Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

BALFOUR DEKLARASYONU

Arap-İsrail Çatışmasının Kökenleri    Dünya bugünlerde Gazze ateşkes antlaşması ile çalkalanıyor. Medya birinci konu olarak ateşkese odaklanmış durumda. Adından anlaşılacağı üzere bu bir barış antlaşması değil, sadece bir ateşkes antlaşmasıdır. Tabii ilerleyen süreçte bir barış antlaşması da mümkündür.   7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze'de yaşananlar modern dünyanın son elli yılda gördüğü en büyük katliamdır. İsrail büyük bir soykırım işlemiştir ve dünya devletleri tarafından yargılanmıştır. Buradan Gazze halkının metanetli ve onurlu direnişini selamlıyorum. Vatanlarını terk etmeyerek, tüm yokluk ve acılara direnerek dünyaya büyük bir ders verdiler.   Bugünkü yazı başlığım bir kitabın adı. Amerikalı tarih profesörü Jonathan Schneer'e ait (kırmızıkedi yayınları-2011). Malûm gündem İsrail-Arap çatışması olunca ben de konunun tarihine bakmaya niyetlendim. Aslında bu sadece İsrail-Arap çatışması değil. Doğrusu İsrail- insanlık çatışması olmalıydı. Çünkü İsrail tüm insanlığı karşısına alarak ve tüm uluslararası hukuku gözardı ederek katliamını gerçekleştirmiştir.    Bir buçuk yıla yakın süredir devam eden Gazze katliamı nasıl birdenbire bir ateşkese evrildi. Bu, ikinci kez seçilen Trump etkisidir. Ayrıca Suriye'de müttefikleriyle bir devrime imza atan Türkiye etkisidir. Doğrudur. Türkiye ta güneye inerek İsrail ile komşu olmuştur. Bundan böyle İsrail düşünsün! İsrail'i dünyada durduracak tek güç Türkiye Cumhuriyeti'dir.   Elimdeki kitaba bakarsak bir yüzyıl öncesinde durumlar Türkiye açısından hiç de bugünkü gibi değildi. Osmanlı Avrupa'nın hasta adamı ilan edilmişti. Yedi düvel Osmanlı'dan toprak koparmak için, parçalamak için harekete geçmişti. Devletsiz Siyonistler bunların başını çekiyordu ki korkunç bir finans gücüne sahiptiler o günlerde de.    Siyonistlerin devletler üstü güçleri ve para imkanları dönemin emperyalist ülkelerini hareket ettirmeye yetiyordu ki bugün de benzer şeyler geçerlidir. Fakat bugün dünden farklı olarak başka bir Türkiye vardır karşılarında. Türkiye Devleti son iki yüz yılın en güçlü dönemini yaşamaktadır. Askeri ve diplomasi gücü dünyada gıpta ile izlenmektedir. Bakmayın siz içerideki üç-beş çatlak sese.   Kitabın alt başlığı İsrail-Arap çatışması ama bunun daha doğru tanımı Siyonizm-Osmanlı çatışması olmalıydı. Zira kitap konuyu 1. dünya savaşı öncesinden başlatıp, İsrail'in temelleri atılması noktasına kadar işliyor. O tarihte Siyonistlerin, Arap işbirlikçilerin ve emperyalist devletlerin muhatabı Araplardan çok Osmanlı idi yani dolayısıyla Türklerdi.    Kitapta o sürecin perde arkası gayet net ve hayret uyandırıcı biçimde aktarılıyor. Günümüzle benzerlikler olağanüstü fazla. Eğer güçlü bir devlet değilseniz her daim parçalanmakla yüz yüzesiniz demektir.    Balfour Deklarasyonu (1917) adını İngiliz siyasetçi Lord Balfour'dan alır. Tarihe, Filistin topraklarında bir Yahudi Devleti'nin kurulmasının önünü açan deklarasyon olarak geçer. Dünya Siyonist Organizasyonu Başkanı Chaim Weizmann, Arapları temsilen Şerif Hüseyin ailesini kendine müttefik ilan eder. Türlü girişimler ve entrikalarla deklarasyon açıklanır.   Burada esas amaç Filistin'i ve tüm Ortadoğu'yu onların deyimiyle 'Türk boyunduruğundan' kurtarmaktır. Kaderin cilvesine bakınız ki Türkiye yüzyıl aradan sonra tekrar eski topraklarında.    Batı, Osmanlıyı Türk olarak niteler yine Müslüman olmak batıda, Türklük ile eşdeğerdir. Sen istediğin kadar Türklüğü, Müslümanlığı reddet bu kimliğin senin tenine bir kez yapışmıştır. Sen Türklüğünú unutsan da düşman asla unutmaz.    İşte o bakımdan sağa-sola savrulmayı bırakalım da 'beklenen' olmanın gereklerini yerine getirmeye çalışalım. Zira siz kabul etmezseniz dahi bu böyle. Sorumluluktan kaçamazsınız.
Ekleme Tarihi: 21 Ocak 2025 - Salı

BALFOUR DEKLARASYONU

Arap-İsrail Çatışmasının Kökenleri 

  Dünya bugünlerde Gazze ateşkes antlaşması ile çalkalanıyor. Medya birinci konu olarak ateşkese odaklanmış durumda. Adından anlaşılacağı üzere bu bir barış antlaşması değil, sadece bir ateşkes antlaşmasıdır. Tabii ilerleyen süreçte bir barış antlaşması da mümkündür.
  7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze'de yaşananlar modern dünyanın son elli yılda gördüğü en büyük katliamdır. İsrail büyük bir soykırım işlemiştir ve dünya devletleri tarafından yargılanmıştır. Buradan Gazze halkının metanetli ve onurlu direnişini selamlıyorum. Vatanlarını terk etmeyerek, tüm yokluk ve acılara direnerek dünyaya büyük bir ders verdiler.
  Bugünkü yazı başlığım bir kitabın adı. Amerikalı tarih profesörü Jonathan Schneer'e ait (kırmızıkedi yayınları-2011). Malûm gündem İsrail-Arap çatışması olunca ben de konunun tarihine bakmaya niyetlendim. Aslında bu sadece İsrail-Arap çatışması değil. Doğrusu İsrail- insanlık çatışması olmalıydı. Çünkü İsrail tüm insanlığı karşısına alarak ve tüm uluslararası hukuku gözardı ederek katliamını gerçekleştirmiştir. 
  Bir buçuk yıla yakın süredir devam eden Gazze katliamı nasıl birdenbire bir ateşkese evrildi. Bu, ikinci kez seçilen Trump etkisidir. Ayrıca Suriye'de müttefikleriyle bir devrime imza atan Türkiye etkisidir. Doğrudur. Türkiye ta güneye inerek İsrail ile komşu olmuştur. Bundan böyle İsrail düşünsün! İsrail'i dünyada durduracak tek güç Türkiye Cumhuriyeti'dir.
  Elimdeki kitaba bakarsak bir yüzyıl öncesinde durumlar Türkiye açısından hiç de bugünkü gibi değildi. Osmanlı Avrupa'nın hasta adamı ilan edilmişti. Yedi düvel Osmanlı'dan toprak koparmak için, parçalamak için harekete geçmişti. Devletsiz Siyonistler bunların başını çekiyordu ki korkunç bir finans gücüne sahiptiler o günlerde de. 
  Siyonistlerin devletler üstü güçleri ve para imkanları dönemin emperyalist ülkelerini hareket ettirmeye yetiyordu ki bugün de benzer şeyler geçerlidir. Fakat bugün dünden farklı olarak başka bir Türkiye vardır karşılarında. Türkiye Devleti son iki yüz yılın en güçlü dönemini yaşamaktadır. Askeri ve diplomasi gücü dünyada gıpta ile izlenmektedir. Bakmayın siz içerideki üç-beş çatlak sese.
  Kitabın alt başlığı İsrail-Arap çatışması ama bunun daha doğru tanımı Siyonizm-Osmanlı çatışması olmalıydı. Zira kitap konuyu 1. dünya savaşı öncesinden başlatıp, İsrail'in temelleri atılması noktasına kadar işliyor. O tarihte Siyonistlerin, Arap işbirlikçilerin ve emperyalist devletlerin muhatabı Araplardan çok Osmanlı idi yani dolayısıyla Türklerdi. 
  Kitapta o sürecin perde arkası gayet net ve hayret uyandırıcı biçimde aktarılıyor. Günümüzle benzerlikler olağanüstü fazla. Eğer güçlü bir devlet değilseniz her daim parçalanmakla yüz yüzesiniz demektir. 
  Balfour Deklarasyonu (1917) adını İngiliz siyasetçi Lord Balfour'dan alır. Tarihe, Filistin topraklarında bir Yahudi Devleti'nin kurulmasının önünü açan deklarasyon olarak geçer. Dünya Siyonist Organizasyonu Başkanı Chaim Weizmann, Arapları temsilen Şerif Hüseyin ailesini kendine müttefik ilan eder. Türlü girişimler ve entrikalarla deklarasyon açıklanır.
  Burada esas amaç Filistin'i ve tüm Ortadoğu'yu onların deyimiyle 'Türk boyunduruğundan' kurtarmaktır. Kaderin cilvesine bakınız ki Türkiye yüzyıl aradan sonra tekrar eski topraklarında. 
  Batı, Osmanlıyı Türk olarak niteler yine Müslüman olmak batıda, Türklük ile eşdeğerdir. Sen istediğin kadar Türklüğü, Müslümanlığı reddet bu kimliğin senin tenine bir kez yapışmıştır. Sen Türklüğünú unutsan da düşman asla unutmaz. 
  İşte o bakımdan sağa-sola savrulmayı bırakalım da 'beklenen' olmanın gereklerini yerine getirmeye çalışalım. Zira siz kabul etmezseniz dahi bu böyle. Sorumluluktan kaçamazsınız.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.