Kıyamet gününün yaklaştığını düşünenler hiç de sanıldığı kadar az değil. Bunda yaşadığımız tuhaf, yıkıcı doğa ve toplumsal olaylarında etkisi var mutlaka. Dünyayı istila etmek isteyen siyah giyimli, sakallı, dehşet saçan fanatik katiller. Soykırım boyutuna varan toplu katliamlar.Yeryüzüne yayıldığı söylenen ölümcül virüs haberleri. AİDSdi, Kuş gribi, domuz gribiydi derken şimdi bir de Ebola salgını meşgul ediyor insanlığı. Ebolanın bir kıyamet alameti olup olmadığı bir tarafa; Karadenizli kıymetli THY müdürümüzün: Ebola sanıldığı kadar kötü bir hastalık değil ama tabii Allah göstermesin bulaşınca öldürüyor ifadesi riskli olaylara, Türk usulü bakış açısının; en rafine örneğini sunuyor bizlere.
Bu coğrafyada her türlü musibet ile ne kadar bağışık yaşasak da; okyanusun diğer tarafında millet işi iyice abartıyor. Hemen tüm felaket senaryolarını ciddiye alan birileri hiç boş durmuyor. Kıyameti bekleyenler, o günü bekleyedursun. Çoğu konuda olduğu gibi kıyametten de yarar sağlamak isteyenler pozisyonlarını almış, kepenklerini açmış durumda.
Hemen bütün yeniliklerin, rakamsal büyüklüklerin, abartıların olduğu kadar; saçmalıklarında anavatanıdır, Amerika. Otalama bir Amerikalı dünyayı sadece Amerikadan ibaret sanır. Alışkanlıklarına, refahına oldukça düşkündür. Onun için yaşadığı yer, ailesi, gelenekleri, zevkleri, midesi önemlidir. Dünyanın geri kalanından bihaberdir. Kendisini ve yaşadığı bölgeyi merkeze oturtur. Başka insanların sorunları, dertleri onu pek ilgilendirmez.
Yakaladığı ve sürdürdüğü yaşam standardı çok önemlidir. O standardı; düşürmeye, paylaşmaya ve kaybetmeye asla tahammülü yoktur. Ortalama bir Amerikalı istediklerini elde ettiği sürece, sorun çıkarmaz işine-gücüne bakar. Genelde kiloludur, kolay manipüle edilir, paranoyaları vardır. Hele entelektüel hiç değildir.
Böyle Amerikalıların kıyamet beklentilerinden ve korkularından yola çıkarak yapılmış; Kıyameti Bekleyenler adlı program. National Geoghrafic Kanalında yayınlanıyor. Orada, ortalama Amerikalıların kıyamet günü hazırlıkları gösteriliyor. İnsanın inanası gelmiyor, şaka gibi ve çok abartılı ama onlar kendilerini o güne iyice inandırmış ve yaptıklarını gerçekten ciddiye alıyorlar. Harıl harıl korunaklı evler, özel barınaklar hazırlıyorlar. Tabi sahip olduklarını korumak için tepeden-tırnağa silahlanıyorlar. Aileler; çoluk-çocuk o kadar inanmış ve adanmışlar ki; hiç sormayın. Bu iş için ciddi paralar harcıyor, sürekli tatbikat yapıyorlar.
Ancak kapitalizm boşluğu affetmez. Kıyamet Günü Sektörü hemen oluşmuş bile. Dev marketler sırf bu işe yönelmiş, çatır-çatır satış yapıyor. Adan - Zye aklınıza ne gelirse temin etmek mümkün.
Dünyanın bu yakasında yaşayan bizler için; çok saçma ve gülünç olan bu durum onlar için yapılması gereken doğal bir şey.
Refah toplumları; tatlı hayatlarının devamı için her şeyi yapıyorlar; dünyanın geri kalanını kan ve ateş içine atıyor; onları savaştırıp, sömürüyor; kendi halklarını da sahte düşman algıları ile oyalayıp, dizginliyorlar. Komünizm tehlikesi geçti, ardından İslam tehlikesi geldi ve şimdilerde ise dünyanın sonu, kıyamet günü, Mesihin gelişi gibi beklentiler, korkular revaçta.
Demek ki; fazla para ve refah da işe yaramıyor. İnsanlar saçma işlere, sapkın inanışlara yönelebiliyor. Oysa burada Kıyameti her gün yaşayanlar olarak; temkinliyiz, bağışığız çoğu şeye
Kaderciyiz ve tevekkülü elden bırakmıyoruz. Zaten bizim Hoca Nasrettin yüzyıllar önce çözmüş işi: Hanım ölünce küçük kıyamet, ben ölünce büyük kıyamet kopar demiş ve kapatmış olayı.