Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

Billboard

“Dürüstlük en iyi politikadır” Benjamin Franklin   Yerel seçimler yaklaşıyor. İnsanlar çoğunlukla kimin aday konacağı ya da hangi partinin kazanacağının hesabında. Oysa kim gelirse gelsin hangi parti kazanırsa kazansın vatandaş açısından değişen pek bir şey olmayacak. Çünkü siyaset şeffaflıktan uzak, kapalı kapılar ardında üretilen bir şey. Siyasi yozlaşmaya son vermeden, insanları gerçekten motive edemezsiniz. Katılımcılık belli seviyelerde kalır. Kamusal alanda işlerin şeffaf olması, demokratik düzenin temel özelliklerindendir. Çünkü her türlü siyasi ve idari otoritenin asıl sahibi toplumdur. Kamu görevine gelen siyasetçi emanetçi konumdadır ve hesap verebilirlik durumundadır. Şeffaflık sihirli bir sözcük. Duyduğunuzda bile insanın içini ferahlatıyor. Ancak ülkemizde şeffaflık uygulanandan çok konuşulandır. Uluslararası yozlaşma endeksine göre, Türkiye 173 ülke arasında 53.sırada yer almakta. Dünya ekonomileri arasında 17. sırada bulunan ülkemizin, kamusal kirlilik bakımdan 53. sırada bulunması düşündürücüdür. Şeffaflığın sağlanmasında basının önemli roller üstlenmesi beklenir. Medya organları yerel ve merkezi icraatları duyurmakla mükelleftir. Ancak medyanın yaşaması ve ayakta kalması daha çok siyasilerin ve onların güdümündeki kamu görevlilerinin aboneliklerine ve reklam gelirlerine bağlıdır. Bu açıdan basında, çoğulluk ve piyasa koşullarının işlediği bağımsızlık ortamı önemlidir. Seçim kampanyaları başladı. Gerçi kesin adayların tamamının belirlenmesi aralık ayı sonunu bulabilir. Aday adaylık aşaması bile para yutan bir süreç…Türkiye’deki kampanyalara bakınca, siyasetin sanki sadece paralı insanlara göre olduğu çıkar ortaya. Yenişehir Belediyesi’ne aday adaylığı başvurusu yapmayı düşünen bir dostum; kampanya boyunca takım elbise giymeyeceğini, otomobile dahi binmeyeceğini, yerine bisiklet ile çalışacağını belirtti. Söylenenler kulağa hoş gelse de bunun tutmayacağını şimdiden söylemek lazım. Bir defa sayın dostumuzun adaylığı söz konusu olamaz. Parasız bir politikacı, ülkemiz gerçekleri ışığında talep görmez. Arkadaşa önerim; gitsin şansını İsveç ya da Norveç’te denesin! Seçim kampanyası denince akla hemen billboardlar gelir. Çünkü en görülür, en göze batan tanıtım araçları billboardlardır. İşte o yüzden de hayli pahalıdır bu yöntem. Kim emeğini, haklı kazancını böyle pahalı ilan panolarına yatırır ki? Her fırsatta halkın refahı ve mutluluğu için yapıldığı söylenen siyaset; kaynağı şeffaflıktan uzak paralarla finanse edilirse, inandırıcılığını ve katılımcılığını günümüzdeki gibi kaybeder. Oysa halka açık bir seçim kampanyası finansörleri, bağışçıları ile kamuoyundaki tereddütleri ortadan kaldırmaya çok yardımcı olurdu. Bütün suçu siyasetçiye atmak ne derece doğru? Ayıplar, günahlar, yasaklar, dayanaksız ilkeler siyasetçiyi kapalı kapılar arkasına itmiyor mu? Tabii şeffaf para kaynağı bir kültür işidir ve bu günden yarına yerleşmesi beklenemez. Ancak bir yerlerden de başlamak gerekir. Varsın tüzel ve özel kişiler açıkça, bir veya birçok partiyi ya da adayı destekleyebilsin. Yaptığı bağışları gerekçeleriyle ve miktarıyla açıklayabilsin ve tüm bunlar kamuoyu bilgisi dahilinde yapılsın. Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasında açık bağışlar olumlu etki bırakmıştı. Umulan o ki bu kültür yerleşsin ve yaygınlaşsın… Kaynağı belli seçim kampanyalarında kimse billboard karşıtlığı yapamayacaktır. Geçim sıkıntısının had safhaya ulaştığı günümüzde; Mersin’den Anamur’a billboarda çıkmak oy değil, olumsuz tepki çeker. Bilginize…
Ekleme Tarihi: 17 Ekim 2018 - Çarşamba

Billboard

“Dürüstlük en iyi politikadır” Benjamin Franklin

 

Yerel seçimler yaklaşıyor. İnsanlar çoğunlukla kimin aday konacağı ya da hangi partinin kazanacağının hesabında. Oysa kim gelirse gelsin hangi parti kazanırsa kazansın vatandaş açısından değişen pek bir şey olmayacak. Çünkü siyaset şeffaflıktan uzak, kapalı kapılar ardında üretilen bir şey. Siyasi yozlaşmaya son vermeden, insanları gerçekten motive edemezsiniz. Katılımcılık belli seviyelerde kalır.

Kamusal alanda işlerin şeffaf olması, demokratik düzenin temel özelliklerindendir. Çünkü her türlü siyasi ve idari otoritenin asıl sahibi toplumdur. Kamu görevine gelen siyasetçi emanetçi konumdadır ve hesap verebilirlik durumundadır. Şeffaflık sihirli bir sözcük. Duyduğunuzda bile insanın içini ferahlatıyor. Ancak ülkemizde şeffaflık uygulanandan çok konuşulandır.

Uluslararası yozlaşma endeksine göre, Türkiye 173 ülke arasında 53.sırada yer almakta. Dünya ekonomileri arasında 17. sırada bulunan ülkemizin, kamusal kirlilik bakımdan 53. sırada bulunması düşündürücüdür. Şeffaflığın sağlanmasında basının önemli roller üstlenmesi beklenir. Medya organları yerel ve merkezi icraatları duyurmakla mükelleftir. Ancak medyanın yaşaması ve ayakta kalması daha çok siyasilerin ve onların güdümündeki kamu görevlilerinin aboneliklerine ve reklam gelirlerine bağlıdır. Bu açıdan basında, çoğulluk ve piyasa koşullarının işlediği bağımsızlık ortamı önemlidir.

Seçim kampanyaları başladı. Gerçi kesin adayların tamamının belirlenmesi aralık ayı sonunu bulabilir. Aday adaylık aşaması bile para yutan bir süreç…Türkiye’deki kampanyalara bakınca, siyasetin sanki sadece paralı insanlara göre olduğu çıkar ortaya. Yenişehir Belediyesi’ne aday adaylığı başvurusu yapmayı düşünen bir dostum; kampanya boyunca takım elbise giymeyeceğini, otomobile dahi binmeyeceğini, yerine bisiklet ile çalışacağını belirtti.

Söylenenler kulağa hoş gelse de bunun tutmayacağını şimdiden söylemek lazım. Bir defa sayın dostumuzun adaylığı söz konusu olamaz. Parasız bir politikacı, ülkemiz gerçekleri ışığında talep görmez. Arkadaşa önerim; gitsin şansını İsveç ya da Norveç’te denesin!

Seçim kampanyası denince akla hemen billboardlar gelir. Çünkü en görülür, en göze batan tanıtım araçları billboardlardır. İşte o yüzden de hayli pahalıdır bu yöntem. Kim emeğini, haklı kazancını böyle pahalı ilan panolarına yatırır ki?

Her fırsatta halkın refahı ve mutluluğu için yapıldığı söylenen siyaset; kaynağı şeffaflıktan uzak paralarla finanse edilirse, inandırıcılığını ve katılımcılığını günümüzdeki gibi kaybeder. Oysa halka açık bir seçim kampanyası finansörleri, bağışçıları ile kamuoyundaki tereddütleri ortadan kaldırmaya çok yardımcı olurdu.

Bütün suçu siyasetçiye atmak ne derece doğru? Ayıplar, günahlar, yasaklar, dayanaksız ilkeler siyasetçiyi kapalı kapılar arkasına itmiyor mu? Tabii şeffaf para kaynağı bir kültür işidir ve bu günden yarına yerleşmesi beklenemez. Ancak bir yerlerden de başlamak gerekir. Varsın tüzel ve özel kişiler açıkça, bir veya birçok partiyi ya da adayı destekleyebilsin. Yaptığı bağışları gerekçeleriyle ve miktarıyla açıklayabilsin ve tüm bunlar kamuoyu bilgisi dahilinde yapılsın.

Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasında açık bağışlar olumlu etki bırakmıştı. Umulan o ki bu kültür yerleşsin ve yaygınlaşsın…

Kaynağı belli seçim kampanyalarında kimse billboard karşıtlığı yapamayacaktır. Geçim sıkıntısının had safhaya ulaştığı günümüzde; Mersin’den Anamur’a billboarda çıkmak oy değil, olumsuz tepki çeker. Bilginize…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.