Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir de ölüm
Geçen hafta ölümünün dördüncü yıldönümünde; TRT Müzik özel bir program ile Neşet Ertaşı andı. Yavuz Bingöl ve Gülayın sunuculuğu eşliğinde, birçok sanatçımız sahne aldı, Ertaş ile ilgili anılarını paylaştı. Program canlıydı ve büyük ilgi gördü. Öyle ki öngörülen zaman hayli aşıldı. Buradan o gece sahne alan, on altı yaşındaki Ali Şahine dikkat çekmek istiyorum. Yorumu bana heyecan verdi. Sanki Neşeti dinliyor gibiydim. İsmail Altunsarayı aradı gözlerim ama gelmemişti. Olsun Ali Şahin hiç de aratmadı onu.
Herkesin severek dinlediği, unutulması mümkün olmayan eserlerin sahibidir, Neşet Ertaş. Anadolu insanının sevincini, hüznünü mısralara dökmüş, gönüllerde taht kurmuş bir gönül ustasıdır. Gönül; onun dilinde, yüreğinde ayrıcalıklı konuma sahiptir.
Ertaş; çocukluğundan itibaren büyük acılar çekti, ayrılıklar, yoksulluklar yaşadı. 1938 yılında Kırşehirde doğdu. On iki yaşında annesini kaybetti. İlkokulda keman, sonra da bağlama çalmayı öğrendi. Türküsüne de taşıdığı, bir ayrılık, bir yoksulluk, bir de ölüm yalan dünyada onu takip eden, bir garip adama dönüştüren üç temel unsurdur. Babası Muharrem Ertaştan çok etkilendi. Bunu, Babamla ben aynı ruhun insanlarıyız sözü ile dile getirdi. Onunla birlikte yörenin düğünlerinde sazıyla çalıp, türküler söylemeye başladı.
Zorluklar karşısında hep dik durdu. İlden ile dolaşmak, düğünlerde çığırmakla başladı. Sahip olduğu insani değerlerle herkese örnek oldu. Eğitimli değildi ama İTÜ Devlet Konservatuarı tarafından fahri doktora ödülüne layık görüldü. Unesco tarafından da yaşayan insan hazinesi kabul edildi.
Leyla Ertaş ile evliliğinin sonlanması, yoğun iş hayatı, alkol ve sigara tüketiciliği hastalanmasına yol açtı ve iş göremez duruma düştü. 1978 yılında kardeşinin daveti ile Almanyaya göçtü. İşte tam da burada benim, Berlin hemşerilik anılarım oluştu Ertaşla. Zor günlerdi Orada tedavi oldu.
Berlinde kullanım dışı bırakılmış eski bir tren garı; Türkler tarafından kiralanarak, bir pasaja dönüştürüldü. Burası seksenli yılların başında hayli ilgi gören Türkischer Basardı. Ve oradaki Neşet Ertaş Saz Evide uğrak yerlerimizden biriydi. Kaset- plak, müzik aleti satışının yapıldığı bu küçük mekan, Ertaşı görmek ve bulmak isteyenlerin de adresiydi aynı zamanda. Ayrıca bir yakınımızın düğününde çalarak bizleri onurlandırmıştı.
Onun en önemli yanlarından bir tanesi tevazu sahibi olmasıydı. Az konuşurdu. Ertaş toplumun her kesiminden insanları, müziği eşliğinde bir araya getirmeyi başarmıştı. İnsan ayrımı yapmazdı. 25 Eylül 2012 yılında öldüğünde, cenazesinin nereden kaldırılacağı ve gömüleceği yer konusunda bazı tartışmalar yaşandıysa da ailesi ona ve milletimize yakışan bir inisiyatif alarak, tartışmalara son vermeyi bilmiştir.
Abdallık geleneğinin son temsilcisi, Kırşehirde babasının yanında toprağa verildi. Mezar taşında ise:
Sakın ol ha, insanoğlu.
İncitme canı, her can bir kalp, Hakka bağlı.
İncitme canı, incitme yazılıdır.