harem Otogarında iner inmez, hemen Haydarpaşa Garını sordu. Gar önündeki merdivenlere çıkarak haykırdı; “Ey İstanbul! Seni feth etmeye geldim. Ya sen beni yutacaksın ya da ben başarıyı yakalayacağım.”

  İstanbul’da kimseyi tanımıyordu. Bir arkadaşının yanına yerleşti. Yarı zamanlı işlerde çalıştı. Ama onun içinde tiyatro ateşi yanıyordu. Devamlı tiyatroları, oyunları takip ediyor, kendisini sahneye atmanın çarelerini arıyordu. Bir gün Ortaköy Kültür Merkezi ilanını gördü. Kursiyerler aranıyordu, Ücretsizdi. Hemen gitti yazıldı. Zeki Göker, Yavuzer Çetinkaya, Cevat Çapan gibi sanatçılardan ücretsiz dersler aldı. Çalışkanlığı ve azmi sonucu yönetmen Göker’in asistanı olmuştu. Tiyatroda yatıyor, orada yaşıyordu. Geçimini idame ettiriyordu. 1991 yılında ‘ Özgürlüğün Bedeli’ oyunu ile sahneye çıktı.

  İstanbul’da Zeki Göker önderliğinde ‘Ankara Birlik Tiyatrosunu’ yeniden kurdular. Pir Sultan Oyunu ile başlarlar. Oyun, Türkiye çapında ses getirir. Medya büyük ilgi gösterir. Çeto Mehmet özel sebeplerden dolayı bir yıl sonra ayrılır. Sonra, İstanbul Bizim Tiyatroya girer. Zafer Diper yanında gerçek oyunculuğu, evrensel sanatı orada öğrenir. Oyunculuğun inceliklerine vakıf olur. Bu arada birkaç filmde rol alır. Limon ve Leman dergilerinde mizah yazıları çıkar. Edebiyatçı dostlarından, başta Mersinli Özdemir İnce olmak üzere şiir dinlemeyi, yazmayı, edebiyatın inceliklerini öğrenir.

  Duygusal sebeplerden İstanbul’a küser ve 1996 yılında Mersin’e döner. “İyi ki dönmüşüm çünkü burada kurslar açarak 100’e yakın öğrencinin konservatuvar  kazanmasına vesile oldum” demektedir. Ancak pişmanlığı da vardır. Onu da şöyle açıklar; “ Tam kendimi geliştirip, ünlenecekken ve yeni yeni başlayan dizilerde boy gösterecekken ve kariyer yapma imkanı bulacakken döndüm.”  

  2000 yılında Mersin Şehir Tiyatrosu kurucularından Çeto Tekkanat, 2004 yılında da Mersin’in ilk özel tiyatro sahnesini, Gençlik Sanat Merkezi adı altında kurdu. Düzenli gelire 40 yaşında kavuşan Çeto, 2001 senesinde drama eğitmeni eşiyle evlendi. İki oğul babasıdır. Yüzlerce öğrenci yetiştirdi, onlarca oyun sergiledi. 2014 yılında Mersin Şehir Tiyatrosundan sanat yönetmeni unvanı ile emekli oldu. Yerel basında yıllarca köşe yazıları, tiyatro haberleri yazdı. Adeta bir ajans gibi çalıştı. 15 yıl boyunca tv ve radyoda şiir sohbet programları yaptı. Ödüller aldı. ‘ Kayıp Hayatlar’ isimli oyunu, 22 yıldır hiç telif hakkı almadan, yurdun çeşitli yerlerinde sahneleniyor…

  Mehmet Çeto Tekkanat, kesinlikle bir yazıya sığmaz. Hayatı roman olacak insanlar arasındadır. Onun hikayesi umutsuzluğu, umuda dönüştürme, imkansızlığı imkanlı kılma hikayesidir ve mutlaka yazılmalıdır.

   

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.