Yaşamak çok kişi için yiyip içerek ölümü beklemektir
Yeni hizmete alınan, bol yıldızlı otelin toplantı salonundayız. Yüz altmış kişilik salon tamamen dolu. Davetliler % yüz doğal madde yapımı bakım ürünleri tanıtımını izlemekteler. İlgi üst seviyelerde. Amaç; sağlıklı ve bakımlı yaşamak. Sunucu ara ara sorular yöneltiyor. Mutlu bir yaşam sürmenin cevabı kişiden kişiye değişmekte olsa da çoğunluğun ortak cevabı sağlıkta birleşiyor. Sağlıklı olmak, aile huzuru, kendi işini kurmak, seyahat etmek, para şeklinde sıralanıyor cevaplar Oteldeki davetlilerin verdikleri cevaplar, Türk toplumunun ortak eğilimini yansıtıyor.
Yaşam süresi uzuyor, kalite beklentisi artıyor. Uzun yaşam derken insanlar sağlıklı, kaliteli bir uzun yaşam istiyorlar.
Bu kez yer Ticaret Odası Salonu. Konuşmacı halk sağlığı alanındaki dikkat çekici çıkışlarıyla ünlü bir hekim. Hekimimiz hem kendisinden hem de başka uzmanlardan duymaya alışık olduğumuz bildik konulardan bahsediyor. İşlenmiş gıdalardan, üç beyazdan ( şeker, un, tuz) uzak durmak, hareket etmek ve bol bol sıvı tüketmek diye izah edilebilir, anlatılanlar. Tabii sağlık öneri ve öğretileri uzun yıllara uzanan araştırma sonuçlarına ve bulgularına dayanır.
Son elli yılda çevre kirliliği, gereksiz ilaç yüklemesi, hareketsizlik arttı, kaliteli gıda alımı ve dengeli beslenme zorlaştı ama aynı zaman diliminde insan ömrü 20-25 yıl arttı. Son elli yılda 50- 55 yıl olan ortalama yaşam süresi, 70- 75 yıla yükseldi. Yukarıda sayılan sağlıksız durumlara karşın nasıl oluyor da ömrümüz uzuyor? Sanki biraz çelişkili bir durum söz konusu.
Fakat yaşam süresini belirlemenin, enerji kullanımı ile alakalı yeni bir teorisi var artık. Enerji; uygarlık için yaşamsal öneme sahiptir. Öyle ki insanlık tarihinin tümüne enerjinin merceğinden bakmak mümkündür. İnsanın dünyada var olduğu sürenin % 99u toplumlar, ilkel, avcı, toplayıcı ve göçebeydi. Yaşam acımasız ve kısaydı. Elimizde var olan enerji; bir beygir gücünün beşte biri kadardı. Yani kendi kaslarımızın gücü kadar. Bin yıllar boyu, ortalama yaşam beklentisi yirmi yıldan azdı. Atı keşfetmemizle birlikte, enerji tüketimimiz bir ila iki beygir gücü düzeyine yükseldi. Bununla beraber ortalama yaşam beklentisi otuz yıla çıkmıştı. Sonra yaklaşık üç yüz yıl önce insanlık tarihinin ikinci büyük devrimi meydana geldi. Makinanın ve buhar gücünün gelişiyle, insanın kullanabileceği enerji, onlarca beygir gücüne yükselmişti. İşte bu geçen yüzyılın başında yaşam beklentisini neredeyse elli yaşına çekmişti. Günümüzde insanlık tarihinin üçüncü büyük devriminin ortasındayız ve ortalama 70-75 yaş sınırına dayandık. Artık kişi başına düşen enerji, binlerce beygir gücü olarak ifade edilmektedir.
Yaşam süresine bakışı, klasik nedenlerinin dışına taşıyan farklı, ilginç ve yeni bir yorumu bu. Ne kadar enerji kullanımı o kadar yaşam uzunluğu.
Modern insanın ortaya çıkışından bu yana uygarlığın yükselişi, aynı zamanda yükselen bir enerji tüketimi hikayesidir. Ucuz, temiz ve sürdürülebilir yeni enerji kaynaklarının devreye alınma ihtimali; yaşam süresinin daha da uzayacağı öngörüsünü doğurmaktadır. Bu aynı zamanda refahın artacağı, gerilimli politikaların, savaşların biteceği anlamına da gelebilir.
Şu halde; uzun yaşamın sırrını sadece doğal beslenme çılgınlığında ya da gezen tavuk çiftliklerinde aramamak gerekir. Ayrıca bir emeklinin, asgari ücretlinin doğal beslenmeye ayıracak kadar parası yoktur.