Haksızlığın sonu; sürekli bir felaket korkusudur.
Kadın komşumuz emekli olacağı günü iple çekiyordu. Son zamanlarda sağlığı bozulmuştu. Çalıştığı özel şirketten de ayrılmayı düşünüyordu. Fakat ilk emekli maşını aldığında, yaptığı planlar suya düştü. 940 lira emekli maaşı ancak ev kirasına yetiyordu. Apartman aidatı ile birlikte aylık 1100 tl ödemesi vardı. Yaşadığı bu hayal kırıklığını, bize ağlayarak anlattı. İstemeyerek de olsa çalışmaya devam edecekti.
Öte yandan 20 yıllık çalışma süresinin ardından, bir kamu görevlisi abimiz 38 yaşında
emekli olmuş. Allah uzun ömür versin, tam kırk yıldır dolgun emekli maaşı alıyor. Öldüğünde gözü arkada kalmayacak. Çünkü boşanmış kızı, iştahla onun maaşını almayı bekliyor
Emekli sistemimiz de diğer alanlar gibi ( eğitim, sağlık ) yap-boz tahtası örneğidir ve bitmeyen çelişkiler barındırır. Emekliler arasında haksızlık sayılabilecek maaş farklılıkları bulunur. Özel iş yerlerinden asgari ücretle çalışarak emeklilik yaşına ulaşanların bir dramıdır bu. Sosyal Güvenlik Kurumunun emeklilik maaşı hesaplama ve bağlama sistemi özellikle 2000 yılından bu tarafa; her yeni maaşa bağlananın daha az para aldığı, güç ve gülünç durumlar yaratıyor Öyle ki buna artık maaş denebilir mi bilmiyorum. 1000 tl civarı aylıklar, aylık olmaktan öte sanki bir sosyal yardım niteliğindedir.
Türk toplumunda kadına yaşı erkeğe maaşı sorulmaz sözüne büyük oranda uyulur. Ama gelinen noktada maaşların hiç de saklanacak yanı kalmadı. Hayat pahalılığı, geçim zorluğu adaletsizliği de beraberinde getiriyor. Ülkede her yıl yeniden hesaplanan bir asgari ücret olgusu var. Adı üstünde asgari ücret. Maaş dediğiniz şeyin en azından bu asgari ücretin altında kalmaması gerekir. 2018de bu rakam 1600 liradır.
Türkiyede yaklaşık 29 milyon çalışana karşılık; yaklaşık 12 milyon emekli bulunuyor. Bu 2.4 çalışana bir emekli düştüğünü gösteriyor. Oysa ideal bir sosyal güvenlik ortamında 4 çalışana bir emekli düşmesi gerekir. Hoş, istihdamın arttığı söylenebilir ama yeni işe girenler daha çok asgari ücretten işe giriyorlar. İstihdam arttıkça, asgari ücretli çalışan sayısı da artıyor. Bu ise çalışanlardan, emeklilere kesilen paranın giderek azaldığına işarettir.
Dünyadaki eğilime paralel, Türkiyede de yaşlı nüfusun oranı artıyor. Hesaplamalara göre 50 yıl sonra, ülkemizde her dört kişiden biri 65 yaş ve üzeri insanlardan oluşacakmış. Yaşlı nüfusun çoğalması hem aylık alma sürelerinin uzaması hem de emeklilik kasasına girecek paranın azalması anlamına geliyor. Bu bakımdan emeklilik sisteminin bugünkü sakat haliyle bile sürdürülebilirliği tehlikede.
Emekli olanların büyük kısmı, bağlanan maaşların düşüklüğü nedeniyle çalışmaya devam etmek zorunda kalıyor. Bu durumda özellikle asgari ücret üzerinden emekliliğe ayrılanlara, çalışmak zorunda kaldıkları için emekli denmesi doğru değil.
Bu yazıda sizi rakamlara boğduğumun farkındayım. Fakat rakamlar yalan söylemez rakamlara yalan söyletilir. Doğru ve güvenilir rakamlarla konuşmak ise konuları daha anlaşılır kılar. Ben de bir emekliyim ve yukarıdaki dertlerden muzdaribim.
Emekli dendiğinde sosyal medyada sıkça paylaşılan o fotoğraf gelir aklıma. Orada Avrupalı emekliler, seyahat eden, spor yapan dinamik ve mutlu insanlar olarak gösterilirken Bizim emeklilerimiz ezik, çalışan insanlar olarak resmedilmiş.
Hani haksız da sayılmaz o fotoğrafı paylaşanlar. İnsanların daha iyi koşullarda yaşadığı bir ülke görmek dileğiyle