24 Kasım Öğretmenler Günü için yazılacak yazı; ancak böyle bir başlık ile başlamalı desek; bunun adı zorlama olmaz. Olsa olsa içten gelen duygudur bunun adı. Öğretmen denince nedense; öncelikle ilkokul öğretmenleri gelir akla. Çoğu insan için ve tabii ki benim için de bu böyledir. Öğretmen yakın olandır, candır. Bunun yakınlaşma ve ilgi ile alakalı olduğunu düşünmekteyim. Yakınlaşma ve sıcak duygular söz konusu olduğunda canım ifadesi en doğalı, en yakışanıdır.
Ağaç yaş iken eğildiğine göre. Eğitime ne kadar erken başlanırsa insan için o kadar iyidir, verimlidir. İşte o yüzden bir öğrenci için küçük yaşta iyi bir öğretmene denk gelmek onun en büyük şansıdır. Öğrenci şanlı mı sansız mı olduğunu; o yaşlarda olmasa bile, ileriki yaşlarda mutlaka anlayacaktır.
Cennet anaların ayakları altındadır hadisi, annelik duygusu, anneler için söylenmiş, kutsal bir sözdür. O dönemde bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum demiş, Hz. Ali. Yine Kuran-ı Kerim Oku sözcüğü ile başlar. Annelik nasıl yüce bir duygu ise öğretmenlik de en az onun kadar değerli, yüce bir görevdir. Çocuğun ailesi dışında ilk yabancı tanıdığı, yoğun olarak temas kurduğu kişi öğretmenidir. O yabancı gün gelir, çocuğun örnek aldığı bir insana dönüşür.
Hem dini hem de milli gelenekler; öğrenmeyi, bilgiyi, okumayı bizlere önerir tüm bunları öğretecek olanları da saygı ile yad eder, onları iyi bir yere oturtur, adeta yüceltir.
Fatih Sultan Mehmet 21 yaşında, İstanbulu feth ederken, bir çağ açıp, bir diğerini kapatıp ve surlardan içeri girerken, yanı başında kim vardı dersiniz, Akşemsettin Hoca. Akşemsettin Fatihin hocasıdır. Fatih, kendisine çok büyük saygı besler. Hatta öyle ki; kendi atını hocasının emrine sunar. Hocasına İstanbula ilk kendisinin girmesini önerir. Akşemsettin Hoca değerli, bilge kişiliktir. Fatihin bu önerisine karşın: Her ne kadar ben senin hocansam da, sen bizim padişahımızsın, ilk senin surlardan içeri girmen gerekir der.
Bu diyalog, bir öğretmen-öğrenci ilişkisini anlatmak bakımından önemlidir. Bu ve bunun gibi birçok diyalog ve yaşanmışlık anlatılabilir.
Öğretmenlik yüce bir meslektir ve para-pul, şöhret için yapılmaz. Öğretmen hiçbir zaman emekli olamaz. Öğretmen hayatının her alanında örnek alınır ve ondan hep öğretmesi, liderlik yapması beklenir. Öğretmenler model alınan lider kişiliklerdir. Dünyanın ünlü, başarılı, yaratıcı insanları da bir anlamda onların eseridir. Başarılı insanlar, tarihe yön veren liderler, öğretmenlerine çok şey borçludurlar. Çünkü onların oralara gelmelerinde, öğretmenlerin yeri büyüktür.
Gelgelelim çağımızın en başarılı ve en zengin kişilerinden biri olan ve 2011 yılında hayatını kaybeden Steve Paul Jobsa. Bildiğiniz gibi Steve Jobs; ünlü bilişim markası Applenin kurucusudur. Apple şu an dünyanın en değerli, önde giden şirketlerindendir. Milyarlarca dolar bütçesi, on binlerce çalışanı vardır. Steve Jobs; iyi bir patron aynı zamanda da iyi bir liderdir.
Peki Jobsun bu yerlere kadar gelmesinin en önemli nedeni nedir biliyor musunuz? Steve; fakir, tembel, yaramaz bir çocuktur. Evlatlık verilmiştir. İlköğretim 4. sınıfa kadar okula gitmek ders çalışmak istemez. Taa ki, 4. sınıf öğretmeni Teddy Hill ile tanışana kadar. Öğretmeni sayesinde değişir, dönüşür ve okulunda başarılı bir öğrenci olur.
Demek ki; hayatımızın akışı içerisinde, öğretmenlerin yeri büyüktür. Steve, öğretmeni Teddy Hill ile tanışmasaydı acaba nasıl biri olurdu? Belki de varoşlarda kaybolup gidecek, bir sokak serserisine dönüşecekti.
Sonuç olarak her öğretmen ağır sorumluluk altındadır. Öğretmenler iyi olacaklar ki gelecek nesiller de iyi yetişsinler, başarılı olsunlar. Yazımı ulu önder Atatürkün şu sözleri ile bitirmek istiyorum. Öğretmenler gelecek nesiller sizlerin eseri olacaktır