“ Hiç ziyaret etmediğin bir sokak; okumadığın bir kitap gibidir. Neler kaçırdığını hiç bilemezsin”        Sokaklar farklı, sokağın dili, rengi, kokusu farklı. Oturduğunuz yerden atıp tutmaya hiç benzemez. İzole ve steril hayatlar tembelliğe ‘dış dünyadan’ kopukluğa yol açar. Oysa rutin dışına çıkmak önemli. Hep aynı şeyleri yapmak, aynı yerlerde vakit geçirmek aynı yolları kullanmak sıradanlığa iter. Farklı şeyler yapmak; denenmemiş olanı denemek insanı dinç tutar, zihnini tazeler.    Elbette seyahatler; mümkünse yurt dışına gitmek falan en güzeli en ideali ama buna imkanı yetmeyenler için de farklı şeyler yapmak mümkün. Hiçbir şey yapamıyorsanız en azından her gün aynı yoldan işe gitmeyin. Bir de değişik yollardan gitmeyi deneyin. Ya da araçla gittiğiniz yere yaya gidin. Veya yaşadığınız şehrin hiç gitmediğiniz görmediğiniz yerlerini gezin görün!    Gazetecilik; hele iyi gazetecilik masa başında yapılmaz. Makbul gazeteci muhabirlikten yetişendir. Sokakların tozunu, çamurunu yutandır.    Yeter ki; bir şeyler yapmaya niyetlenin; gerisi bir biçimde gelir. Efendim ben çoğunlukla oturduğum yerden yazılar yazdım. Bu güne kadar sadece okuduklarımla ‘dar alanda’ (ev ile işyeri arası) yaşadıklarımla, gözlemlediklerimle sınırlıydı yazılarımın içeriği. Oysa sokaklar başka, sokak izlenimleri, deneyimleri başka    Gazetemiz kurucu yazarı bana ‘sokak izlenimleri’ yazar mısın? diye öneri getirdiğinde önce tereddüt ettim. Çünkü daha önceleri deneyimlemediğim bir şeydi. Ama iyi ki kabul etmişim. Yirmi beş yıldır bu şehirde yaşıyorum meğer ben Mersin’i tam tanımıyormuşum. Meğer “Mersin içinde Mersin” varmış da haberimiz yokmuş. Yaşadığınız şehri tanımadan bilmeden; orası üzerine yorum yapmak, yazı yazmak pek sağlıklı olmaz.                 Bir şehir nasıl olurda içinde bu kadar çeşitlilik, bölgeler arasında bu kadar farklılıklar barındırır doğrusu şaşırtıcı. İşte bu yüzden; Mersin’in akademik seviyede kapsamlı bir biçimde ele alınıp değerlendirilmesini öneriyorum. 50 km2’lik bir alanda oluşan ve adeta bir laboratuarı andıran bu şehir; onca çelişkilerine, yoksunluklarına ve zenginliklerine karşın; barış ortamını ve birlikte yaşama arzusunu nasıl oluyor da kaybetmiyor. İyice araştırmak, bilmek lazım.    Bir şehrin sosyolojisini anlamadan, o şehrin siyasi eğilimlerini tespit etmek ne kadar yerinde ve verimli olur? Şehri tam olarak tanımadan, anlamadan kim, kime, nereye oy verir sorusu işin sadece magazin ve dedikodu tarafını oluşturur diye düşünüyorum.      Siyasi ortamın kızıştığı bu ortamda, siyasete meyilli tüm arkadaşlardan rica ediyorum. Tam bilmeden, dinlemeden, araştırmadan fevri kararlar almayın! Hemen saldırıya geçmeyin! İyice anlayın, dinleyin! Ancak anladığımızda, bilgilendiğimizde doğru ve sağlıklı kararlar verebiliriz. Boş ve kısır çekişmelerden uzak duralım. Biraz hoşgörü, biraz üretim ve empati lütfen...