İçimde sakladığım bir şehirsin, Mersin. Unutmaya kıyamıyorum seni.
Dönemin Mersin Valisi Gökhan Aydınerin şu sözlerinin üzerinden epey süre geçti: Mersinde un var, şeker var, su var fakat helva yapan yok. Sanırım helva yapacak o babayiğit henüz teşrif etmedi.
Çukurovanın tüm zenginliklerini ve güzelliklerini bağrında taşıyan şehrimizin; ne yazık ki elindekiler ile bulunduğu yer ters orantılıdır. On üç ilçeyi de gezmek, incelemek fırsatım oldu. Gördüklerimden çıkarttığım sonuç; Tanrının buraya çok cömert davranmış olduğudur. Fakat bu cömertlik insan elinde bir türlü istenilen seviyeye taşınamamaktadır. Mersin sahip oldukları ile değil sadece Türkiyede, dünyada sayılı şehirler arasında bulunmalıdır.
Yirmi altı yıldır bu şehirde yaşamaktayım. Ve ne benim, ne de bir başkasının Mersinde niçin olmuyorun cevabını verebileceğini sanmıyorum. Üstelik bu sorunun, her ortamda gündeme geldiğini bilmeme karşın. Mersinde niçin olmuyorun cevabı; elbette tek bir sebebe indirgenemez. Bilinen sorunlara şöyle bir baktığımızda başta işsizlik, mülteci akını, güvenlik, ulaşım, şehircilik, yetersiz kalkınma hızı, tarihi ve doğal dokunun korunamaması, çevre sorunları diye sıralanabilir.
Ancak sorun tespit etmek ve eleştirmek işin kolay tarafını oluşturur. Esas olan, çözüm önerilerinde bulunmak ve çıkış yolları aramaktır. Mersin; kentler tarihi incelendiğinde çok genç bir şehrimizdir. Kentleşme sürecini henüz tamamlayamamıştır. Şehircilik bakımından birçok eksiği bulunmaktadır.
Aldığı yoğun göç; bu sürecin tamamlanmasını geciktirmektedir. Süren göç olgusu; burada bir aidiyet duygusu oluşmasında ve ortak Mersinlilik bilinci önündeki önemli bir engeldir.
Partizanlık, kurumlar arası eşgüdüm eksikliği, vizyonsuzluk, yerel yönetimler ile merkezi hükümetler arasındaki uyumsuzluk, çarpık yapılaşma, doğa tahribatı, eğitimsizlik, organizasyon eksikliği ise diğer önemli sorunları oluşturmaktadır. Çözüm üretme noktasında, fayda umduğumuz partiler, odalar, sendikalar ve dernekler ise demokratik olmayan yapılanmaya ve klikleşmeye yenik düşmüşlerdir. Bu durum, kent egemenlerini mobilize etmek açısından engel teşkil etmektedir.
Ancak güçlü, bilinçli, iyi organize olmuş ve taban örgütlenmesini gerçekleştirmiş bir siviltoplum hayatı, kalkınmanın ve gelişmenin itici gücünü oluşturur ki; bizim bu şehirde çok eksikliğini hissettiğimiz bir husustur. Bütün bunlara bir de yerel basının içerisinde bulunduğu konumu eklemek gerekir. Bağımsız ve güçlü bir yerel basın ağından yoksunuz. Klikleşmiş siyasilerin ve iş insanlarının güdümündeki, yerel medya gerçek görevini tam yerine getirememektedir.
Siyaset üstü, ideolojik bakmayan, şehrin önceliklerini gözeten, güçlü, bağımsız bir halk inisiyatifi, platformu, girişim grubu Adını ne koyarsanız koyun ama böyle bir yapıya şiddetle ihtiyaç var. Ancak bunu oluşturmak bile türlü güçlükler içerir. Kaldı ki yaşatmak ve başarıya ulaştırmak daha zorlu bir süreçtir.
Her şeye rağmen taze başlangıçlar yapmak da yarar vardır.