Çizdim, çizdim, çizdim, boyadım, yaktım, yırttım ve sonunda kendi tarzımı yarattım.
Arkeolojiyi, mitolojiyi, denizi, kitapları, güzel kadınları seven heykeltıraş, yazar, jeomorfolog (yer bilimci) ve ressam Rafet Van ile uzun zamandır planladığım söyleşimi gerçekleştirdim. Söyleşimiz üstadın atelyesinde, beklediğimden de uzun sürerek adeta zaman tünelinin, film karelerinin ve tuvallerin içinden, arasından geçerek sonlandı. İki saati aşan sürenin bitiminde sokağa ayak bastığımda, kendimi sinema salonundan çıkmış gibi hissettim. Bu enerjik, kültür deposu, birazda inatçı ve huysuz ihtiyar, insanı avucunun içine alarak, büyüsüne kaptırarak bir öykücü kıvamında anlatıyor
Sıradışı yaşam serüveni, seksen yılı aşan zaman diliminden sonra Balık Şahmeran Projesi ile taçlanmayı bekliyor Balık Şahmeran Projesi; 2008te başlayıp 2014te biten, çeşitli ebatlarda 60 tuvalden oluşan ve Balık Şahmeranın oluşum evrelerinin canlandırıldığı maraton bir çalışmadan oluşuyor. Burada Rafet Van; ressamlığının da ötesine geçerek, doğduğu yaşadığı kente bir hizmette bulunmak istiyor. Anlatılarda kurban edilerek öldürülen Şahmaranı bu kez Balık Şahmaran kimliğinde diriltip, turizmin, edebiyatın, sanatın hizmetine kazandırmayı düşünüyor. Yeniden yaşatmak istediği, Şahmaran resimlerini Tarsusta bir müzede diğer mitolojik objelerle, kitaplarla birarada sergileyip, yerli ve yabancı ziyaretçilerin beğenisine sunmak; böylece turizmden, yazın ve sanat hayatına taze bir kazanım elde etmek istiyor.
1936 yılında Mersinde doğdu. Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesini bitirdi. Mersindeki memuriyet hayatı emekliliğine kadar sürdü. Günümüzde Hamidiye Mahallesi 4205 Sokaktaki kendi deyişiyle Firavun Mezarı Odasında çalışmalarına devam ediyor. Vanın yaşam eğrisi, tüm diğer yaratıcı insanlarda olduğu gibi farklı ve şaşırtıcı biçimlerde ilerlemiş. Küçük yaşlarda iyi bir öğretmene denk gelmek; bir öğrencinin büyük şansıdır. Orta birinci sınıfta resim öğretmeninin attığı iki tokat, Vanı 1991 yılına kadar çizmekten, boyamaktan alıkoymuş. Fakat kaderin cilvesine bakın ki yine bir resim öğretmeni olan Ethem Aydın sayesinde; bakmayı, görmeyi, kitap okumayı, güzel sanatları kısaca, sanatı öğrenmiş.
Öğretmeni Ethem Aydın ileriki yıllarda arkadaşı, sanat eleştirmeni olmuş ressamımızın. Küt bir ıskarpela ile yontmaya, heykelcik yapmaya çalıştığı odun parçasını gören hocası; ona sert cisimlerle çalışmamasını, alçı ile çalışmasını önerir. Alçıyla heykel yapmaya başladığı tarih (Temmuz 1991) ikinci doğum günü, sanata doğuş tarihidir Rafet Vanın. Merhum Dr. Türkyılmaz Sakınç ile Nisan 1992de ilk karma (resim-heykel) sergisini açar. Mutta Kalepınar çeşmelerinin üstündeki; 20 metreye 4 metre duvara hiçbir eskiz çizmeden Karacoğlan 2000 Yorumlaması adında rölyefini (kabartma) yapar. 95 yılına kadar resim, heykel birarada yürür. Aynı yıl bir karma sergi yaparak heykel yapmayı bırakır. Ve sadece resme döner Kimseden ders almamıştır o. Yıllar boyu her türlü kağıda, her türlü kalem ile her türlü ortamda çizimler yapar. Adeta içgüdüsel bir yönelmeyle ve yılmak bilmeyen azmin ve çalışmanın ürünüdür onun ressamlığı. Kimseye öykünmemiş, kendi tarzını yaratmıştır. Hiçbir zaman boya, fırça, tuval almadı, bulduğu her şeyin üzerine çizdi
Sanat hayatı boyunca yurdun çeşitli yerlerinde 19u kişisel sergi, 100ün üzerinde de karma sergiye katılır. Yurtdışında da bazı ülkelerde resimleri duvarları süslemektedir. 2011 yılında MTSO da açtığı sergide, sanata ve sanatçıya yapılan davranışı kabullenmeyip, sergiyi kapatmış ve bir daha sergi açmamıştır. Rafet Van; vefasızlıktan çok çekmiş; hayli kırgın ve kızgın. Sanata biraz ilgi ve anlayış ile daha çok işlerin başarılacağına inananlardan o.
Usta ressam durmaksızın, denizin altını, üstünü, toplumun yarası, kadın erkek ilişkilerini ve cinsellik konusunu, mitlerini kendi üslubunca taşır tuvallere Evli ve iki çocuklu yaşlı çınar çıkışta, gençlere şu üç öğüdünü iletmek istedi: Çok çalışmak, tutkulara sahip olmak ve hayal gücünü kullanmak.
Daha nice yıllara sağlık ile üretim ile mitolojisini resmeden adam