Yazı yazma helaya diye başlayan tekerleme, ülkemizde yaygın kullanılır. Hemen herkes tarafından çabuk algılanır. Bununla yazmanın tehlikeli ve belalı olduğu anlatılmak istenir. Bu topraklarda yaşayanlar, söyleyecek sözü olanlar, yazı ile uğraşanlar yukarıdaki tekerlemenin ne anlama geldiğini iyi bilirler.
Oysa harfler ve sözcükler niçin tehlikeli olsun ki? Fiziki anlamda; elbette harfin, sözcüğün tehlikesi olamaz. Tehlike ve bela; sözcüklerin gücünde anlatmak istediğinde yatar. Söz çok etkili, güçlü ve kutsaldır. Zaman içinde senet olmuş, namus olmuştur, itibar edilendir söz. Gerçek söz sahibi ağzına geleni değil, aklına geleni söyler. Hani hep söylene gelir Söz uçar, yazı kalır diye. Ama söz de yazı kadar kalıcıdır. Öyle ki; kainat yaratılmadan önce söz vardı. Yaratılacak olan her şeyin sözü
Yüzyıllar boyu, süzüle süzüle, damıtıla damıtıla gelen sözler, deyimler vardır. Onlar kalıplaşmış, yerleşmiştir. Yine modern zamanlarda, markalaşmış, sloganlaşmış, dillerden düşmeyen sözler vardır. Bunlar toplumlar üzerinde müthiş izler bırakır.
İnsan zekasının, düşüncesinin harf dediğimiz şekiller aracılığıyla oluşturduğu güç, öyle bir güç ki; çığır açar, çığır kapatır. İşte bu güç onu kullanabilenlere imkanlar sağlayabileceği gibi, tehlikeler de sunar. Gökkubbe altında, söylenmemiş veya yazılmamış bir şey yoktur. Bizler bıkmadan, usanmadan sözleri farklı biçimlerde dile getirir, yeniden yazarız
Yazar; bu bilinç içerisinde üretmeye devam eder. Yazmak, onun için önemlidir. Adeta nefes alıp vermek gibidir. Yazmak, hobi ve uğraş olarak daha yaygın yapılır. Çoğu zaman yazmak, iş için para kazanmak için yapılmaz. Bu bir tutkudur, yetenektir. Ancak, kimi zaman iş olur; para da kazandırabilir.
Yazan insan tehlikeli sularda yüzer. Birilerinin dikkatini, öfkesini üzerine çekebilir. Yazar, kendisinse yönelik saldırıları, sataşmaları; hatta aleyhine açılacak davaları peşinen kabul etmelidir. Bazı işlerin kendine özgü riskleri, tehlikeleri vardır. Hani meslek hastalıkları olur, işte onun gibi.
Söyledikleri ve yazdıkları için, öldürülenler, işkence görenler, sürgün edilenler; orantısız ceza alanlar vardır. Yazar, farkındalık geliştirebilmiş insandır. Bu sanki bakmakla görmek arasındaki fark gibidir. Farkındalık, yazar üzerinde baskı yapar. O, huzursuzdur, düşüncelidir; yalnızlığa, gördüklerini, düşüncelerini, derlemeye ihtiyacı vardır.
Bilgi ve iletişim çağında; birçok şey değişiyor, dönüşüyor. Artık bir bilgi kırıntısı için dergaha kırk yıl odun taşımak gerekmiyor. Bilgiye, zahmetsiz ulaşılan ortamdan, söz ve yazı da nasibini alıyor. Birçok şey yazmak dahil kolaylaşırken Aynı zamanda bayağılaşmaya ve sıradanlaşmaya doğru gidiyor. Adeta yazanların; okuyuculardan fazla olduğu bir dönemi yaşıyoruz.
Popüler olan ile kalıcı olanın mücadelesine tanıklık ediyoruz. Kalıcı ve etkileyici olan söz ve yazı, önceleri olduğu gibi, gelecekte de insan soyu üzerinde iz bırakmaya devam edecektir