‘Zahmetsiz rahmet olmaz’
Türkiye büyük bir kuraklık dönemi geçiriyor. Birçok gölümüz kurudu veya suları önemli ölçüde çekildi. Barajlardaki su seviyesi yüzde 30 seviyelerine geriledi. İklim değişikliği bir güvenlik sorunu olarak da görülüyor. Çünkü su ve gıda eksikliği savaşlara neden olabilmektedir. Kitlesel göçler yine iklim kaynaklı gerçekleşmektedir. İklim değişikliği meselesi küresel bir sorundur. Ülkeler bu konuda acil ve kapsamlı önlemler almak peşindedir.
Son 20 yılda dünyadaki afetlerin yüzde 91’inin iklim kaynaklı olduğu söyleniyor ve felaketlerin hem sayısı hem de faturası giderek artıyor. Türkiye de kendince önlemler almaya çalışıyor. Öyle ki bu uğurda Çevre ve Şehircilik Bakanlığının adı; Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olarak değiştirildi. İklim değişikliğinin etkileri önümüzdeki on yıllara damgasını vuracak boyutlardadır.
Gıda üretimi, tedariği, güvenliği ve fiyat artışları dünyanın gündemine oturmuş vaziyette. Ülkemizde son gıda fiyat artışları vatandaşları zorlamaya başladı. Türkiye’deki gıda üretim sorunu sadece kuraklık ve de iklim değişikliğiyle alakalı değil. Tarımdaki mazot, ilaç, gübre gibi ithal girdiler, tarımla uğraşan nüfusun üretimden vazgeçmesi ve şehirlere göçmesi de baş edilmesi gerekenler arasında. Önerilen çözümlerden; aile çiftçiliğinin geliştirilmesi, kooperatifçilik, aşırı koşullara uygun tohum geliştirilmesi ve teşvikler dikkati çekenlerdir.
Türkiye’nin seracılık atağı da gelişen koşullara ayak uydurarak, örtü altı üretim alanını 80 milyon metre kareye çıkarmış vaziyettedir. İklim değişikliği, pandemi gibi süreçler verimli gıda üretimini zorunlu kılmaktadır. Artan nüfus modern seralara geçişi teşvik etmektedir. Açık arazide 10 kilo ürün alıyorsanız bu, serada 60 kiloya çıkabilmektedir. Türkiye son 25 yılda, 36 milyon metrekare olan sera üretim alanını (1995) günümüzde 80 milyon metre kareye çıkartarak, bu alandaki verimliliği yakalamak istemektedir.
Türkiye meyve ve sebze üretiminde kendi kendine yeten bir ülke olarak görülmekle beraber, tahıl ve süt üretiminde bu yeterliliğin kaybolduğu belirtilmektedir. Ancak yapısal reformlar ve seferberlik ayarı uygulamalarla Türkiye, gıdada kendi kendine yetebilen ülke konumuna yeniden çıkabilecektir.
Seracılık sektörünün güçlendirilmesi de gıda güvenliğine giren ve gelişen bir sektördür. İklim değişikliği, artan nüfus, ihracat olanakları seracılığa olumlu yansımaktadır. Türkiye sera üretiminde yüzde 50 seviyelerinde dışa bağımlıdır. Dövizdeki son sıçrama sera imalatına olumsuz etki vermiştir. Türkiye seracılığı iç pazardan ziyade daha çok dış pazarlara yönelik çalışan bir sektördür.
İklim değişikliği seracılığı teşvik ediyor. Fakat iklim değişikliği, araştırmacıları başka başka arayışlara da yönlendirmektedir. Bu arayışların başında topraksız tarım gelmektedir. Topraksız tarım ileriki dönemlerde, daha sık konuşulacak ve devreye girecek yöntemlerdendir. Özellikle Japonya gibi toprak fakiri ülkeler bu alanda önemli aşamalar kat etmiştir.
Yakın gelecekte tarım sadece bir kırsal alan üretimiyle sınırlı kalmayacaktır. Tasarlanan akıllı şehirler aynı zamanda birer tarım üretim merkezleri olacaktır. Topraksız tarım, şehirlerde yüksek binalarda, bilgisayar denetiminde ısı, ilaçlama, gübrelemesi suni ışıklandırma eşliğinde 7/24 tarım yapımına ve hasadına imkan verecektir.
Bugünlerde yaşanan seracılık atağı yerini, yakın bir zamanda gökdelen tarımına geçişe bırakacaktır.