Mersin' i Mersin yapan en önemli itici güç liman..
Ülkenin dünyaya açılan en önemli kapısı olan limanı sayesinde var olan, varlığını sürdüren bir kent Mersin..
130 yıl önce 2 bin nüfuslu bir köy iken de onca bankaya, yabancı konsolosluklara, dünyanın her yerinden dış ticaret firmalarına kucak açması da yine deniz taşımacılığına, Anadolu' nun dünyayla olan bağlantısını sağlayan lojistik üssü olmasına borçlu..
Mersin' e kimlik arayanlar, elbise giydirmeye çalışanlar farklı sektörler arasından tercih yapmaya çalışsalar da, 'limanı çıkarsanız, geriye nasıl bir Mersin kalırdı' sorusunun sanırım fazla seçenekli yanıtı yok..
Gerçekten de iskeleleriyle dış ticarete hizmet vermeye çalışan Mersin, mevcut limanın devreye girmesiyle yükselişe geçer.
Liman Mersin' in tam anlamıyla nabzıdır aslında. Limanda işler iyiyse Mersin de iyidir, kötüyse de olduğu gibi yansır, kara bulut gibi çöker kentin üstüne…
2007 yılında liman özelleştirildiğinde beklenti, yeni işletmeci eliyle atağa kalkılacağı, kısa zamanda kent ekonomisine ivme kazandıracağı yönündeydi.
Ne yazık ki öyle olmadı.
Olmadı çünkü, işletmeci yakaladığı verimliliği fiyatlara yansıtıp, rekabetçiliğe dayalı cazip bir iklim yerine o güne kadar devletin uyguladığı tarifeyi iki katına çıkaran ve kısa zamanda koyduğu parayı geri alma derdine düşen stratejiyi tercih etti.
Özelleştirmeyi yapan devletin kurumları da denetleme ve düzenleme yerine, yapılan fahiş zamları izlemekle yetindiler. Örneğin sözleşmede yer alan ve limanı devraldığı tarihten itibaren 3 yıl süreyle zam yapamayacağını teminat altına alan maddeye inat, daha sözleşmenin mürekkebi kurumadan 55 dolarlık konteyner elleçeleme hizmetini 110 dolara çıkardı. Eli mahkum Anadolu girişimcisi sineye çektiği tarifeyle iş yapmaya çalıştı ama liman hiçbir zaman beklenen büyük sıçramayı sağlayamadı. (Dünyadaki tüm limanlarda yıllar itibariyle gelişen dış ticaret ve katlanarak büyüyen konteyner taşımacılığına karşı Mersin limanındaki artış sınırlıdır. Üstelik bu Suriye' deki iç savaş nedeniyle Irak' a yapılan transit ticarette rakipsiz olmasına karşı ortaya çıkmıştır.)
Özelleştirmede yaşanan hayal kırıklığına karşın, Türkiye' nin yıldızının yükseldiği yıllardaki gelişmeler Mersin' in önüne altın tepside sunulan tarihi fırsatı getirdi..
2009 yılında Ulaştırma Bakanlığı girişimiyle Mersin' de konteyner terminal liman inşası için düğmeye basıldı. Aynı yıl içinde projenin ÇED raporu süreci bile tamamlandı.
Konteyner terminal limanının Ortadoğu ülkeleri başta olmak üzere tüm bölgeye hizmet vermesi, Akdeniz' in en büyük Hub limanı olması amaçlanıyordu.
Bir adım sonrasında proje, devletin stratejik adımlarını yürütme olarak atan iktidarın vazgeçilmez hedefleri arasına girdi.
O kadar ki, 2013'te yayınlanan ve 2014-2018 yıllarını kapsayan 10. beş yıllık kalkınma planında proje şöyle tanımlanıyordu:
""Türkiye’nin artan dış ticaretini karşılamak ve bölgesel bir aktarma merkezi olmasını sağlamak için büyük ölçekli limanlardan Mersin Konteyner Limanı ve Filyos Limanının etüd-projeleri tamamlanmış ve Çandarlı Limanının yapımına başlanmıştır.
10. plan döneminde Çandarlı Konteyner Limanı tamamlanacak, Mersin Konteyner Limanı ve Filyos Limanının yapımına başlanacaktır. "
TBMM' de kabul edilerek sadece iktidarın değil devletin stratejik projeleri arasına giren ve 10. plan döneminde yani 2014-18 yılları arasında yapımına başlanması hedeflenen Mersin Ana Konteyner Terminal liman projesine ne mi oldu?
Yanıtı, 9 Temmuz 2019 günü TBMM' ye sunulan ve 2019-2023 yılları arasını kapsayan 11. Kalkınma Planında veriliyor sorunun..
10. planda yapımına başlanacağı hüküm altına alınan 'büyük ölçekli Mersin Konteyner Limanı' ifadesi 11. planda yerini "Doğu Akdeniz bölgesinde, Ortadoğu ve Orta Asya coğrafyasına çıkış kapısı olacak transit yük odaklı ana konteyner limanı inşa edilecek" cümlesine bırakmış bulunuyor.
Bunun anlamı somut 'Mersin' yer tanımının çıkarılıp yerini soyut 'Doğu Akdeniz' tanımının aldığıdır..
Mersin açısından bu "ne yapalım tercih bu yönde olmuş" diye savuşturulacak basit bir yer değişikliği değildir.
Son yıllarda yarattığı milli hasıla sürekli gerileyen ve Türkiye ortalamasının gerisine düşen Mersin, bu projeyi takip edip, ete kemiğe büründürebilse konteyner terminal limanın yaratacağı ivmeyle kişi başı milli geliri iki katının üzerine çıkarabilirdi.
Mersin' in gerçek anlamda lobi gücünün olmadığı bir kez daha ortaya çıkmış, mevcut liman işletmecisinin 'küçük olsun benim olsun' anlayışıyla yürüttüğü lobicilik faaliyeti, Mersin gibi bugüne kadar stratejik önemiyle övündüğümüz kentin yaşamsal önem taşıyan beklentilerini sona erdirmiştir.
Başta Gaziantep olmak üzere 11. planda sözü edilen 'Ortadoğu ve Orta Asya coğrafyasının' denize olan uzaklığını 110 km kısaltacak olan Gaziantep-Hassa-Dörtyol bağlantısını sağlayacak yol yapımı sürmektedir. Tamamlandığında Mersin sadece kendi yakın bölgesine hizmet veren lokal liman kenti durumuna düşecek ve komşu coğrafyaya transit taşımacılığıyla öne çıkan avantajını, cazibe merkezi olma özelliğini yitirecektir.
Sonrası, umutların tükenmeye yüz tuttuğu gelecekten başka şey değildir..
Yaşayıp göreceğiz…