Bir araya gelmek başlangıçtır, bir arada durabilmek ilerlemedir, birlikte olmak başarıdır.
Her şey baş döndürücü hızla ilerliyor. Biz yurttaşların medya üzerinden takip etmekte zorlandığımız gündemi; acaba bu işin sorumluları nasıl takip ediyor, nasıl yönetiyorlar? Anlamış değilim. Umarım bir savrulma hali yoktur.
Yeraltı- yerüstü zenginliklerinin, enerji yollarının, kutsal toprakların, ortak tarihin, düşmanlıkların, menfaatlerin kesiştiği noktadayız. Cumhuriyetin 100.yıl dönümü olan 2023 yılını, üniter devlet olarak kutlayabilecek miyiz? Soru işaretleri çoğalıyor Ulusal bütünlük sağlanmadan, Türkiye ileri aşamaya taşınamaz.
Hepimiz insanız, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarıyız. Birilerinin herhangi bir etnik kökenden ya da dinden olması, diğerlerine üstünlük sağlamaz. Ama hepimizden yaşadığımız ülke yasalarına saygılı bireyler olmamız beklenir. Ulu önder Atatürkün şu veciz sözü, yeterince kapsayıcıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran Türkiye halkına, Türk milleti denir. Bu büyük aileye ait olmak birilerini neden rahatsız ediyor?
Medyayı, sosyal medyayı takip etmeye çalışıyorum. Bu ülkenin nimetlerinden azami ölçüde yararlananların daha çok memnuniyetsizlik ifade ettiklerini görüyorum. Evlerine iki-üç maaş giren, dünyalığını garantiye almış, kendilerini çatışma bölgesi dışına atmış, yazlığını kışlığını almış kimi insanlar durmadan ateşe odun atmak peşindeler. Türk ve Türkiye düşmanlığı genlerine işlemiş muhteremlerin(!) ne yaparsanız yapın ikna edemezsiniz onları
Oysa bu zorlu coğrafyada ve yanı başımızda, komşularımızda yaşananların bir şeyler anlatması gerekir. İnatla ders almamak, kimseye yarar sağlamaz. Unutmamalı ki; bu ülkenin geleceği ve refahı, yine bu ülkede yaşayanlar tarafından sağlanacaktır. Yoksa bunu, başkalarının bizim için yapması beklenmemeli. Gelinen noktada kafalar biraz karışık. Maruz kaldığımız ekonomik, sosyal ve kültürel açmazlar; iletişim teknolojisinin çeşitliliği, bazı güçlükleri beraberinde getirmektedir. Öncelikle sosyal ağlara düşen her bilgiyi doğru kabul etmemekle başlamalı, şüpheci ve sorgulayıcı yaklaşmalı. Arap Baharının filizlendiği dönemlerde, bölgedeki yabancı bilişim uzmanlarının(!) etkinliği bilinmektedir. Kime inanacağımız ve nereye bakacağımız konusunda bazen ikileme düşenler mutlaka vardır. Ülke bütünlüğünü korumak, barış içerisinde daha çok çalışmak öncelikli olmalıdır..
Yurtdışında uzun süre yaşadım; vatansız olmanın ne anlama geldiğini gayet iyi bilirim. Unutmayalım; vatanı olmayanın hiçbir şeyi olmaz. ABye gireceğiz, ABDye yaranacağız diye, elimizdekinden de olmak var. Birçoğumuz ABye girmeyi, sanki cennete girmek olarak algılıyor. Avrupa, Amerika gelecek, bizleri daha iyi yaşatacak, bütün sorunlarımızı çözecek Yok, böyle bir dünya Paylaşım savaşında, güçlü olmayan kaybeder. Emperyalistler yüzyılın başlarında gerçekleştiremediklerini, şimdi tekrar deniyorlar.
Çanakkaleden giremeyenler şimdi Diyarbakırdan dolanmak istiyorlar. Batı dünyasını az çok bilen biri olarak diyorum ki onlar Haçlı zihniyetiyle hareket ediyorlar ve yine onların deyimiyle: Türkler Küçük Asyadan kovulmalıdır. İşte Federal Alman Parlamentosunun aldığı karar bunun bir örneğidir. Dün İstanbulda patlatılan bombayı da aynı minvalde değerlendirmek gerekir. Bu türden saldırılarda, asıl önemli olan saldırıda bulunan taşeronlar değil, arkasındaki yönlendiren güçtür.
Elimizdeki imkanların, zenginliklerin farkında değiliz. Batıya ihtiyacımız elbette var. İyi ilişkiler içerisinde bulunmak yararlıdır. Ancak onların da Türkiyeye ihtiyaç duydukları gerçeğini bilmemiz lazım.
Teslimiyetçilik, aşağılık kompleksi, mandacılık zihniyeti taşımadan, bağımsız ve çağdaş bir ülke olmanın formüllerini geliştirmek gerekir.
Evet! Hepimiz insanız Şu ya da bu değil. Bütün insanların ve canlıların yaşam hakkı var. Sadece efendilerin değil