Ekonomi; gelecekteki gelişmeleri karşılamak için bugünden yaptığımız hazırlıklardır.
Enflasyonun yeniden yükselişe geçmesi, ekonomiyi ve pahalılığı gündemin birinci sırasına oturttu.
16 ilde bin 200 kişiyle yapılan bir araştırma sonucu; Türk halkının en önemli sorununun hayat pahalılığı olduğunu ortaya koydu. Katılımcılar Türkiyenin en önemli sorunu nedir? sorusuna sırasıyla ile şöyle yanıt vermişler: Ekonomi- eğitim- demokrasi- göçmenler- dış güvenlik- çevre- iç güvenlik- yolsuzluk- işsizlik- sağlık- enerji- adalet Ekonomi üst başlığı birçok sorunu içinde barındırıyor, beraberinde getiriyor. Vatandaşların yukarıdaki önemli 12 meselesinin tamamına yakını ekonomi ile alakalı. Ekonominizi hallettiğinizde, devamındaki diğer başlıklar kendiliğinden ortadan kalkmış sayılır.
Söz gelimi güvenlik ve terör. Türkiyede kişi başına düşen milli gelir şu an 11 bin dolar civarında. Bir hesaplamaya göre milli geliri 20 bin doların altındaki ülkeler, terör belasından sıyrılamıyormuş. Şu halde Türkiye güvenlik sorunlarını bitirebilmesi için ekonomik büyüklüğünü katlamak zorunda.
Büyümek ve zenginleşmek için, ucuz ve sürdürülebilir enerjiye ihtiyaç vardır. Türkiye ise enerjide dışa bağımlı, ithal edilen enerji fiyatları yükselirken, diğer sektörlerdeki girdileri de beraberinde yukarı çekiyor
Enerji; sürdürülebilirlik, ucuzluk, çeşitlilik ve çevre hassasiyetleri ile birlikte anılıyor. Enerjide yerli üretimin önemi büyük. Yerli üretim denince akla ilk hidro ve termik santraller geliyor. Hidroelektrik santraller (HES) ve termik santraller ise bildik çevresel nedenlerden ötürü yoğun tepki çekiyor.
Fakat herkesin derdi ve dilinde dolaşan güneşi rüzgarı bol ülkemizde, güneş ve rüzgar enerjisi. Güneş panelleri, rüzgar tribünleri yavaş yavaş boy göstermeye başladı. Bu bakımdan Konyada dünyanın en büyükleri arasına girecek, güneş enerji santralinin yapımına başlandı. Rüzgar enerjisi üretimi için de kollar sıvandı. Siemens firması ortakları ile Türkiyeyi kapsayan ihaleyi aldı. Büyük ilgi gören güneş ve rüzgar enerjisinin yaygınlaşması için biraz daha zamana ihtiyaç duyuluyor. Bu sektörlerin gelişmesi, vatandaşın bilinçlenmesi ile de alakalı. Ancak güneş ve rüzgarda 7/24 üretim yapamıyorsunuz. Bir de tabii bu enerjilerin depolama sorunları var.
Geçenlerde yoğun dirençle karşılaşan Akkuyu Nükleer Enerji Santralinin temeli atıldı. İlk ünitesi 2023te bitirilmesi hedeflenen santral tam kapasite çalıştığında, ülke elektrik tüketiminin %10nu karşılayacak. Yapımında 10 bin kişi, bittiğinde ise 3bin 500 kişi istihdam edilecek. Birileri Türkiyenin nükleer güce sahip olmasını istemiyor. Oysa gelişmiş ülkeler gelişmişliklerini büyük oranda bu, ucuz ve sürdürülebilir enerjiye borçludur. Ortalama enerji tüketimlerinin % 30nu buradan karşılamaktalar. Dünya yüzeyinde toplam 441 santral var. 4Oa yakın da inşa aşamasında nükleer tesis bulunmaktadır.
Yeni nesil santraller oldukça güvenlidir. Zaten biz istesek de istemesek de dünya bugünkü haliyle radyasyonlu bir gezegendir ve Türkiyede yapılması planlanan (şimdilik) üç adet santral yeryüzündeki radyasyon tehlike potansiyeline önemli katkıda bulunmaz. Kaldı ki nükleer silahlardan ve olası bir nükleer savaştan bahsetmiyorum bile
Diğer sektörlerde olduğu gibi, enerjide de tüm yumurtaları aynı sepete koymama ilkesi geçerlidir. Şu halde enerjide çeşitlilik ve dışa bağımlılığı azaltma gerekliliğinden, her alanda yeni yatırımlara ihtiyaç vardır. Sadece güneş ve rüzgar enerjisine bağımlı kalmak riskler içerir. Hidro, termik, doğalgaz çevrim santralleri dahil, tüm enerji sahaları azami ölçüde değerlendirilmelidir.
Türkiye hep böyle kalsa ve hiç büyümese bile, elektrik ihtiyacında dışa bağımlılıktan kurtulamaz. Mevsimsel koşullara bağlı kalmadan, kesintisiz şekilde enerji sağlamak isteniyorsa, Akkuyu santrali benzeri daha başka santraller kurmak gerekiyor.
Karar milletin; büyümek, zenginleşmek ve küresel bir aktör olmak ekonomiyi düzeltmekten geçer. Ekonomi de ancak ucuz, bol ve sürdürülebilir enerji tedarikiyle mümkündür.