“ Yıpranmak, paslanmaktan iyidir.”    Hayatta tarifi zor, anlamı kişiden kişiye değişebilen olgular vardır. Başarı, işte bunlardan yaygın bilineni belki de bizleri en meşgul edenidir. Başarı, yediden, yetmişe birçok insanın takıntısı ve içini doldurmakta zorlandığı ve yeterince tatmin etmediği bir olgudur. Herkes tatminkar bir hayat sürmek ister. Fakat bu herkesin başarabileceği bir şey değildir. Zaten başarısız olmak için bin bir türlü bahane hemen hazırdır.    Biyografiler, özellikle ‘başarılı’ insanların biyografileri hep ilgimi çekmiştir. En az yaşamöyküleri kadar, özlü sözler de takibimdedir… Yoğun deneyimlerden geçmiş nice özlü söz; sayfalar dolusu yazıyı size bir cümlede anlatıverir. “ Her aşk kendi istisnasını yaşar” ne kadar yerinde söylenmişse, insanın hayat serüveni de bir istisnadır. Hayatlar, parmak izi gibidir. Birbirlerinin aynısı hiç değildir. İnsan hayatını programlayabilir mi? Programlanmış başı-sonu belli hayat sürmek mümkün mü? Her ne kadar koşullar belirleyici ise de o koşullar içerisinde yine benzersiz hayat eğrileri çıkar karşımıza…    Başarılı insanların hayat hikayeleri, oldukça şaşırtıcı ve çoğunlukla beklenmeyenin gerçekleşmesidir. Osho’nun: “ İste! Mutlaka gelir ve senin olur” sözü herkes için aynı etkiyi göstermemiştir. Sadece istemek yetmeyebilir. Çünkü kimi insanların istemesi aklından bile geçmeyenler, gerçeğe dönüşmüştür. Ünlü bir iş insanımız; “ Başarı için birçok bileşene ihtiyaç duyarsınız” der. Metropol şehirlerin en merkezi caddelerinin köşesinde yer almak gibi. Mesela bu perakendecilerin önemli kriterlerindendir.    Eğer istemek çok geçerli akçe değilse, tecrübe de bir o kadar geçersiz sayılabilir, başarı merdivenlerini tırmanmakta. Bakınız ünlü bir yazarımız tecrübe için neler demiş: “ Tecrübesiz insanlara güveniyorum. Tecrübe denen şeyin artık çok fena bir ayak bağı olduğuna inanıyorum”. Bunu söyleyenin yetmiş yaşını aşmış deneyimli bir kurt olduğunu öğrendiğimde, dikkate almakta pek gecikmedim. Tecrübenin zamanla frene dönüştüğü fikri epey kabul görüyor artık.    Cesaret; işte bir sihirli sözcük daha. Sıfırdan otuz milyon dolarlık maden ocağının sahibi genç, başarının başına cesareti koymuştu. Girişimci ruhunu cesaret ile birleştirdiğinde, önündeki engelleri tek tek aştı, çünkü. O’nun için kaybetmekten korkmamak, hep yeniden başlayabilmek ‘cesaret kuşağı’ içindedir.    Şanslı olmak da lazım diyenler çıkacaktır elbette ama ona da bir cevap bulunmuş. “ Şans, hazırlıklı beyinleri tercih eder” demiş şanslı Pasteur. Kendinizi hazır hissetmediğiniz sürece ya da farkındalık geliştirip, konumlanmadıkça şansın sizi ‘teğet geçme’ riski vardır.    Başarı için genel kabul görmüş şeyler gerekmiyor. Aile içinde büyümek, zengin olmak, kolejli olmak, parlak eğitim almak vb… Hemen hepsi dünyanın en büyük bilişim firmalarından birinin kurucusunun, sıra dışı hayatında yoktu. Evlatlık verilmiş, fakir, yaramaz çocuk ezber bozan hayatıyla, dünyayı sonsuza dek değiştirdi.    Başarı; en basit haliyle “ istenilen sonucu elde etmektir”. Basit tariften memnun kalmayanlar ve mutlaka başarmak isteyenler ‘kitabi’ anlamdaki şu sıralamayı takip etsinler o halde: 1-     Kendi kapasitenizin farkında olun 2-     Düşünün 3-     Araştırın 4-     Danışın 5-     Okuyun 6-     Seminerlere katılın 7-     Kurslara kaydolun 8-     Asla pes etmeyin 9-     Kendinize güvenin 10-    Ertelemeyi bırakın