Mersinde kiralar neden, yıllık peşin ödenir, hiç düşündünüz mü? Bu alışkanlık, Mersinde işlerin iyi gittiği yıllardan miras kalmıştır.
Serbest Bölgenin yeni kurulduğu, Ortadoğuya ihracatın patladığı, Saddamın Irakı ile güzel ilişkiler yaşadığımız yıllar Mersin o dönemler Vahşi Batıdaki altına hücum misali, Türkiyenin her yöresinden insanı buraya çekiyordu. Dönemin koşulları içinde, yine bir yükselme trendi yakalanmıştı. Mersin ihracat patlamasının üssü haline gelmiş, Ortadoğudaki tüketim ürünlerine olan açlık sebebiyle adeta mal yetiştirilemiyordu. Başta nakliyat, inşaat olmak üzere tarım, ticaret, turizm sektörlerinde durum gayet iyiydi.
İşte o yıllarda başta Irak olmak üzere tüm Ortadoğuya mal çeken nakliyatçılar; evlerine iş yoğunluğundan bazen aylarca uğrayamazlardı. Tabi işler iyi olunca, para da boldu. Ev sahipleriyle her ay muhatap olmama adına, kiralar yıllık peşin ödenirdi. O zamanki alışkanlıklar günümüzde de devam ediyor
Sadece Mersin değil, bu gidişattan tüm güney illeri nasibine düşeni alıyordu. Öyle ki; Irak yolu üzerindeki Cizrede öğleden sonraları, otellerde yer bulmak pek kolay olmuyordu. Fakat sonraları ABDnin gizliden teşviki ile Saddam, Kuveyti işgal etti. Ardından ABD; cesaretlendirip Kuveyti işgal ettirdiği Saddamı oradan çıkartmak için askeri harekata başladı. Böylece on yıllarca sürecek olan ABDnin İslam coğrafyasına saldırı silsilesi (Irak, Afganistan, Pakistan, Libya, Tunus, Mısır, Suriye, İran, Türkiye) 1989 Berlin Duvarının yıkılması ve Sovyet Blokunun çökmesiyle; 1990 yılında başlamış oldu. Soğuksavaşın kazananı ABD; artık gönül rahatlığı ve büyük bir iştahla, dünya üzerindeki operasyonlarını daha kolay yürütüyordu.
Iraka yapılan müdahaleler sonucu; Ortadoğuya giden mal sevkıyatı, bıçak gibi kesilmiş, Mersinden, Habur Sınır Kapısına kadar uzanan karayolu; çürümeye terk edilen kamyon kasaları ve tanker depolarıyla dolmuştu. Ekonominin bozulması, bölge insanının işsiz kalması Irakta oluşan otorite boşluğuyla birleşince terör iyice azmış, 1993 yılında zirve yapmıştı.
Aradan kaybedilmiş bir yirmi yıl geçti. Türkiye tekrar yaralarını sarmaya, komşuları ve bölge ülkeleriyle iyi ilişkiler geliştirmeye başlamıştı ki; bu seferde Arap Baharı denilen bela ile yüzleştik.
ABD bu kez farklı taktik uyguluyor. Baba oğul Bushların Cumhuriyetçi Parti yönetiminde, doğrudan kendi askeri ile müdahalelerde bulunan ABD; şimdilerde, demokrasi ambalajında, siyahi Obama önderliğinde; hedef ülkelerin muhaliflerini kullanarak sonuca varmak istiyor.
Kaderin cilvesine bakın ki; stratejik ortak ve kadim müttefik Türkiye (!) hep kaybeden tarafta oluyor. Fatura giderek kabarıyor. İki milyona yakın sığınmacı kabulü ve üç milyar dolar harcamayı Suriyeli komşularımız için yapıyoruz. Suriye krizi ile Türkiye cadı kazanına atılmış durumda. Nereden bakarsanız bakın, zaman aleyhimize işliyor.
Dünyanın süper güçleri; Ortadoğu satranç tahtasında son hamlelerini ve sınırlarını yeniden şekillendirmek için saflarını belirlerken Mersindeki yurdum insanı yıllık peşin kirayı denkleştirmenin derdinde.