Yazı başlığı, belki başka çağrışımlar yapabilir. Ancak, burada değinmek istediğim insan merkezli bir üretimsizlik iklimi...
Yapılan bir araştırma, uzun yıllar birlikte yaşayan çiftlerin zaman içerisinde giderek birbirlerine fiziksel ve ruhsal olarak benzeştikleri, birbirlerinin birer kopyası gibi hareket ettiklerini ifade etmektedir. Hatta benzer araştırma sonuçları belki çok saçma gelebilir ama uzun süre bir arada yaşayan insanların köpekleriyle bile benzeştiğini ortaya koymaktadır.
Yaşadığımız kent Mersin için de benzer durumlar söz konusudur. Üretimsizlik, yaratıcılık yoksunluğu, girişimsizlik, sevgisizlik ve bir araya gelememe; adeta zincirleme reaksiyon yaratıp, kentin geleceğini de ipotek altına alan bir kilitlenme ve birbirine benzeşmeye doğru gitmektedir. Öyle ise kentteki bu olumsuz havanın birbirini etkileyerek, tetikleyerek çoğaldığını ve benzeşmeler yarattığı gerçeğini tespit etmemiz gerekir.
Mersin; kimliğini aramakta, kendini tanımlayamamakta ve yıllar geçmekte dostlar bizi alışverişte görsün görüntüsü tüm hızıyla devam etmekte, çoğumuz sorumluluk almadan gününü gün etmenin dayanılmaz hafifliğinde kaybolmaktadır.
Bu şehirde hiç kimse; Mersinde niçin olmuyor?un cevabını veremez. Türkiye sıralamasında nüfus açından 8. vergi açısından 5. sırada olan Mersinin genel görüntüsü, bulunduğu sıra ile ters orantılıdır. Geçenlerde Kayseriden gelen bir arkadaşım: Bekirciğim hiç sorma! Şehircilik bakımından Kayseriden otuz yıl gerideyiz demişti. Ve ben ona aynen katılıyorum. Aynı şey Konya, Gaziantep, Antalya, Bursa şehirleri ile yapılacak olan karşılaştırmalar için de söylenebilir.
Merak ediyorum ve soruyorum: Ortak aklı devreye sokabilmek bu kadar mı zor? Sayı açısından baktığımızda yeterince; derneğimiz, odamız, sendikamız, yerel gazetemiz, radyomuz, televizyonumuz, parti teşkilatlanmamız var! Ancak herkes kendi küçük derebeyliğini ilan etmiş, medyada kendi görüntülerini ve imajlarını parlatmaktalar. Bir türlü bir araya gelememekteler, gelseler bile ya kavga etmekte ya da doldur boşalt yapmaktalar.
Mersinde toplantı, gösteri, etkinlik, basın açıklaması, komisyon ve başkan enflasyonu olduğunu biliyor musunuz? Ama buna rağmen çok tuhaftır ki; sonuç yok. Zaten Mersinde her on kişiden yedisinin başkan olduğu söylenir. Bir yerlerde baş olmayı ne kadar çok seviyoruz.
İşte yaz aylarındayız Mersin kontağı kapattı. Bir dostum: Mersinde yaz aylarında devrim bile yapamazsınız der. Herkes yaz rehaveti içerisinde, tatil ortamında. Sanki tatili hak ettik. Zaten her günümüz aynı geçmiyor mu? Ramazan ayı, oruç, ardından okulların açılması, defter-kitap, kayıt telaşı ve ardından yine bayram (kurban) yine tatil ve böylece yeni yıla yaklaşmış olacağız. Ama yine de bir şeyler yapacaksak, bahane hazır, çünkü yeni yıla az kalmıştır. Ve biz yeni takvim yılında yeni şeylere niyetleneceğiz. Vay be! Böylece bir iki ay daha oyalanmış olacağız. Yeni yılda ise havalar soğuk, mart vergi ayı derken, yine sıcaklar gelip dayanır.
İşte büyük çoğunluğu için Mersin, bu iklim içerisinde zamanını öğütmektedir.
Sahi! Mersine hangi kimliği uygun bulursunuz?
Sözün Özü: Yıllar geçer fakat Mersin için yazılanların ana hatları hiç geçmez! (Bu yazı 2007 de kaleme alındı)
Bekir Zorba