Çok katlı binalarda yaşayanlar iyi bilirler. Binada oluşan arızalarda, temizlikte, güvenlikte ya da komşular arasında çıkan tatsızlıklarda hemen, gözler ve sözler apartman yöneticisine yönelir. Ardından, yönetici uyuyor mu, yönetici nerede? gibi sitemkâr bir üslupla, etrafa memnuniyetsizlik yansıtılır. Hatta iş biraz da sulandırılarak, nerede yönetici, nerede devlet, nerede pijamam? diye de aksaklıklar espri malzemesi yapılır.
Binalarda hal böyleyken ve hemen işin sorumlusu ve muhatabı aranırken... Milyonluk koca bir Büyükşehir için acaba durum nasıl olur? Herhalde orada da sorumlular, yöneticiler görülmek istenir. Onlardan sorunların çözülmesi beklenir. Ancak, Mersin normal bir şehir olmadığı, bir türlü normalleşemediği için; Mersinlilerin farklı çözüm arayışlarına girmeleri gerekebilir. Çünkü Mersinde muhatap bulabilmek biraz çaba ve hayal gücü ister (!) Amacınıza ulaşsanız bile, çözüm üretilemeyeceği kuvvetle muhtemeldir.
Zaman zaman gazetelerde yazılarımızı görenler; aksaklıkları, problemleri niçin yazmıyorsunuz, şeklinde kendilerince haklı serzenişte bulunuyorlar. Fakat onlar bilmiyorlar ki; ne yazmakla, ne söylemekle bir yere varılmıyor. Yazan yazdığıyla; söyleyen, söylediğiyle kalıyor. Ve her şey kendi usulünce ( Mersinde olagelen ) devam edip gidiyor
Mersinde neyin, ne kadar olduğu ve yapıldığını bilmek için derin analizlere falan gerek yok! Bunun için şehre, şöyle bir bakmak yeterli.
Acaba Büyükşehirler arasında şehircilik adına, yaşanabilirlik adına bir yarış düzenlense, Mersin kaçıncı sırada yer alır? Sahip olduğu zenginlikleri ve avantajları değerlendiremeyen, hemen her alanda sahip olduğu değerleri verimli kullanamamış, kendi kulvarında, Mersin gibi kaç Büyükşehir vardır?
Olimpiyatların buraya alınması ve Suriye ile kurulan yakın ilişkiler, turizm hareketliliği, Mersine bir canlılık, heyecan getirmişti. Ancak, Arap Baharı ile başlayan krizler ve mülteci akını hepimizi fena vurdu. Mersin yine sessizliğe gömüldü.
Geçenlerde basın camiasından bir arkadaşım; Akdeniz Olimpiyatları için ne düşündüğümü ve Mersinde olimpiyat ruhunun oluşup, oluşmadığını ve Olimpiyatların Mersinin tanıtımına bir etkisi olup olmadığını sordu. Elbette olimpiyat müthiş bir şeydi. Olimpiyat düzenleyecek şehir ayrıcalıklı, istekli, heyecanlı olmalıydı. Tabi ki, olimpiyatın ruhu olmalıydı ve olimpiyat düzenlemek sadece tesis inşa etmekle sınırlı kalmamalıydı. Şehrin tüm bileşenlerinin senkronize olmaları bu işe sarılmaları gerekirdi.
Hal böyleyken Mersinlilerin bile tam haberdar olamadığı adeta Mersinlilerden kaçırılarak yapılan bir organizasyona tanıklık ettik. Şehrin tanıtımına katkısı olmadı. Kafileler dışında hemen hiç turist görmedik. Üstelik yapılan tesisler yeterince ilgi görmüyor, çürümeye terk ediliyor. Stat zemininin durumu hepimizce malum.Böylesi uluslararası bir organizasyonu lehimize çeviremedik.
Daha önceleri adı; iç göç ile terör ile anılan Mersin, şimdilerde Suriyeli mültecilerle anılıyor. Daha önceleri de hep değindiğim gibi şehrin toplumsal hayatı tehdit altında. Sakın bu saptamayı Suriyeli düşmanlığı olarak almayın! Bir şehri kapasitesinin üzerinde ucu sonu belli olmayan bir mülteci akınına maruz bırakırsanız eğer orada zamanla maraz çıkması kaçınılmazdır.
Ayrıca Mersinin diğer kronik sorunları zaten beklemeye devam etmektedir. Ulaşımdan, şehir içi trafiğine, yeşil alan azlığından, yetersiz aydınlatmaya, asayiş problemlerinden, temizliğe, plansızlığa, eşgüdüm eksikliğinden, işsizliğe; sorunlar yumağı halinde, sahibini ve yöneticilerini aramaktadır