Turistin milliyeti değil; memnuniyeti önemlidir
Yazı başlığı çok klişe bir başlık. Turizm sezonu açılıyor sözü basmakalıp olduğu kadar; turizmi sınırlayan, daraltan bir cümle. Ne demek turizm sezonu, turizmin bir sezonu mu olmalı? Hiçbir şeyden çekmedi dünyada, nasırdan çektiği kadar. Süleyman efendi ayağındaki nasırdan çekti. Bizim turizmci de işte bu başlıktaki zihniyetten çekti. Turizmi yaz günleri ile sınırlayıp, onu bir sezona hapsetmek; iş bilmezliktir, ufuksuzluktur.
Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki ne turisti ne de yerlisi memnun. Sonra sızlanıyor şikayet ediyoruz. İşletmeciler, müşteriyi kazanmaya ya da müşteri memnuniyetine yönelik değil, kısa günün karına odaklanmışlar. Başıboşluk bitmediği devletin, belediyelerin kendini yeterince hissettirmediği, vatandaşın hakkını savunamadığı yerde, bırakın sadece turizmi, orada hiçbir şey doğru gitmez!
Mersin, geçen yıl 530 bin turist ağırladı. Yapılacak çalışmalar ve projeler ile bu sayı dört yılda iki katına çıkartılmak isteniyor. Ama yine de Antalya gibi bir turizm merkeziyle kıyaslandığında gelen turist sayısının çok yetersiz olduğunu söyleyebiliriz. Antalya; bir milyonun üzerinde yatak sayısı ve yılda ağırladığı 10 milyonun üzerinde turisti ile Türkiyenin, hatta dünyanın parlayan yıldızlarından biridir. Mersin; on binin altında yatak kapasitesiyle, yetersiz ulaşım olanaklarıyla daha çok yol alması gereken bir konumda. Çukurova Bölgesel Havaalanı; hem turizm açısından hem de ihracat açısından, inşasında geç kalınmış bir yatırımdır. Havaalanı inşaatının ilerlememesi büyük kayıptır. Sahi, bir zamanlar Tarsus-Seyhan Turizm Alanı diye projemiz vardı. Unutuldu gitti. Orada arsa tahsisleri yapıldı. Fakat gerisi gelemedi. Güya Mersin o projeden on bin kişilik, ilave turist ağırlama kapasitesine kavuşacaktı.
İlimiz bulunduğu coğrafi konum gereği, daha ziyade Arap turistlere hitap edebilmekteydi. Gelen turistlerin büyük çoğunluğunu, başta Suriyeliler olmak üzere, Araplar oluşturmaktaydı ama Suriye savaşı; turist yerine mülteci üretti.
Bir asırdan daha az bir süre öncesinde Osmanlı toprağı olan bu coğrafya; suni sınırlarla birbirlerinden koparılmış ve araya düşmanlık tohumları ekilmiştir. Bizler tarihi ve kültürü ortak, akraba milletleriz. Komşu Arap ülkelerine gerek mimari tarzı, gerek sosyal doku olarak baktığımızda bizim Güneydoğu illerimizden pek farklı olmadığını anlarız.
Unutmamalı ki; Ülkemiz, Suriye, Irak, Lübnan, Filistin ve diğer ülkeler için Avrupaya açılan bir kapıdır. Komşularımızın Türkiyeye şiddetle ihtiyaçları vardır, bizimde tabii ki onlara Bu noktada aklıma AB ülkeleri geliyor. Onlar ne güzel, sınırlarını kaldırmış, birbirleriyle her türlü işbirliği içindeler. Ama bu coğrafyaya gelince; hep ayrılık, savaş, terör, fakirlik Oysa bir düşünün! AB benzeri ilişkiler geliştirebilirsek, ortada ne düşmanlık, ne de fakirlik kalır. Özellikle Mersin bu durumdan azami biçimde yararlanır. Mersin, etnik yapı ve kültürel benzerlik avantajını iyi kullanmalıdır. Turizm alanında 80li yılların başında Antalyaya kaptırılan trendin yönü bu kez bu tarafa çevrilmelidir. Ama nasıl?
Bilinmeli ki turizmciler bu konuda yoğun çaba gösteriyor. Tanıtıma büyük önem veriliyor. Tanıtım denince de akla hemen fuarlar, reklam çalışmaları falan gelir. Oysa internetin, sosyal medyanın gücünü de keşfetmek gerekir. Bu amaçla Mersine sosyal medya bloggerleri davet edildi. Onların tanıtım ve erişim potansiyelinden yararlanılmak istendi. Yurt genelinden yerli bloggerlerin, Mersin ve turizmi hakkında çok olumlu görüş ve önerileri oldu. Sosyal medya üzerinden pazarlamanın önemi görüldü.
İşte şimdi turizmciler, yerli bloggerlerin ardından bir de yabancı bloggerleri Mersine davet etmek istiyorlar. Tanıtım tanıtım tanıtım; turizmde anahtar sözcük bu. On iki aya yayılan, sezon sorunu olmayan çeşitlendirilmiş, yerel zenginlikleri devreye alınmış, deniz, kum, güneş üçlüsünün dışına çıkılmış bir turizm. Kısaca sezonu olmayan, sezona ihtiyaç duymayan bir turizm .