Büyükşehir Belediyesinin ruhsat iptallerini destekliyoruz.
Metropol iş Merkezinde yirmi yılım geçti. Ben orada şehrin geri kalanından yalıtılmış, tam yirmi yıl yaşadım. Palmiye Mahallesinde oturuyordum ama Palmiyeye sadece yatmaya gidiyordum. Evet, adresim orasıydı ancak diğer tüm işlerimi Metropolun bulunduğu çarşının merkezinde hallederdim. Palmiyede beni kimse tanımaz, bilmezdi. Benim de aynı şekilde Palmiye ile dolayısıyla Pozcu bölgesiyle alakam olmaz, oralarda pek kimseyi tanımazdım.
Meğer burada yaşarken şehrin diğer taraflarını yeterince tanıyamamışım. Sanıyordum ki; sadece Metropol sahipsiz, sadece Metropol bakımsız. Oysa şehrin geri kalanına haksızlık etmişim, peşinen özür diliyorum. Herkesin yarası, derdi kendisine önemli.
Gazete çalışmaları için özellikle göz önünde olmayan yerlere gitmeye özen gösterdim. Malum merkezi yerleri herkes biliyor, geziyor oysa kıyıda- köşede kalanlar oranın gerçek durumunu daha iyi ifade eder. Hal böyle olunca yığınla dert, sorun ile karşılaştım. Nice zenginliğin, güzelliğin değerlendirilemediğine adeta katledildiğine tanıklık ettim. Dilime takılan türküde Ulus, Cebeci, Çankaya la bize her yer Ankara deniyordu. Gördükçe, gezdikçe tanıklık ettikçe o meşhur türkümüz aklıma geliyordu ve ben de la bize her yer Metropol demeye başladım.
İsrafın haram olduğunu bilmeyen yoktur. Fakat bu; daha birçok örnek de olduğu gibi lafta kalır. Türkiyede israf edilenler ile bir Türkiye daha kurulur sözü hiç de abartılı değildir. Mersin de Türkiyenin parçası olduğuna göre; israftan payına düşeni alıyor demektir. Atıl kalanlar mezarlığına dönüşmüş birçok yer.
Verimlilik; çok güncel ve gereklidir. Hayatın hemen tüm alanlarını kapsar. Verimli kullanamadıklarımız, israf edilmiş kabul edilmelidir. Zaman, emek, para, yapılar, işletmeler... Bu kapsama girer. İşte Mersin; atıl kalmış birçok şeye ev sahipliği yapar. Diğer tarafta % 25 lere varan işsizlikle boğuşur. Mersin; çelişkiler ve sorunlar yumağı olduğu kadar aynı zamanda Türkiyenin en zengin illerindendir. Ancak zenginliğinin farkında değildir ve onu doğru kullanamaz.
Metropol ile ilgili ilk yazımı; 1994 yılında Selahaddin Akkuşun gazetesinde yazmıştım. Yazının adı Metropol, Mersinin Meyvesiz Ağacı idi ve editörlüğünü sevgili Abidin Yağmur yapmıştı. Aradan koca 20 yıl geçti ve Metropol adına değişen pek bir şey olmadı. Aksine durumu daha kötüye gitti. Oysa burası gezdiğim bölgeler gibi kıyıda- köşede değil, tam şehrin göbeğinde üstelik mimarisi itibarıyla, şehri temsil eden simgesel özelliğe sahip. İl dışından gelenlerin şöyle bir bakıp; hayal kırıklığı yaşadıkları ve dolayısıyla Mersinden kötü izlenimlerle ayrılmalarına sebep olan bir kompleks.
Hani hep söylüyoruz; Mersin hak ettiği yerde değil diye. Yeni belediye yönetim değişikliğiyle Mersin gerçek manada büyüyen büyükşehir olacaksa eğer; değişime, dönüşüme işte tam da buradan, şehrin göbeğinden başlanmalı. Ne dersiniz?
- 2014 yılında yazılmış bir yazım ve daha önce 1994 yılında yine aynı sorunlara değinmiştim. Fakat bu güne kadar hiçbir şey değişmemişti. Ta ki Büyükşehir Belediyesinin son ruhsat operasyonuna kadar. İş merkezinin önünü tıkayan içkili işyerlerinin ve başka uygunsuz faaliyet gösteren kafelerin ruhsat iptalleri ile Metropolde yeni bir dönemin başlayacağını beklemeliyiz. Büyükşehir Belediyesini, attığı bu etkili, kararlı adımdan dolayı tebrik ediyorum.