“ Ya olduğun gibi görün; ya göründüğün gibi ol”
Maarif müfettişi, MEŞYAD başkan yardımcısı ve Maki yayın kurulu üyesi Çınar Arıkan kendini ‘eğitimci araştırmacı yazar’ olarak tanımlıyor. Bu güne değin yazın dünyasına sayısız eserler sundu, ödüller aldı. Beş tane kitaba imza attı. Kitapları yayım tarihi itibarıyla şöyledir: Yörük Göçü- Hikayeler (2006), Hazır Ol- Derleme Şiir (2013), Ömrüm Geçerken- Derleme Şiir ( 2014), Taşeli’den Fıkra Tadında Hikayeler (2016), Kasabanın Kadısı- Çocuk Hikayesi (2018).
Onun temel amacı; öz kültürümüzü yeni kuşaklara tanıtmak, aktarmaktır. O, Anadolu’nun bozulmamış saf haliyle hala yaşatılan, Yörük kültürünü temel özelliği olarak görür. Hikayeleri, sözlü edebiyatta olan fakat henüz yazıya aktarılmamış ve zaman içinde unutulacağını düşündüğü hikayelerdir. O, doğduğu coğrafyadan beslenen yaşama açık hayalleri olan ve hayatına sıkı sıkıya bağlı bir hikaye anlatıcısıdır.
1957- Anamur doğumlu Arıkan; beş çocuklu bir memur ailesinin en küçüğüdür. Orman muhafaza memuru babanın ona Çınar ismini vermesi de ayrıca anlamlıdır. 1975’te Anamur Lisesi mezuniyetinin ardından, 1979 yılında Mersin Eğitim Enstitüsünü bitirerek Isparta’da öğretmenliğe başladı. Yurdun çeşitli illerinde öğretmenlik yaptı. 1994 yılında Hacettepe Eğitim Fakültesi Eğitim Yönetimi, Teftiş ve Planlaması bölümünü bitirerek ilköğretim müfettişi oldu. Arıkan’ın okuma hırsı hız kesmedi. İlaveten 2006 yılında da Anadolu Üniversitesi iktisat fakültesini bitirdi.
Ortalama eğitim süresinin 3.5- 4 yıl olduğu varsayılan ülkemizde, 21 senelik eğitim hayatıyla parlak ve örnek bir grafik çizen Çınar Arıkan; durmaksızın öğretmeye, öğrenmeye ve üretmeye devam etmektedir…Hemen tüm yazar ve şairlerimizde gözlemlediğimiz bir gerçek, Çınar Arıkan’ın yazarlığa başlama serüveninde de kendini doğruluyor. Aile ve eğitimin önemi. İlk aileden veya okulda öğretmenlerden edinilen okuma- yazma alışkanlığı ileriki dönemlerde başarının temel unsurudur.
Mersin’in türlü özelliklerine, buradaki güçlü Yörük-Türkmen varlığını eklemek zorundasınız. Fakat yoğun şehirleşme ve uygulanan bazı ‘bilinçli’ politikalar bu kültürün hızla sonlanmasına neden olmaktadır. İşte bu noktada tarihe tanıklık eden halk kültürü araştırmacılarına, anlatıcılarına, yazıcılarına büyük görevler düşmektedir. Arıkan; kendine böyle bir görevi çoktan tevdi etmiştir.
Eger Çınar Arıkan’dan bahsedecekseniz, onun Azerbaycanlı yazarlarla olan ilişkisine değinmeden geçemezsiniz. Onca iş yüküne karşın Arıkan; Azerbaycan Türkleri ile temasa geçer ve onların eserlerini, Türkiye Türkçesine uyumlaştırır. Sürekli ‘tek millet ve iki devletten’ söz edilir ancak milleti bir araya getirecek adımlar atılmaz. Bu konuda Çınar Hoca şu önemli tespitte bulunmaktadır: “ Azerbaycan Türkleri (ki onlar kendilerine asla Azeri denmesini istemezler) Türkiye’yi çok seviyor ve kendilerini Türk milletinin bir parçası olarak görüyorlar. Konuştuğumuz dilimizi uyumlaştırdığımızda aramızdaki bağ, kardeşlik daha da pekişecektir. Azerbaycan edebiyatı çok güçlü ve onlar çok güzel eserler üretiyorlar.”
Buradan Azerbaycan devletinin kültürü- sanatı, sanatçıyı her açıdan desteklediğini de belirtmek lazım. Biz derneklerimizin kirasını nasıl öderiz, kitaplarımızı nasıl yayımlatırız derdindeyken, kardeşlerimizin durumu bu açıdan elbette sevindiricidir. Darısı başımıza demekten başka çare yok.
Çınar Arıkan’ın eğitimci, edebiyatçı, sivil toplumcu kimliğini herkes bilir. Onun bir de aile reisliği görevi vardır ki diğerlerinden hiç geri kalmaz. Aileden başlayarak yaşadığı yerler, tüm yurdu ve hatta tüm Türk dünyası onun vazgeçilmezleri arasındadır. Gelenekçiliği hemen göze çarpan Çınar Hoca’nın mutlu bir yuvası, çok iyi anlaştığı bir eşi var. Fatma Arıkan; şiirler yazar ve kendini bu alanda epey geliştirmiştir. Öyle ki Çınar Hoca için yazdığı ‘Bizim Herif’ adlı yedi kıtalık şiiri çok tuttu. Hemen her ortamda okunması istenen şiire, MEŞYAD Başkanı Mustafa Doğan da yedi kıtalık bir nazire yazdı. Böylece şiir; ‘Bizim Herif Bizim Hanım’ a dönüşerek daha fazla ilgi görmeye başladı.
Çınar Arıkan; Mevlana’nın yedi öğüdünü çok önemsemiş, adeta rehber edinmiştir. Giriş sözü olarak kullandığım söz, yedi öğütten sonuncusu olup diğer altı tanesi şöyledir:
Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol- Şefkat ve merhamette güneş gibi ol- Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol- Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol- Tevazu ve alçakgönüllülükte toprak gibi ol- Hoşgörülükte deniz gibi ol.
Evet, daha ne olsun. Çınar Arıkan’ın yolu, bizim de yolumuzdur.