Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

Sittin Sene

İkinci dünya savaşı sonrası Batı demokrasileri yükselişe geçti. Doğu’nun sosyalist bloku önünde adeta alternatif bir model oluşturuldu. İnsan haklarında, çalışma hayatında tarihin gördüğü büyük iyileştirmeler yapıldı. AB projesi bir barış ve istikrar adası gibi sunuldu. Tabii Batı bloku içinde yer alan Türkiye de tüm bunlardan etkilenerek o sisteme eklemlenmek istedi. Parlamenter sistem, demokrasi alanında kısmı iyileştirmeler devreye sokuldu. Fakat Türkiye daha çok ABD güdümünde kaldığından, Batı Avrupa sistemine tam entegre olamadı.   Soğuk savaş ertesinde, sosyalist blokun da dağılmasıyla Avrupa bazı tökezlemelere maruz kaldı. AB genişleyerek hantal bir yapıya büründü. Eski Sovyet uydu devletlerinin yükü, Batı’yı her konuda zorladı. İkiz Kulelere saldırının ardından, başta ABD olmak üzere tüm Batı, konsept değişikliğine gitti. Ekonomik daralmalar, sosyal haklarda geriye gidiş, ırkçılığı körükledi.   Uzak Doğu’nun ekonomideki yükselişi, İslam coğrafyasına saldırılar, savaşlar, göçmen sorunu, Batı blokunu yeni arayışlara ve otoriterleşmeye doğru itti. Ekonomiyi ve yüksek yaşam standartını devam ettirme çabası; içe kapanan politikalarla, demokratik hakların önüne geçti. Türkiye tüm bu olan bitenden çok etkilendi. Kendini bu süreçte, yeniden konumlandırmaya çalıştı. Türkiye kısıtlı kaynakları ile halkını rahat ettirmeye çalışırken, bir taraftan da içte ve dışta türlü engellemelerle karşılaştı. Batılı müttefikleri(!) tarafından yalnız bırakıldı.   Etrafımız bir anda yangın yerine döndü. Başta FETÖ ve PKK türlü taşeron örgütler saldırıya geçti. Darbelerle, krizlerle, terör saldırılarıyla karşılaşıldı. Ortadoğu’daki yangın topunu kucağımızda bulduk. Türkiye’nin tüm bu yaşananlardan hızla çıkması gerekiyordu. Doğrudur, bunun için çok demokratik olmayan enstrümanlara başvuruldu. Ağır saldırılardan başka şekilde kurtulmak da zaten mümkün değildi. Olağanüstü haller, KHK’lar ve en önemlisi de  yönetim sistemini değiştirerek, hızlı kararlar almaya yönelik adımlar attı ve bunda da büyük oranda başarılı oldu. Üzerine gelen akıl almaz atakları, halkın da desteğiyle, özgür seçimler ve referandumlarla, sağduyulu biçimde savuşturmayı bildi.   Ancak tehlike bitmiş sayılmaz. Şimdi eski krizlere ilaveten, Yunanistan’la Ege sorunu hortladı. Kıbrıs, Doğu Akdeniz ısınmaya başladı. İsrail yanına Mısır ve Suudi Arabistan’ı alarak yeni bir kuşatma planı ortaya koyuyor. Türkiye sanki bir mayın tarlasının ortasında ilerlemeye çalışıyor. Halkın refahını koruma çabası ile artan kriz ve savaş maliyetleri arasında bocalıyor…   Yerel seçimlerin yaklaşmasıyla, siyasi arenadaki gerginlik artacak. Muhalefet, iktidarı yerinden oynatmak, yeni genel seçimleri zorlamaya, eski sistemi getirmeye uğraşacak. Karşılıklı ithamlar, demagoji tavan yapacak. Korku duvarları örülerek, öteki yaratılarak, sanal gündem maddeleriyle seçim yarışı önde bitirilmeye çalışılacak.   Gelelim şu yılbaşı akşamı Taksim’de halay çeken Suriyelilere. Orada halay çeken yirmi-otuz Suriyeli genç o kadar çok tepki çekti ki hiç sormayın! Türklüğün önemli alametlerinden merhamete ne oldu? ‘Askerimiz Suriye’de şehit düşerken onlar burada eğleniyor’ deniliyor. Oysa Fırat Kalkanı ve Afrin harekatlarında ÖSO mensupları, ordumuzla omuz omuza savaştı.  Bizden kat kat fazla, yüzlerce şehit verdiler.   Suriyeli düşmanlığının bize faydası olacağına inanmıyorum. ‘Vurun Suriyeliye kampanyası’ epey taraftar topluyor. Yakında Suriye’nin toprak bütünlüğü sağlandığında, onların önemli bir bölümü memleketlerine dönecektir merak etmeyin! Ayrıca bu konuda, Mersin iş dünyasından temsilcilerin sesine bir kulak kabartmak lazım. Suriyelilerin her sektörde ama özellikle tekstil sektöründe nasıl vazgeçilmez olduklarını bir de onlardan dinleyin!   Kimileri öyle bir hava estiriyor ki ‘öldük- battık- bittik’ nidaları inletiyor etrafı…Onlara göre Ankara’nın aldığı her karar yanlış ve ülkeyi yıkıma götüren kararlar… Şu paralı poşet uygulaması mesela. Eğer çevreyi korumak, sonraki nesillere yaşanabilir bir gelecek bırakmak istiyorsak radikal önlemlere ihtiyaç var. Biraz rahatımız kaçmaya görsün hemen bağırmaya başlıyoruz. Şimdi bir de seçimden sonra ‘İMF gelecek’ beklentisi hortlatılıyor.  Ülkeyi batıramadık gitti...Eskiden ‘bu kış kesin komünizm gelecek’ ürküntüsü dillendirildi. Komünizm hiç gelemedi ama siyasi rantı birilerini seneler boyu taşıdı…   Şimdi çoklarının hoşuna gidecek şöyle bir kampanya başlatmak istiyorum: Asgari ücret 5 bin liraya yükseltilsin! Emekli maaşları da bir o kadar artsın! 20 yıl hizmetin ardından 40 yaşında emeklilik hak edilsin! 12.5 milyon emekli sayısı 25 milyona ulaşsın! Yollar, köprüler, hastaneler ücretsiz olsun! Vergiler sıfırlansın, tatiller iki katına çıkartılsın! Kaynak mı? Orası kolay, Beştepe’yi, cumhurbaşkanlığı uçaklarını satarsınız memleketi sittin sene bolluk içinde idare edersiniz.
Ekleme Tarihi: 30 Ocak 2019 - Çarşamba

Sittin Sene

İkinci dünya savaşı sonrası Batı demokrasileri yükselişe geçti. Doğu’nun sosyalist bloku önünde adeta alternatif bir model oluşturuldu. İnsan haklarında, çalışma hayatında tarihin gördüğü büyük iyileştirmeler yapıldı. AB projesi bir barış ve istikrar adası gibi sunuldu. Tabii Batı bloku içinde yer alan Türkiye de tüm bunlardan etkilenerek o sisteme eklemlenmek istedi. Parlamenter sistem, demokrasi alanında kısmı iyileştirmeler devreye sokuldu. Fakat Türkiye daha çok ABD güdümünde kaldığından, Batı Avrupa sistemine tam entegre olamadı.

  Soğuk savaş ertesinde, sosyalist blokun da dağılmasıyla Avrupa bazı tökezlemelere maruz kaldı. AB genişleyerek hantal bir yapıya büründü. Eski Sovyet uydu devletlerinin yükü, Batı’yı her konuda zorladı. İkiz Kulelere saldırının ardından, başta ABD olmak üzere tüm Batı, konsept değişikliğine gitti. Ekonomik daralmalar, sosyal haklarda geriye gidiş, ırkçılığı körükledi.

  Uzak Doğu’nun ekonomideki yükselişi, İslam coğrafyasına saldırılar, savaşlar, göçmen sorunu, Batı blokunu yeni arayışlara ve otoriterleşmeye doğru itti. Ekonomiyi ve yüksek yaşam standartını devam ettirme çabası; içe kapanan politikalarla, demokratik hakların önüne geçti. Türkiye tüm bu olan bitenden çok etkilendi. Kendini bu süreçte, yeniden konumlandırmaya çalıştı. Türkiye kısıtlı kaynakları ile halkını rahat ettirmeye çalışırken, bir taraftan da içte ve dışta türlü engellemelerle karşılaştı. Batılı müttefikleri(!) tarafından yalnız bırakıldı.

  Etrafımız bir anda yangın yerine döndü. Başta FETÖ ve PKK türlü taşeron örgütler saldırıya geçti. Darbelerle, krizlerle, terör saldırılarıyla karşılaşıldı. Ortadoğu’daki yangın topunu kucağımızda bulduk. Türkiye’nin tüm bu yaşananlardan hızla çıkması gerekiyordu. Doğrudur, bunun için çok demokratik olmayan enstrümanlara başvuruldu. Ağır saldırılardan başka şekilde kurtulmak da zaten mümkün değildi. Olağanüstü haller, KHK’lar ve en önemlisi de  yönetim sistemini değiştirerek, hızlı kararlar almaya yönelik adımlar attı ve bunda da büyük oranda başarılı oldu. Üzerine gelen akıl almaz atakları, halkın da desteğiyle, özgür seçimler ve referandumlarla, sağduyulu biçimde savuşturmayı bildi.

  Ancak tehlike bitmiş sayılmaz. Şimdi eski krizlere ilaveten, Yunanistan’la Ege sorunu hortladı. Kıbrıs, Doğu Akdeniz ısınmaya başladı. İsrail yanına Mısır ve Suudi Arabistan’ı alarak yeni bir kuşatma planı ortaya koyuyor. Türkiye sanki bir mayın tarlasının ortasında ilerlemeye çalışıyor. Halkın refahını koruma çabası ile artan kriz ve savaş maliyetleri arasında bocalıyor…

  Yerel seçimlerin yaklaşmasıyla, siyasi arenadaki gerginlik artacak. Muhalefet, iktidarı yerinden oynatmak, yeni genel seçimleri zorlamaya, eski sistemi getirmeye uğraşacak. Karşılıklı ithamlar, demagoji tavan yapacak. Korku duvarları örülerek, öteki yaratılarak, sanal gündem maddeleriyle seçim yarışı önde bitirilmeye çalışılacak.

  Gelelim şu yılbaşı akşamı Taksim’de halay çeken Suriyelilere. Orada halay çeken yirmi-otuz Suriyeli genç o kadar çok tepki çekti ki hiç sormayın! Türklüğün önemli alametlerinden merhamete ne oldu? ‘Askerimiz Suriye’de şehit düşerken onlar burada eğleniyor’ deniliyor. Oysa Fırat Kalkanı ve Afrin harekatlarında ÖSO mensupları, ordumuzla omuz omuza savaştı.  Bizden kat kat fazla, yüzlerce şehit verdiler.

  Suriyeli düşmanlığının bize faydası olacağına inanmıyorum. ‘Vurun Suriyeliye kampanyası’ epey taraftar topluyor. Yakında Suriye’nin toprak bütünlüğü sağlandığında, onların önemli bir bölümü memleketlerine dönecektir merak etmeyin! Ayrıca bu konuda, Mersin iş dünyasından temsilcilerin sesine bir kulak kabartmak lazım. Suriyelilerin her sektörde ama özellikle tekstil sektöründe nasıl vazgeçilmez olduklarını bir de onlardan dinleyin!

  Kimileri öyle bir hava estiriyor ki ‘öldük- battık- bittik’ nidaları inletiyor etrafı…Onlara göre Ankara’nın aldığı her karar yanlış ve ülkeyi yıkıma götüren kararlar… Şu paralı poşet uygulaması mesela. Eğer çevreyi korumak, sonraki nesillere yaşanabilir bir gelecek bırakmak istiyorsak radikal önlemlere ihtiyaç var. Biraz rahatımız kaçmaya görsün hemen bağırmaya başlıyoruz. Şimdi bir de seçimden sonra ‘İMF gelecek’ beklentisi hortlatılıyor.  Ülkeyi batıramadık gitti...Eskiden ‘bu kış kesin komünizm gelecek’ ürküntüsü dillendirildi. Komünizm hiç gelemedi ama siyasi rantı birilerini seneler boyu taşıdı…

  Şimdi çoklarının hoşuna gidecek şöyle bir kampanya başlatmak istiyorum: Asgari ücret 5 bin liraya yükseltilsin! Emekli maaşları da bir o kadar artsın! 20 yıl hizmetin ardından 40 yaşında emeklilik hak edilsin! 12.5 milyon emekli sayısı 25 milyona ulaşsın! Yollar, köprüler, hastaneler ücretsiz olsun! Vergiler sıfırlansın, tatiller iki katına çıkartılsın!

Kaynak mı? Orası kolay, Beştepe’yi, cumhurbaşkanlığı uçaklarını satarsınız memleketi sittin sene bolluk içinde idare edersiniz.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.