Ankarada soygun yapan üç kişi, aradan on gün geçmeden Adanada yakalandı. Hırsızları, kullandıkları kredi kartı aracılığıyla takibe alan polis sonunda onlara kolayca ulaşabildi.
Teknolojik ürünleri kullanmanın yaşamı kolaylaştırdığı bir gerçek. Ancak onları her kullandığımızda hatta bazen kullanmadığınızda bile (cep telefonlarının kapalıyken birer verici gibi çalışması) bulunduğunuz yer ve yaptığınız işlerle ilgili iz bırakıyorsunuz.
Banka kartları, internet, cep telefonları, kameralar, mobeseler, uydular, bilgi işlem merkezleri, dinleme cihazları, vatandaşlık numarası vb Bir sürü şeyle; attığımız her adım biliniyor, kontrol ediliyor. Günümüzde; bireysel suç işlemek ve sonunda yakayı ele vermemek adeta imkansızlaşırken Teknolojiyi elinde bulunduran dev şirketler, bankalar, toplumları istedikleri gibi yönlendirip, kullanabilmektedir.
Ünlü yazarımız; enseyi karartmayın, insanlık kötüye doğru evirilmez diye bitirir, yazılarını. Oysa enseyi karartmak için çok nedenlerimiz var. Gelecekte, hep daha iyi şeylerin olacağı umuduyla yaşadık. İnsanlık; iyiye doğru gidecek, hakça, özgürce yaşayacaktı.
Marksist kökenliler bilirler. Marks insanlık tarihini evrelere ayırır: İlkel komünal toplum, köleci, feodal, kapitalist, sosyalist toplum ve sonunda en ideal olan komünist toplum. Diğer anlamıyla modern komünal toplum, yani ilkel komünal toplumun moderni, çağcılı. Komünler halinde yaşayan, sınırız, sınıfsız, sömürüsüz bir toplum. Silahların, paranın olmadığı, insanın, insani niteliklerin tavan yaptığı bir toplum ideali. Böyle tasavvur etmişti Marks. Sonuçta Marks yanıldı. Modern komünal toplum değil ama modern köleci toplumu yaşıyoruz, şimdilerde. Fakat Marks; tüm dünya üzerindeki milletleri derinden etkilemiş; milyonları peşinden koşturmuş, bu uğurda nice isyanlara, savaşlara, terör eylemlerine sebebiyet vermiş ve hala ona inananları etkilemeye devam etmektedir.
Alman Marksın tezleri gerçekleşme ihtimalinden ne kadar uzak ise; bir diğer kişinin, İngiliz yazar Georg Orwellin 1984 adlı kitabında yazdıkları sanki geçeğe daha yakın duruyor. Orwell orada, makineler ve bilgisayarlar tarafından sıkı kontrol altında tutulan ve köleleştirilen bir toplumu anlatmakta. Aslında Georg Orwellin yazdıkları gibi birçok bilimkurgu filmi de benzer hikayeler anlatır.
Verilmek istenen mesaj; hemen hemen aynıdır. Gelecek bir zamanda, insan her şeyi bilen, gören, yöneten, dev bilgisayarların, yarı insansı makinelerin kontrolü altına girecektir.
Hani derler ya hayal edilebilen her şey günün birinde gerçekleşir işte onun gibi, kitaplarda ve filmlerde anlatılanlar bir bir devreye giriyor. Bizim uzak bir gelecekte olabileceğini düşündüğümüz birçok şey şimdiden hayatımızın birer parçası haline gelmiş durumda.
Teknolojik gelişmeler, birikimler, meta (alınansatılan) haline gelip; giderek tekelleşen global şirketlerin kullanımına ve emrine girdikçe Ortaya savunmasız ve insafsızca sömürülen ve sonuçta köleleştirilen bir toplum ortaya çıkmakta.
Atılan her adımı kontrol altına alan dev şirketler, insanları sadece rakamlardan ibaret, dijital veriler şekline sokuyor. Bütün insani değerlerden soyutlanan ve yalnızlaştırılan insan; her türlü kontrol ve takip altında köleleştirilmektedir. Modern köleci toplumun kendini bizlere, dayattığı gerçeği görmemiz gerekiyor.