“Herkes uzun yaşamak ister fakat kimse yaşlanmak istemez”
Canan Karatay; bir tv kanalında veganlarla ilgili yaptığı açıklamayla yine gündeme oturdu. Kaliteli ve sağlıklı yaşamın bayraktarlığını yapan hekimlerden Karatay’a Mersin Kongre Merkezinde; 2016 yılında sorduğum şu sorunun yanıtını hala almış değilim: “ Son elli yılda çevre kirliliği, gereksiz ilaç yüklemesi, hareketsizlik arttı; kaliteli gıda alımı, dengeli beslenme zorlaştı fakat aynı zaman diliminde insan ömrü 25 yıl uzadı. Acaba sayın profesörümüz buna nasıl bir açıklama getirir? ”
Çünkü “Yaşam Boyu Sağlıklı ve Dengeli Beslenme” konferansında öyle karamsar tablo çizildi ki elimi nereye koyacağımı şaşırdım. Sadece Karatay mı, ekranı dolduran hemen her uzman(!) ‘öldük bittik’ edebiyatı yapıyor.
Oysa istatistikler kulağımıza başka şarkılar fısıldıyor…Türkiye’de ortalama insan ömrü elli senede 50-55 yaştan, 75-80 yaşına dayanmış. Tabii milletin derdi ise kaliteli yaşlanmak. Kamburu çıkmış, bastonlu insanlar pek göremiyoruz etrafımızda. Altmışlı yaşlarda, dimdik gezinen ve ikinci baharını yaşamak isteyen insanlar çoğalıyor. Ağırlıkla orta ve ileriki yaşların sosyal medya mecrası facebook’a takılanlar ne demek istediğimi iyi anlarlar.
Konu yaşlılıktan açılınca, sosyal medyada dolaşan o meşhur fotoğraf gelir aklıma. Orada Avrupalı emekliler seyahat eden, spor yapanlar şeklinde resmedilirken, bizimkiler ise çalışmak zorunda kalanlar olarak resmedilmiş. Fakat sonuçta bizde de uzun yaşam kalitesinin ve beklentisinin arttığını söylemek lazım.
İnsan yaşamı çelişkilerle doludur. Bir taraftan bireysel bazda sağlıklı yaşama asılıp, yatırım yaparken…Diğer taraftan dünyanın geri kalanına, çevre sorunlarına ilgisiz kalıyoruz. Birleşmiş Milletlerin yayımladığı son rapora göre; yeryüzündeki iklim felaketini döndürmek için sadece on iki senemiz kalmış. Demem o ki; siz istediğiniz kadar korunaklı, uzun hayatlar sürmeye çalışın, büyük ve tek evimiz yerküre buna müsaade etmezse ne olacak?
Dünya üzerinde doğurganlık süratle düşerken, yaşam süresi uzuyor. İleride genç ve çalışan nüfusun azalması sonucu, emeklilik sisteminin de zorlanacağı ve ödeme güçlüğü çekileceği bir gerçek. Ayrıca bir de yapay zeka problemi var ki; hazırdaki işgücünü tehdit ediyor.
Bir gazete ‘Yaşlandığımızı Nasıl Anlarız’ başlıklı bir araştırmaya yer vermiş. Okurlar kendi yaşlanma deneyimlerini paylaşmışlar. Ortaya ilginç tespitler çıkmış. Genelde ilk şoku, başkalarının yaşımız hakkındaki düşünceleriyle alırız. Sokakta top oynayan gençler; “Amca topu atar mısın?” dediklerinde ilk şimşek çakar çoğu zaman. Bizim kendimize konduramadığımızı başkaları bir çırpıda söyleyiverir…
Fakat aradan birkaç sene daha geçince kendimiz de deneyimlemeye başlarız ufaktan. Görme ve işitme kaybı ile başlar, sonra gömene kadar usul usul devam eder…Bakınız insanlar o haberde yaşlandıklarını nasıl anlatmışlar: ” Spora gitmek yerine, dinlenmeyi tercih ettiğinizde- Hayal kurmayı bıraktığınızda- Rahat ayakkabılar almaya başladığınızda- Gürültüye tahammül azaldığında- Anne babanızın dinledikleri müzikleri sevmeye başladığınızda- Gece sık sık uyandığınızda- Kilo vermek güçleştiğinde…”
Benim naçizane gözlemim de şöyle: Yaşam bir kum saati gibidir doğuştan itibaren geri sayım başlar ama özellikle gelişimin tamamlandığı 25 yaşın ardından gıdım gıdım vites küçültürsünüz.