Karşıdakini kutlayamıyorsanız, o yarışa katılmayacaksınız. M.İnce
Türkiyenin onca büyük unvanına bir yenisini eklemek lazım. Mağlubu olmayan seçimler ülkesidir Türkiye(!) Sonuçlara herkes kendi penceresinden bakıyor. Meğer başka türlü muhalefet yapmak mümkünmüş. 25 Haziran Pazartesi gününe şu sözler damga vurdu: Seçim yenilgisini kabul ediyorum. Sanılıyor ki kavga, gürültü prim yapar. Kılıçdaroğlunun gerginlikten beslenen tavrı; sonunda parti oylarını % 22lere düşürdü. İnce; bildiğimiz CHP kalıplarının dışına çıktı. Ve böylece 77den bu yana en yüksek yüzdeye ulaştı. İnanıyorum ki ana muhalefet onun peşini bırakmayacak, onunla daha ileri hedeflere koşacak.
Hızlı bir seçim kampanyası geçirdik. Bu arada seviye iyice düştü. Kalpler kırıldı. Kan dahi aktı. İşin vıcığını çıkartmakta üstümüze yoktur. Ortasını bir türlü bulamadık gitti. Arkadaşım; Nihat Gençi dinleyince muhalefete; Nihat Doğanı dinleyince iktidara oy vermekten kaçınıyorum derdi. Bu Halk TV ve A Haber izlemek gibi bir şey. Ya hiç ortası yok mu? Bir taraf tam batırıyor, diğer taraf tam çıkartıyor.
Medya kendi ayakları üzerinde duramayınca, reklam ve satış gelirleriyle yaşayamayınca, bir yerlere dayanmak zorunda. Hal böyle olunca aşırı politize olunuyor. Sanki yandaşlık dayatılıyor bu ülkede. Ekonomik özgürlüğünü sağlayamayan, maalesef yaslanmak zorunda. Hani Para alan emir alır sözü boşuna söylenmemiş. Objektif duran, tarafsız davranan da mahallesiz kalıyor. Kimseye yaranamıyor.
Sosyal medyanın ağırlığı da günden güne artıyor. Seçimlerin ana belirleyici unsuru haline geliyor. Fakat bu özgürlük alanı, manipülasyonlara, sorumsuz paylaşımlara çok açık. Öyle ki asılsız, abartılı, yanlış ve tehlikeli haber ve bilgilerle dolu
Seçmenin oy kullanımındaki kuyumcu hassaslığı ve siyaseti doğru okuma refleksi, siyasetçilerin ve medyanın önünde gidiyor. Yoksa bazı odaklara kalsa, ortalık Tanrı korusun kan gölüne döner. Seçime yüksek katılım oranı da Türk seçmeninin ne kadar istekli olduğunun ve demokrasiye sahip çıkma arzusunun bir göstergesidir. Son dört senedir tüm seçimlerde görev alıyorum. İnanın tek bir olumsuzluğa dahi denk gelmedim. Vatandaşın ve görevlilerin olgunluğu takdire şayan.
Mançonun Domates, biber patlıcan adlı şarkısının seçime uyarlanmış hali Patates, kek, soğan görüldüğü üzere pek etkili olmamış ki Erdoğan on dördüncü seçimini de kazandı. Seçimin kazananı başta Türkiyedir. Türkiye karşıtları el birliğiyle pusuda bekliyorlardı ama seçmenin sağduyusu buna geçit vermedi. Ardından Erdoğan ve İncedir seçimin kazananı. MHP, HDP, İYİ Parti de barajı geçip meclise girdikleri için kazanan taraftadır. Kaybeden tarafta ise oyları azalan AK Parti, CHP ve yeterli oy alamayan Akşener ve Demirtaş vardır. Diğer adaylardan, Karamollaoğluna centilmenlik plaketi, Perinçeke de cesur yürek plaketi veriyorum. Bir de anket şirketleri var ki onları da kaybedenler hanesine yazmak gerekir. Sipariş anketler, yönlendirme çabaları ile sürekli Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura sarkacağından ve MHPnin baraj altında kalacağından söz ettiler.
Cumhurbaşkanlığı ve meclis seçimlerinin bir arada yapılması, seçim öncesi ittifakların kurulması, hükümetin meclis dışından çıkması bence demokrasi ve çeşitlilik adına bir zenginliktir. Yeni sistem şimdiden heyecan veriyor. Bakanlık sayısının düşmesi, bürokrasinin radikal biçimde azaltılması, hızlı ve etkin icraatları beraberinde getirecek. Eski sistemde kimi zaman bir evrakın 64 resmi daire kapısı dolaştığı biliniyor.
Meclis kombinasyonu uzlaşmayı zorunlu kılıyor. MHP kilit parti özelliğine kavuştu. Bahçeli; Denge ve denetleme görevi yapacağız dedi. Bu demokrasimiz adına kazançtır.
Yürütmeyi, yargı ve meclis dengeleyecek. Başkanlık kararnameleri üç ay içinde mecliste yasallaşmak zorunda. Yeni sistemin Türkiyeye iyi geleceğini düşünüyorum. Meclis dışından atanan kabine işine bakacak, icraat yapacak, seçmenle, siyasilerle uğraşmayacak.
Seçimlerimiz geleceğimizi şekillendiriyor, değerini bilelim.