Mutlaka dikkatinizi çekmiştir. Kocamaz dönemi Büyükşehir Belediyesi, hizmetleri gözle görülür ölçüde çoğalttı. Şehrimiz her alanda yoğun faaliyetler içerisinde. 4 Şubatta Büyükşehir Kongre Merkezindeki etkinlik ise belediyenin halk sağlığı alanındaki bir konferansıydı. Sağlıklı yaşam hakkı; en temel insani haklardandır ve giderek önem kazanmaktadır. Geleceğin en önemli konuları arasında sürdürülebilir dengeli beslenme ve sağlıklı yaşam gelmektedir.
Yaşam Boyu Sağlıklı ve Dengeli Beslenme konferansının konuşmacısı, son yıllarda medyadan yakinen tanıyıp, bildiğimiz Prof. Dr. Canan Efendigil Karatay idi. Karatayın Efendigil soy ismi pek bilinmez. Bu sayede onu da öğrenmiş olduk. Canan Karatay, 1943 Elazığ doğumlu Kalp ve İç Hastalıkları Uzmanı hekimimiz parlak kariyer sahibi; emekli olmasına rağmen halen özel hastanede çalışmaya devam ediyor
Karatay konferans boyunca birkaç kez açıklama gereği duydu. Evet, o bir diyetisyen değildi. Ancak yanlış beslenme sonucu oluşan hastalıkları tedavi etmekle sorumluydu. Ayrıca bir aydın, bilinçli yurttaş ve hekim olarak, halk sağlığı konusunda duyarsız kalamazdı. Bunun için benim uzman ve araştırma yapmış olmam gerekmez. Bu konuda yayımlanmış binlerce eser var. diyor Canan Hanım. Onun Şeker en tatlı zehirdir sözü; araştırma sonuçları ve çeşitli görsellikler eşliğinde, konferansın ana temasını oluşturdu.
90 dakikaya yakın süren sunum; dolu salonda büyük bir dikkatle takip edildi. Kimileri için yabancı tıbbi terimler, kafa karıştırıcı gibi algılansa da aslında anlatılanlar genelde hem Canan Karataydan hem de başka uzmanlar tarafından yıllardır duymaya alıştığımız bildik konulardı. İşlenmiş gıdalardan, üç beyazdan ( şeker-un- tuz) uzak durmak, hareket etmek ve bol bol sıvı almak şeklinde izah edilebilir. Tabii sağlık öneri ve öğretileri uzun yıllara dayanan araştırma sonuçlarına, bulgularına dayanır.
Yediğimiz şekerler, şekerli gıdalar, rafine karbonhidratlar, kan şekerini yükseltir, yağlanmaya, kilo almaya sebep olur ve kalp hastalıkları, felç, alzheimer, tansiyon, şeker, obezite, astım, kanser türleri, dikkat dağınıklığı, unutkanlık gibi rahatsızlıklara yol açar. Yağlanmak kilo almak demektir. Şeker vücutta yağ olarak depolanır, bağımlılık yapar. Tansiyon yüksekse bilin ki şekeriniz de yüksektir. Aynı aile içinde olunması, genetik bozukluğu açıklaması için yeterli değildir. İnsülin asla genetik değildir. Şeker damarı tıkamaz. Şeker kanı pıhtılaştırır, pıhtı damarı tıkar. Bel çevresi, göbek yağlanması, karaciğer yağlanmasına işaret eder. Biriken yağlar; tansiyon, damar sertliği, kalp, felç kısırlık dahil birçok hastalığa yol açan 20 türlü hormon üretir.
Artık hastalıklar 10-12 yaşlarda başlıyor. Çocuklara sürekli şekerli içecekler sunuluyor. Bir kutu kola içildiğinde 10 tatlı kaşığı şeker kana geçer. Bu da günlük ihtiyacın hayli hayli üstündedir. Limon suyundan başka, bütün meyve suları şekerdir. Şeker enerji kaynağıdır, mutluluk verir fakat bağımlılık yapar. Sağlıklı kalori iyidir. Düşük kalori ile değil düşük karbonhidratla beslenmek gerekir. 1200 kalori ile hayat idame edilmez. Sağlıklı kaloriden değil, ekmek ve pilavdan çekinmelidir insan.
Yaşınız ilerledikçe, hareketiniz artmalıdır Kendi temponuzda her gün yürümelisiniz.
Karatay, bizlere tarihten üç hekim ismi verdi. Onların bugünkü beslenme sıkıntılarına ta o günlerden birtakım cevaplar verdiklerini anlattı. İbni Sina (MS. 980-1037) Hipokrat (MÖ 5.yy) ve Galen (MS.130). Uzun yürüyen uzun yaşar Hipokrata ait bir söz. İbni Sina hava kirliliğine dikkat çekmiş ve Gökte yıldız görmezseniz bu hava kirliliğine işarettir demiş. Ayrıca iki öğün sağlıktır sözünü de söylemiş İbni Sina.
Hayatımızda hep yasaklar olacak değil ya. Peki neler yenilebilir? Doğal yağlar, protein, kırmızı et, balık, tavuk, yumurta, peynir, yoğurt, doğal karbonhidratlar, sebzeler, ithal olmayan kuru baklagiller, kuru yemişler, meyvelerden sadece yerli muz ve limon başka turp, havuç ve zeytin, zeytin, zeytin Zeytin yağı . Zeytin yağı doğanın yetişkinlere sunduğu bitkisel ana sütüdür diyor. Karatay yediklerimizin sıvı gübreler ve ilaçlar verilerek yetişenlerden olmamasına vurgu yapıyor. Ama bu pahalılıkta, yaptırım ve denetim eksikliğinde bunu nasıl yapacağımızı maalesef söylemiyor. Çünkü doğal, saf yiyecekler ortalama insanın bütçesini kat kat aşar ve güvenli şekilde temin edilmesi de hayli zordur.
Soru-cevap kısmında soramadığım şu soruyu, buradan sormak istiyorum: Son elli yılda çevre kirliliği, gereksiz ilaç yüklemesi, hareketsizlik arttı; kaliteli gıda alımı ve dengeli beslenme zorlaştı fakat aynı zaman diliminde, insan ömrü 20-25 yıl uzadı. Acaba sayın profesörümüz buna nasıl bir açıklama getirirdi?