Geçenlerde bir köşe yazarı başlık atmış: Erol Evgin nereli? diye. Tabii birçok insanın, Erol Evginin nereli olduğuna dair fikirleri varmış. Kimi Rizeli, kimi Karamanlı, kimi Vanlı demiş. Kimi de yok yok vallahi billahi, doğma büyüme, İstanbul Modalı demiş.
Kaderin cilvesine bakın ki; Erol Evgin hepsindenmiş. Anne tarafından Rizeli, eş durumundan Karamanlı, baba tarafından Vanlı ama kendisi doğma büyüme İstanbul Modalıymış. Vay be! Tam bir Anadolulu imiş Erol Evgin. Konu devam edip gidiyor
Yine bir gazeteci arkadaşımız ünlü Dersimlileri saymış, liste uzun, say say bitmiyor. Bir diğer araştırmacı-yazarımız: Alevi-CHP ilişkisini sorguluyor ve Alevilerin, CHPye ilgisini hastalıklı olarak tanımlıyor. Bu ilişkiyi maktulün, katiline aşık olması gibi değerlendiriyor. Dersim Olayı, tek partili CHP döneminde yaşandığı için ve oranın Aleviliğinden dolayı; Tuncelililerin ağırlıklı biçimde CHPye oy vermeleri yadırganıyor. Oysa o günkü CHP ile bugünkü CHPyi bir görmek çok yersiz. O günkü CHP bir devlet partisiydi ve içinde tüm siyasi akımları barındırıyordu. Eğer bir sorumlu aranacaksa, CHPde değil, o günkü devlet politikalarında aramak gerekir.
Tunceli ile ilgili son dönemlerde, gereksiz ve saçma yorumlar yapılıyor. Tuncelililerin; büyük oranda Ermeni kökenli oldukları ima edilmeye çalışılıyor. Her kim ki; Ermeni ise kötüdür. Ermeniden dönmeyse, haindir demeye getiriliyor. Ermeniler sanki Anadolunun kadim halklarından; Osmanlının muteber vatandaşlarından değilmiş gibi davranılıyor. Osmanlıya sahip çıkıyorsun ama Osmanlı halklarına sahip çıkmıyorsun. Osmanlının Osmanlı olmasında, Müslüman olmayan halkların etkisini bilmiyorsun.
Bu günlerde pek merak sardık. Kim, nereli, hangi etnik kökenden veya mezhepten? Tam bir komedi. Bir numara; affedersin Ermeni diyor. İki numara; bir Ermeniyi başdanışman yapıyor. İşte ileri demokrasimizin geldiği son nokta. Birçok konuda olduğu üzere kafalar karışık. Ayrıca gelecek sene, Ermeni soykırım iddiasının 100. yılı. Sakın bu atamanın, 2015 ile bir alakası bulunmasın!
Bizde soy- sop araştırma merakı yaygındır. Adamına göre muamele esastır. Yeni tanıştıklarımıza, fazla geciktirmeden memleketini sorarız. Hatta o da yetmez hangi aşiretten hangi mezhepten, öğrenmek isteriz. Aşağı mahalleden mi, yukarı mahalleden mi, yananlardan mı, yakanlardan mı? İyice bilmek gerekir.
Cumhuriyeti kuranlar bunu, acaba böyle mi tasavvur etmişlerdi? Yıl: 2014 geldiğimiz nokta işte bu. İnsanlarımıza yurttaşlık perspektifi, aidiyet duygusu verilemedi. Ulu Önderin söylediği gibi: Cumhuriyeti kuran, Türkiye halkına, Türk milleti denir sözü kapsayıcı ve bağlayıcı olamadı. Cumhuriyetin kuruluşunun 91. yılında, ileri demokrasi adına, geldiğimiz yere bir bakın!
Cumhuriyet yurttaşlığı kavramı ne yazık ki; kapsayıcı ve genel tanımlayıcı değil. Etnik ayrımcılık ve mezhepçilik revaçta. Türkiye problemli bir coğrafyada yaşıyor. Mezhepçi ve etnik temelli politikalardan sıyrılmadan, sosyal ve siyasi refaha kavuşmak mümkün değil. Din siyasetin önemli bir aracı ve oy avcılığı uğruna tehlikeli hamleler yapılıyor. Oysa devletin güven sağlaması ve herkese eşit mesafede durması gerekir.
Peki hiç düşündünüz mü? Sadece Türkiyede değil, Ortadoğu coğrafyasında böyle politikalar güdülüyor. Neymiş efendim, Beşar Esad, Nusayriymiş ama halkının çoğunluğu Sünniymiş, o halde Esad gitmeliymiş. Ve yine İran; Şiiymiş ve bu durumda nükleer güç olması sakıncalıymış.
Dikkat edin! Tüm bölgeyi İslam Dünyasını kapsayan bir fitne ile karşı karşıyayız. Bunun devamı hiç de hayırlı görünmüyor. Bir kere ayrıştırmaya başladınız mı, sonu gelmez! Bölgemizi kapsayan mezhepçi ve etnik temelli politikalar; sapkın tarikatları, kafa kesen örgütleri, birbirlerini bombalayan, yok etmeyi hedefleyen kitleleri doğuruyor.
Ve uzaklarda bir yerlerde, birileri ellerini ovuşturarak bu duruma keyifle kadeh kaldırıyor.
Bekir Zorba