Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

Gazeteci Kimdir?

Ne? Nerede? Ne Zaman? Nasıl? Niçin? Kim?               Geçenlerde tartışma yeniden alevlendi. Bu kez hedefteki kişi, başarılı gazeteci kimliğiyle tanıdığımız Ahmet Söyler idi. ‘Gazeteci kimdir kim değildir’ sorusu, Mersin’de bitmeyen bir polemik konusudur. Ahmet Söyler; gazeteci olmamakla itham edilmiş. Kim söylemiş bilmiyorum, bilmekte istemiyorum. Önemli olan kimin itham ettiği değil; böyle bir zihniyetin varlığıdır, şehrimizde süregelen…Basın sektöründe faaliyet gösteren kişiler türlü suçlamaların muhatabıdır.             Burada yeniden isimlerini saymak istemediğim nice medya emekçisi, gazeteci olmamakla suçlandı. Adam adeta sektörün içine doğmuş, yıllarını vermiş, muhabirlik, foto muhabirliği yapmış, yayın kuruluşları temsilciliği üstlenmiş ama yine de birileri kalkıp “o da kim, gazeteci mi o Allah aşkına” gibi ileri-geri laflar ediyor. Tabii sorular kafa karışıklığına, acaba’lara yol açıyor. Herkes kendine göre bir ‘gazetecilik’ tanımı geliştirmiş; görmek istediği, işine geldiği pencereden bakmak istiyor. Sadece mektepli olanlar mı gazeteci? Ki mektepli olan arkadaşlarımız azınlıktadır Mersin’de. Alaylıları, yıllardır sokakları aşındıran, dirsek çürüten, kafa yoran onlarca insanı nereye koyacaksınız? Ayrıca diploma, o mesleği yapacağınızın garantisini sunmaz size.          Gazeteci kimdir? Sigortası yatan mı, ücret alan mı, resmi künyede yer alan mı, yoksa mesleki ilkelere özen gösterip bu işi layıkıyla yapan mı? Gazeteci kimdir, kim değildir? Sorusu çok su götürür. Gazeteciler Cemiyeti bir karar versin desek, orada da gazeteci olmayan yüzlerce üye var. Bildiğim kadarıyla, sektörde beş yıl sigortası yatmış insanlar gazeteci kabul ediliyor. Fakat sigortasız çalışan ya da o beş yılı çeşitli sebeplerden ötürü, dolduramayan birçok gazeteci tanıdığım var benim. Sorunun cevabını ayrıca rekabette, birbirini çekememekte aramak var. Malum şartlar çetin. Ekmek artık aslanın midesinde.            Elbette işin içinde olmayanlar bilemez, kimler geldi kimler geçti. Onlarca yayın organı iddialı çıkışlar, taze başlangıçlar yaptı. Ancak sonuç; çoğunlukla hüsranla bitti.           Diğer alanlarda olduğu üzere, basın sektöründe de sıkıntılar mevcut. Hatta durum o kadar vahim ki; hemen hepsi zorlukla yürütüyor işlerini. İşte o yüzden alttan alta, içten içe bir kısır çekişmedir gidiyor... Bu birazda yaşadığımız yerle alakalı. Eğer Mersin kentleşme sürecini tamamlamış ‘oturmuş’ bir şehir olsaydı, muhakkak basın camiası da payına düşeni alacaktı. Bugün devletin, belediyelerin, odaların desteğini çektiğinizde, ortada basın diye bir şey kalmaz. Büyük oranda kamu desteğiyle ayakta durabilen basın; ne kadar özgür, ne kadar yaratıcıdır ve halkın yararına işler yapabilir. Mersin’de yapılan gazeteciliği genellikle ‘protokol gazetecilik’ olarak tanımlamak yanlış olmaz.             Bilindiği gibi bağımsız ve doğru gazetecilik; ancak piyasa koşulları içinde, özel sektörden aldığı reklamlara ve okurlara dayanarak yapılabilir. Reklam verenler ve okurlar; bağımsız ve doğru gazeteciliğin olmazsa olmazlarındandır ama ne yazık ki; ikisi de Mersin’de yok denecek düzeydedir. Bayilerde kaç yerel gazete, dergi satılıyor? Toplamda bayiden günde sadece yüz- iki yüz adet satılabilen kaç yerel dergi, gazete vardır? Hoş, öyle olsa bile bu sayılar çok komik ve yetersizdir.             Ülkemizdeki yozlaşmadan, Mersin basın camiası da nasibini alır. Arada bir göstermelik gazete, dergi çıkartıp, yılda sadece bir iki kere yazı yazıp; bazı kurum ve kuruluşlara yakın durarak, oralara yaslanarak; davetlerde ve kokteyllerde boy göstererek ‘tatlı su gazeteciliği’ yapanlar da yok değil bu şehirde. Tatlı su gazetecilerini, tespit edip, ayıklamak ise kolay başarılabilecek bir şey değildir. Demek ki tartışma sürecek…            Yazımı duayen bir gazeteci abimizin gazeteci tarifi ile sonlandırmak istiyorum: -         Haksızlıklar karşısında susmayan, tepki koyan, gazetecidir. -         Farklı düşüncelere söz hakkı veren, gazetecidir. -         Uzlaşma zemini ve kültürü oluşturan, gazetecidir. -         Güncel olayları evrensel ilkelerle bağdaştıran, yorumlayan gazetecidir. -         Hoşgörü ve alçakgönüllülüğü paylaşan, gazetecidir. -         Dinleyen, kendi fikrini empoze etmeyen ve gerçekleri tüm çıplaklığı ile kamuoyuna aktaran, gazetecidir. Şimdi bu koşullarda, arayın da bulun gerçek gazeteciyi!
Ekleme Tarihi: 19 Ekim 2016 - Çarşamba

Gazeteci Kimdir?

Ne? Nerede? Ne Zaman? Nasıl? Niçin? Kim?

 

            Geçenlerde tartışma yeniden alevlendi. Bu kez hedefteki kişi, başarılı gazeteci kimliğiyle tanıdığımız Ahmet Söyler idi. ‘Gazeteci kimdir kim değildir’ sorusu, Mersin’de bitmeyen bir polemik konusudur. Ahmet Söyler; gazeteci olmamakla itham edilmiş. Kim söylemiş bilmiyorum, bilmekte istemiyorum. Önemli olan kimin itham ettiği değil; böyle bir zihniyetin varlığıdır, şehrimizde süregelen…Basın sektöründe faaliyet gösteren kişiler türlü suçlamaların muhatabıdır.

            Burada yeniden isimlerini saymak istemediğim nice medya emekçisi, gazeteci olmamakla suçlandı. Adam adeta sektörün içine doğmuş, yıllarını vermiş, muhabirlik, foto muhabirliği yapmış, yayın kuruluşları temsilciliği üstlenmiş ama yine de birileri kalkıp “o da kim, gazeteci mi o Allah aşkına” gibi ileri-geri laflar ediyor. Tabii sorular kafa karışıklığına, acaba’lara yol açıyor. Herkes kendine göre bir ‘gazetecilik’ tanımı geliştirmiş; görmek istediği, işine geldiği pencereden bakmak istiyor. Sadece mektepli olanlar mı gazeteci? Ki mektepli olan arkadaşlarımız azınlıktadır Mersin’de. Alaylıları, yıllardır sokakları aşındıran, dirsek çürüten, kafa yoran onlarca insanı nereye koyacaksınız? Ayrıca diploma, o mesleği yapacağınızın garantisini sunmaz size.

         Gazeteci kimdir? Sigortası yatan mı, ücret alan mı, resmi künyede yer alan mı, yoksa mesleki ilkelere özen gösterip bu işi layıkıyla yapan mı? Gazeteci kimdir, kim değildir? Sorusu çok su götürür. Gazeteciler Cemiyeti bir karar versin desek, orada da gazeteci olmayan yüzlerce üye var. Bildiğim kadarıyla, sektörde beş yıl sigortası yatmış insanlar gazeteci kabul ediliyor. Fakat sigortasız çalışan ya da o beş yılı çeşitli sebeplerden ötürü, dolduramayan birçok gazeteci tanıdığım var benim. Sorunun cevabını ayrıca rekabette, birbirini çekememekte aramak var. Malum şartlar çetin. Ekmek artık aslanın midesinde.

           Elbette işin içinde olmayanlar bilemez, kimler geldi kimler geçti. Onlarca yayın organı iddialı çıkışlar, taze başlangıçlar yaptı. Ancak sonuç; çoğunlukla hüsranla bitti.

          Diğer alanlarda olduğu üzere, basın sektöründe de sıkıntılar mevcut. Hatta durum o kadar vahim ki; hemen hepsi zorlukla yürütüyor işlerini. İşte o yüzden alttan alta, içten içe bir kısır çekişmedir gidiyor... Bu birazda yaşadığımız yerle alakalı. Eğer Mersin kentleşme sürecini tamamlamış ‘oturmuş’ bir şehir olsaydı, muhakkak basın camiası da payına düşeni alacaktı. Bugün devletin, belediyelerin, odaların desteğini çektiğinizde, ortada basın diye bir şey kalmaz. Büyük oranda kamu desteğiyle ayakta durabilen basın; ne kadar özgür, ne kadar yaratıcıdır ve halkın yararına işler yapabilir. Mersin’de yapılan gazeteciliği genellikle ‘protokol gazetecilik’ olarak tanımlamak yanlış olmaz.

            Bilindiği gibi bağımsız ve doğru gazetecilik; ancak piyasa koşulları içinde, özel sektörden aldığı reklamlara ve okurlara dayanarak yapılabilir. Reklam verenler ve okurlar; bağımsız ve doğru gazeteciliğin olmazsa olmazlarındandır ama ne yazık ki; ikisi de Mersin’de yok denecek düzeydedir. Bayilerde kaç yerel gazete, dergi satılıyor? Toplamda bayiden günde sadece yüz- iki yüz adet satılabilen kaç yerel dergi, gazete vardır? Hoş, öyle olsa bile bu sayılar çok komik ve yetersizdir.

            Ülkemizdeki yozlaşmadan, Mersin basın camiası da nasibini alır. Arada bir göstermelik gazete, dergi çıkartıp, yılda sadece bir iki kere yazı yazıp; bazı kurum ve kuruluşlara yakın durarak, oralara yaslanarak; davetlerde ve kokteyllerde boy göstererek ‘tatlı su gazeteciliği’ yapanlar da yok değil bu şehirde. Tatlı su gazetecilerini, tespit edip, ayıklamak ise kolay başarılabilecek bir şey değildir. Demek ki tartışma sürecek…

           Yazımı duayen bir gazeteci abimizin gazeteci tarifi ile sonlandırmak istiyorum:

-         Haksızlıklar karşısında susmayan, tepki koyan, gazetecidir.

-         Farklı düşüncelere söz hakkı veren, gazetecidir.

-         Uzlaşma zemini ve kültürü oluşturan, gazetecidir.

-         Güncel olayları evrensel ilkelerle bağdaştıran, yorumlayan gazetecidir.

-         Hoşgörü ve alçakgönüllülüğü paylaşan, gazetecidir.

-         Dinleyen, kendi fikrini empoze etmeyen ve gerçekleri tüm çıplaklığı ile kamuoyuna aktaran, gazetecidir.

Şimdi bu koşullarda, arayın da bulun gerçek gazeteciyi!

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.