Son 6 yıldır neredeyse tüm Büyükşehir Meclis Toplantıları’nı takip ediyorum.
Geçtiğimiz dönemde toplantılar genelde kısa sürer, tahmin edilen süreden önce biterdi.
Meclis üyeleri hemen hemen hiç konuşmazlar ve fikirlerini söylemezlerdi.
Dilek ve temenniler bölümüne geçildiğinde de bazen bir kaç kişi kısaca bir şeyler söyler, çoğunluk sessiz kalırdı.
Ancak herhangi bir ülkeye yapılacak yurtdışı gezisinde katılımcı sayısının arttırılması için aylarca sessiz kalan meclis üyelerinin konuştuklarına şahit olurduk.
Geçtiğimiz dönemde Başkan’ın daha ilk toplantıda iktidar partisi temsilcisini azarlaması, onun da sessiz kalıp karşılık verememesi, bence 5 yıl boyunca sonraki toplantıları etkilemiştir.
Hafta başında bir aylık yaz boşluğundan sonra yapılan meclis toplantısının çok farklı bir duruma geldiğini gördük.
İlk kez meclis üyeleri bu kadar çok konuşuyor, fikirlerini söylüyorlardı.
Başkan da sabırla herkese konuşma hakkı veriyor; bölmeden, sakince dinliyor, söylenenleri dikkate alıyordu.
Zaman sınırlaması yoktu. Genelde eski dönemde ortalama iki, iki buçuk saatte biten toplantılar bu defa tam dört buçuk saat sürmüştü.
Üstelik hemen ardından MESKİ Genel Kurul Toplantısı olmasına rağmen.
Bu kentimiz adına sevindirici bir gelişmedir.
Burada eski dönemlerde sadece politik kaygılarla seçilmiş meclis üyelerinin yerine, şimdi kentle daha fazla ilgili, bilgili ve gayretli meclis üyelerinin olduğunu görüyoruz.
Mersin ile ilgili yeni, faydalı görüşlerin ve projelerin ortaya çıkacağı anlaşılıyor.
Belki bir eleştiriyi seyirciler için yapmalıyız: Seyircilerin alkışlamaları, slogan atmaları, hatta neredeyse meclis toplantısına müdahale etmeleri doğru değildir.
Son toplantıda yaşadığımız bu üzücü durum ileride daha büyük sorunlara yol açabilir.
Bunun için seyircilerin önceden uyarılmasında fayda var.
Belediye Meclisi Toplantıları yerel ölçekte demokrasi platformudur; kamusal hizmet arayışlarında örnek tartışmalar yapmalıdır; izleyicilerin varlığı da çok kıymetlidir; ama izleyiciler orada niçin bulunduklarını unutmamalıdır.
Dinleriz; notlar alırız, dışarda kendi mecramızda tartışırız, gerekiyorsa meclis üyelerimizle yüz yüze konuşuruz.
Peki slogan atmak da ne oluyor?
Zaten ülkemizdeki sivil yapıların bir hastalığıdır bu: Tartışma, diyalog ve çözüm üretme yerine bağırışlarla slogan atma ve böylece düşünce değil de güç gösterisine kapılma!
Bu ilkel ve hastalıklı yapının Belediye Meclislerimize de bulaşmasına izin vermeyelim ve yeni dönemde sevindirici bir işleyişe kavuşan Büyükşehir Belediye Meclisimizdeki demokratik ortamın daha da gelişmesine yardımcı olalım.
Önümüzdeki dönemde kentimiz adına yararlı toplantıların sürmesi dileğimle.
HARUN ARSLAN.....11 Eylül 2019