Mersinin kurtuluşu; milli mücadele sonrası 3 Ocak 1922deki düşman işgalinden kurtuluştur. Ancak Mersin ikinci kurtuluşunu beklemektedir. Mersinin gerçekten kurtulup kurtulmadığı günümüzde tekrar tartışılmaya başlanmıştır. Geldiğimiz noktada, kimliksiz bir şehirdir Mersin ve sevenlerini hayal kırıklığına uğratmıştır. Doğal dokusu tahrip edilmiş, alt ve üst yapı sorunları çözülememiş, işsizliğe çare üretilememiş, sürekli niteliksiz göç alan, güvenlik endişeleri taşıyan bir kent konumundadır ve sorunları artarak devam etmektedir.
Geçen Pazar günü Toroslar Belediyesi öncülüğünde artık gelenekselleşen, 3 Ocak yürüyüşü yapıldı. Yine aynı gün Tulumba Kavşağının güney- kuzey geçişinin açılışı gerçekleştirildi. Bunlar olumlu gelişmeler fakat 2011 yılında başlayan Suriye Savaşı; şehrimizi birçok açıdan olumsuz yönde etkilemiştir. Merkez nüfusu bir milyon olan kentte 300 bin ve üzeri Suriyeli mülteci yaşadığı sanılmaktadır. Sanılmaktadır diyorum, çünkü gerçek rakamları ne yazık ki, bilememekteyiz. Kent merkezinde yaşayanların üçte biri oranındaki mülteci sayısı, oradaki toplumsal dinamikleri alt-üst eder ve acilen başedilmesi gereken bir sorundur bu.
Bir toplumun tarihini bilmesi en doğal hakkıdır. Geçmişleri ile ilişkilerini koparan toplumların geleceklerini planlamaları zordur. Kentimiz ile ilgili fazla olmamasına karşın yayınlanmış eserler var. Ancak bu çalışmaların bazı eksik bilgiler barındırdığı da bir gerçektir. Bunun en büyük nedeni Mersinde bir şehir ana bellek (dokümantasyon) merkezinin bulunmayışıdır. Gerçekleri bilebilmenin yolu öğrenmekten geçer. Öğrenme isteğimizin ne derece olduğu ise tartışılır. Çukurovanın doğal zenginliklerinin merkezi ve insanlık tarihi kadar eski medeniyetleri koynunda saklayan bu yöre, bağrında yaşayanlara onca hoyratlığa rağmen, her türlü nimetini cömertçe sunar
Mersin bölgesinin tarihi çok eskilere dayanmasına rağmen, kentin topu topu yüz elli yıllık bir geçmişi bulunuyor. Bugünkü Mersinin ilk oluşumunu dağlık bölgelerden gelen aşiretlerle civar köylerden gelenler oluşturmuştur. 1839 yılında ilan edilen Tanzimat Fermanı ile yabancılara tanınan ticari ayrıcalıklar ve özellikle kereste ticareti, hem köylü Türkmenleri hem de Suriye ve Mısırdan gelen Arapları bu kent etrafında birleştirmiştir. Mersinin kuruluşu ve gelişiminde Rum, Fransız, İtalyan, Suriye ve Lübnanlı Hıristiyan sermayedarların rolleri büyüktür. Ancak bunlar Cumhuriyet sonrası Mersini büyük ölçüde terk etmişlerdir.
Çok dinlilik, kültürlülük, Mersinlilerin yaşam biçimlerinin şekillenmesinde önemlidir. Öyle ki, üç dinin mezarlıklarının bir arada bulunması veya Türkiyenin ilk kadın belediye başkanının buradan seçilmesi vb. birçok örnek Cumhuriyetin getirdiği toplumsal değişikliklerin Mersinde çabuk benimsenmesi sonucunu doğurmuştur.
Mersin diğer bütün liman kentleri gibi dışa açık ve yeniliklere kolay adapte olabilen bir şehirdir. Belki de bu nedenle Atatürk; ilki Kurtuluş Savaşından önce olmakla beraber, dokuz defa Mersini ziyaret etmiştir. Atatürk bu ziyaretlerle Mersini diğer illere örnek göstermek istemiş olabilir. O nedenledir ki, Ulu Önderin ˮMersinliler Mersine sahip çıkınızˮ sözleri güncelliğini hala korumaktadır.
Mersinin Cumhuriyet sonrası yakın tarihine önemli bir kaç not düşmek gerekirse, bunları şöyle sıralayabiliriz. 1923 yılında nüfus 11 bin dir. Mithat Toroğlunun belediye başkanlığı sırasında (1929-1942) ilk kent planı yapıldı. 1934 yılında il merkezi Silifkeden alınıp Mersine verildi. 1943 ile 1947 arasında Tevfik Sırrı Gürün valilik dönemi. Bu dönemde lise, halkevi, stadyum yapılarak, kentsel gelişme hız kazandı.
1944 yılında Çukurova Fabrikası Eliyeşil - Karamehmet ikilisinin eline geçmesiyle ekonomik ivme sağlandı. 1960 yılında Liman, 1962 yılında Ataş Rafinerisi yapıldı. Yine 1960 yılında Çukurova Dokuma Fabrikasında (şimdiki yeni adliye yeri) 8 bin işçi çalışır duruma geldi. 1965 ile 1975 yılları arası sanayileşme hamlesi yaşandı. Bu dönemde Anadolu Cam Sanayi, Soda Sanayi, Çimsa, Çuposan, Plassa ve Akdeniz Gübre faaliyete geçer.
Sanayileşme süreci; Mersinin ilçelerinden İç Anadoludan ve Güneydoğudan göçü hızlandırmıştır. Daha sonraları ise serbest bölgenin (1986) devreye girmesi ve 1984 yılından itibaren terör olaylarının artmasıyla göç; daha ziyade Doğu ve Güneydoğu illerinden akmaya başlamıştır. 1991 yılında Türkiyenin ilk gökdeleni burada yapıldı. 1993 yılında Mersin Üniversitesi kuruldu. Yine aynı yıl Mersin Büyükşehir statüsü kazandı.
2007 sonu itibariyle Mersin merkez nüfusu 800 bin sınırına gelmiştir. (Şu anki nüfus 13 ilçe ile birlikte 1.750.000 civarındadır) Nüfus olarak devasa büyüyen kentimiz, altyapı ve kentleşme olarak tersi yönde büyüdü. Göçle gelen nüfus belki bir zenginlikti ama ufuksuz yöneticilerden dolayı tümüyle, olumsuz bir gelişme olarak algılandı ve göç edenlerin kentle bütünleşmesi zorlaştı. Arap Alevileri, Anadolu Alevileri, Kürt nüfusu ilçe ve köylerden gelen insanların ortak mekanı oldu. Son zamanlarda buna bir de Suriyeliler katılınca işin içinden çıkılmaz hal aldı. Tarihten gelen Hıristiyan kültürünü de eklediğimizde çok kültürlü bir Mersin ile karşı karşıya kaldık.
Mersin diğer illerden niçin farklıdır? Bu sorunun cevabı nüfus farklılıklarından kaynaklanmaktadır. Demografik yapıdaki bu çeşitlilik, politikadan, sosyo-ekonomik alana, her tarafa yansıyarak, güçlerin ve enerjilerin bölünmesine yol açıyor.
Olumsuzluklara rağmen bu güzel, zengin ve stratejik öneme sahip kent kaderine terk edilemez! 2010 yılı sonu itibariyle; Mersin Türkiyenin nüfus açısından 8. vergi ödemesi açısından 5. büyük ili durumundadır. Mersin Limanı özelleştirilmiştir. Çöp sorunu katı atık çöp fabrikasının yapımı ile çözülmüş, eski depolama alanı park haline getirilmiştir. Çukurova Bölgesel Havaalanının temeli 2011 yılında atılmıştır. Mersin-Antalya Karayolu yapımı hızla devam etmektedir. Yat limanları hizmete girmiştir. 2013 yılında 17. Akdeniz Oyunları, başarılı bir organizasyon ve şehre uluslararası standartta yeni spor tesisleri kazandırılarak gerçekleştirilmiştir. Şehri kuzeye kaydırma, yeni bulvarlar açma çalışmaları büyük ölçüde tamamlanmıştır.
2014 yılındaki yerel seçimlerde, Burhanettin Kocamaz; üç dönem belediye başkanlığı yapan Macit Özcanı koltuğundan indirme başarısı göstererek, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmiştir. Kocamazın başkanlığı, yeni Bütünşehir Yasası ile birlikte kentteki belediyecilik hizmetleri, artarak hız kazanmıştır.
Tüm bu yapılanlar yetmiyor, var olan potansiyelin çok altıda kalıyor. Mersin; konumu itibarıyla daha fazlasını hak ediyor. Mersin ikinci kurtuluşunu bekliyor
Tam manada kurtuluşu; burada yaşayanlarla ˮortak aklınˮ devreye girmesi ve Mersinlilik bilincinin hayata geçirilmesiyle gelecektir.
BEKİR ZORBA
Kaynakça:
Dünden Bugüne Mersin- Şinasi Develi
Göçler ve Mersin Tarihi- Mirza Turgut