Malum, işsizlik büyük sorun ve bu aralar oranı; çift rakamlı sayılarda seyrediyor. Buna rağmen iş dünyası, yetişmiş eleman bulmakta zorlanıyor. İş dünyasına sıkıntısını çözmesi için meslek okulları, çıraklık eğitim merkezleri açma imkanı tanınıyor.
Yeni eğitim sistemi; Alman ekolünden esinlenerek tasarlanmış. Almanyada kişiler kurumlar, sanayi ve ticaret odaları nezaretinde çıraklık eğitim merkezi açabilmekteler.
Stuttgartta çıraklık okulu bulunan bir vatandaşımız Türkiyede bir villa yaptırır. Ancak bu deneyim ona pahalıya patlar. Vatandaş evini yaptırmak için bir usta ile anlaşır. Usta her şeyden anlamaktadır. Evin tüm işlerini kendisinin yapabileceğini ayrıca başka ustalara gerek olmadığını söyler. Sonunda ev yapılır ama bizim çıraklık eğitim merkezi sahibi yeni evinden memnun kalmaz. Aynı işleri bu kez gerçek ustalara tekrar elden geçirtir. Böylece Türkiyede işlerin nasıl yürüdüğünü öğrenmiş olur (!)
Bizde ne iş olursa yaparım abi ciler vardır. Adam her işten biraz anlar; bir işten tam manası ile anlamaz. Genelde yapılanlar özensiz olur, eksik kalır.
Değişen ve büyüyen Türkiyenin kalifiye eleman açığı giderek artıyor. Artık ne iş olursa yaparım abi den; sadece kendi mesleğinden tam anlayan insanlara gereksinim duyuluyor. Her işten anlamak yerine; bir işten tam anlamak düşüncesi hakim oluyor
İnsanlardan branşlaşmaları beklenirken Şehirlerden de branşlaşma ve markalaşma bekleniyor. Öyle ki; belli alanlarda yoğunlaşan şehirler öne çıkıyor. Mesela Dubai şehri; otuz-kırk yıl öncesi köhne ve kimliksiz bir yerken bugün ticaret ve turizm alanında dünya çapında ünlenmiş durumda.
Branşlaşan ve markalaşan şehirler Körfezden Uzakdoğu ülkelerine kadar her yerde kendinden söz ettiriyor. Çinde sadece belli iş kollarında öne çıkan şehirler olduğunu biliyoruz. Örneğin Mersin ölçeğinde (1 milyonluk) bir Çin şehrinin yalnız kravat imalatı yaptığını o işte branşlaştığı gibi
Mersinde 2023e projeksiyonlar tutuluyor. Daha Mersin hangi kimlikte karar vereceğini çözemedi. Bu güne kadar yapıla geldiği üzere olacak, yapılacak, gerçekleştirilecek, hedefleniyor aşamasında bekletilmeye ve vakit kaybetmeye devam ediyoruz. Hani her gönülde bir aslan yatar sözünde olduğu gibi, her belediye başkanının, oda başkanının, iş adamının ve sokaktaki insanın farklı Mersin algıları, uygun buldukları kimlikler var.
Turizm, ticaret, tarım, lojistik, sanayi, spor, kültür ve sanat şehirleri tanımlamaları uzayıp gidiyor Anlayacağınız tam da bizim Almancı vatandaşın ustası örneği. Biraz turizm, biraz tarım, ticaret, haydi olmadı, içine biraz sanayi, lojistik, biraz da kültür, sanat, spor atalım ve bütün bunları bir nükleer santral ile taçlandıralım. Al sana markalaşmış dünya şehri. Oysa gerçekte Mersin üzerine yapışmış, emekliler ve işsizler şehri kimlikleri var ki; onlar en çok öne çıkanlar.
İşte böylece yine başa döndük. Gerek insan, gerek şehir ne olduğuna ve ne olacağına karar veremez; kararsızlık ve sistemsizlik içerisinde bocalarsa eğer; her işten ve kimlikten birazını yaparsa; gelişmesi, kendini ileriye taşıması sancılı ve gecikmeli olur.