Bir musibet bin nasihatten iyidir
O akşam erken yatmıştım. 22.30 civarı arkadaş telefonu ile uyandım. Önce bunu bir şaka zannettim. Televizyonu açtığımda, Boğaziçi Köprüsü girişindeki tankları gördüm. Yine de anlamdırmakta zorlanıyordum. Aklıma önce bir terör saldırısı geldi. Köprünün güvenlik sebebiyle kapatıldığını düşünürken Başbakan Yıldırımın açıklaması düştü ekrana.
Bölük- pörçük bilgiler, görüntüler eşliğinde şaşkınlık ve merakla takip ediyordum, olan biteni. İnternet kapatılmamış ve de yavaşlatılmamıştı. Facee girebiliyordum, tv kanalları yayındaydı. Bu arada çevremden telefonlar alıyor, sorulara muhatap oluyordum. Garip bir durum vardı sanki. TSK içinden bir kısım asker darbeye kalkışmıştı. O ana kadar anlaya bildiklerim bu kadardı. Tuhaf, tutarsız şeyler oluyordu. Eğer bir darbe gerçekleşmiş olsaydı, ne kanallar ne internet ne de telefonlar açık kalabilirdi diye düşünüyordum.
Çocuklarıma sakin olun Bu şekilde telefonla serbestçe konuşabiliyorsak, o halde nasıl darbe yapılmış, ayrıca bu saatte darbe mi olur, benim bildiğim darbeler sabaha karşı yapılır diyordum. Bir türlü darbe fikrine kendimi alıştıramıyordum. 12 Eylül darbesini yaşamış olan ben. Darbeden farklı şeyler anlıyordum. Bilmiyordum ki köprünün altından çok sular akmış, iletişim imkanları o kadar çok çeşitlenmiş ki hepsini susturmak, pek mümkün olmuyormuş. Ayrıca halkımız bilinçlenmiş, bazı şeylerin farkına varmış, öyle her öten düdükle birlikte artık sinmiyormuş.
Kanaldan kanala geçiyor, ara ara facee göz atıyordum. Başbakanın konuşmasının ardından, ülkemiz için önemli bir açıklama geldi. MHP genel başkanı Devlet Bahçelinin açıklamasıydı bu ve o gecenin kırılma noktasıydı. Devlet bey, devlet gibi konuştu. Darbeye şiddetle karşı çıkıyor, hükümetten yana tavır alıyordu. Bu arada halk akın akın sokaklara iniyor, gövdesini tanklara, kurşunlara siper ediyordu. 1. Ordu komutanının, Özel kuvvetler komutanının açıklamaları yüreklere su serpiyor, insanları cesaretlendiriyordu. Görüntüler, canlı bağlantılar, görüşler, yorumlar peş peşe geliyordu. Yine de o saatlerde, fotoğrafın tümünü görmek mümkün değildi. Tam olarak nelerin olup bittiğini anlamak için sabahın ilk ışıklarını beklememiz gerekecekti.
TRT den darbe bildirisi okundu. Darbeciler, darbeyi demokrasi adına yapmıştı(!) Zaten hep öyle değil midir? Darbelerin amacı hep, şu ne anlama geldiği kişiden kişiye göre değişen demokrasi değil midir(!)
Başbakanın ardından, Cumhurbaşkanı Erdoğanın sokağa inin çağrısı geldi. Bir müddet sonra Cumhurbaşkanının kaldığı otelden bir görüntülü telefon bağlantısı gerçekleştirildi. Hayati tehlike altında, sükûnetini koruyor, milleti devletine, hükümetine sahip çıkmaya çağırıyordu. İşte bu açıklama da gecenin diğer bir kırılma noktasıydı. Sonradan öğrendiğimize göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan dakika farkıyla darbecilerin baskınından ve olası bir tutuklanmanın eşiğinden dönmüştü.
Cumhurbaşkanının, hükümet üyelerinin, muhalefet parti liderlerinin, cansiperane davranan Türk halkının ve vatansever askerlerin kararlı, cesur duruşları sayesinde, verilen şehitlerin kanları pahasına, bu elim darbe girişimi önlemiş oluyordu. O günden bugüne 20 gün geçti. Günlerce nöbetler tutuldu. Açık oturumlar, açıklamalar yapıldı. Tüm görüntüler, tekrar tekrar yayınlandı. En ince ayrıntılara kadar analizler eşliğinde, yeniden gözden geçirildi. Bombalanan meclis, muhalefet partileri, hükümet, işi ciddiye aldı. Devlet aygıtı, iş dünyası, medya darbecilerden ayıklanmaya çalışılıyor
Millet olarak direkten döndüğümüzü, bilmem yazmama gerek var mı? Darbeciler sınırlı da olsa başarıya ulaşsalardı. Allah korusun, bu bir iç savaşa sebebiyet verebilirdi. Kurumlar arası ve kurumların kendi içlerinde, kamplaşmış vatandaşlar arasında uzun sürebilecek bir çatışma ve kaos hali, Türkiyenin paylaşılmış, parçalara ayrılmış bir sonucunu doğurabilirdi. Sıkıntılı bölgelerimiz, Iraktan Suriyeden sızacak terörist gruplarca denetim altına alınmak istenebilirdi ve onlara, müttefik bildiğimiz ülkelerin de mutlaka yardımı dokunurdu.
Başarısız darbe girişimi, gözlerimizi açtı, gaflet uykusundan uyandırdı. Vatanımızın tehlikelere ve hain saldırılara ne kadar açık olduğunu gösterdi. Yine aynı darbe girişimi, Türk milletinin birlikten, beraberlikten, özgürlükten yana almış olduğu tavrı ortaya çıkardı. Artık hiçbir şey eskisi gibi değildir. Daima uyanık ve üretken olmak dileğiyle